Enflasyonun yüksek olduğu, hatta Türkiye gibi tüm söylemlere rağmen bir türlü kontrol altına alınamayan ülkelerde, ücretli kesimin gelirlerinin yaşam standardını, temel insani ihtiyaçlarını koruyacak şekilde ayarlanması toplumsal barış için şarttır.
Cumhuriyet Halk Partisi lideri Özgür Özel’in yakın dönemde emekli maaşlarının düzeltilmesiyle ilgili olarak söylediği gibi, ya halkın sesi duyulur gereken yapılır, ya ülke önce toplumsal sıkıntılara ve eninde sonunda da yeni bir seçime gider. Bu bağlamda, asgari ücretin belirlenmesi, sadece ekonomik faktörlerle sınırlı kalmayan, aynı zamanda denge ve adalet kavramlarının da merkezinde yer alan bir meseledir.
Bütçede maaş ve ücret oranı yüzde beşin altında
Asgari ücret, toplumun önemli bir bölümünün yaşamlarını sürdürebilmeleri için temel bir gelir düzeyini temsil eder. Ancak bu gelir düzeyi, sadece işçilerin refahını sağlamanın ötesinde, sosyal güvenlik sisteminin kapasitesini, işverenlerin rekabet gücünü ve işletmelerin sürdürülebilirliğini de gözetmek zorundadır. Esasında mesele, kasada para olup olmadığıyla ilgili değildir.
Türkiye’de genel bütçe içerisinde maaş ve ücretlerin oranının yüzde beşin altında, Avrupa ortalamasının neredeyse üçte birine yakın olduğunu dikkate alırsak, konu sadece imkanla değil, imkanın nasıl kullanılacağıyla ilgili idari kararlardadır. Mevcut iktidar, işçiyi, memuru ve emekliyi önemsememekte, diğer tüm araç ve imkanlara dokunmadan, sembolik tasarruf tedbirleriyle enflasyonla mücadeleye niyetlenmektedir.
Son yapılan maaş düzenlemesinde, diğer tüm maaşlarda enflasyona ilave refah payı da verilmişken, emekli maaşlarında sadece enflasyon oranında, o da gerçeği yansıtmayan TÜİK rakamlarına göre, bir artış yapıldı. Şimdi de refah payı verilmeden ve çeşitli oyunlarla düşük gösterilen enflasyon oranı kadar artışla yetinileceği, ilave bir artış yapılmayacağı Çalışma Bakanı tarafından bizzat açıklandı. Bu durum, emeklilerin yaşam standardını ciddi şekilde tehdit etmekte ve toplumsal adaletsizliği daha da derinleştirmektedir.
Denge Arayışı: İşçi ve işveren ilişkisi
Asgari ücretin belirlenmesinde denge, işçi ve işveren arasındaki ilişkinin dengeli bir şekilde korunması anlamına gelir. İşverenler, işletme maliyetlerini kontrol altında tutarak faaliyetlerini sürdürebilmelidirler. Aynı zamanda, işçiler de yaşamlarını sürdürebilecekleri bir gelire sahip olmalıdırlar. Bu denge, hem işçilerin refahını hem de işletmelerin rekabet gücünü korumayı hedefler.
Asgari ücretin belirlenmesinde ekonomik göstergelerin yanı sıra sosyal faktörler de dikkate alınmalıdır. Ülkenin ekonomik durumu, enflasyon oranları, işsizlik oranları ve yaşam maliyetleri gibi faktörler, asgari ücretin uygun seviyede belirlenmesinde rol oynar.
Bunun yanı sıra, sektörel farklılıklar da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde, işçilerin yaşamlarını sürdürebilecekleri bir gelir düzeyine ulaşmaları sağlanırken, işletmelerin de rekabet güçlerini korumaları desteklenir.
Özel sektör ve istihdam
Özel sektör, esnek yapısı ve yenilikçi yaklaşımıyla sürekli olarak yeni iş fırsatları yaratarak, imalattan hizmet sektörüne, teknolojiden turizme kadar birçok alanda iş imkanları sunar. Dünya genelinde özel sektörün istihdamdaki payı, ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarını şekillendirmektedir. İstihdamın büyük bir kısmını sağlayan özel sektör, ekonomik dengeler üzerinde belirleyici bir etkiye sahipken, devletlerin politika yapma sürecinde de özel sektörün sağladığı istihdam ve yarattığı ekonomik değer göz önünde bulundurulmalıdır. Gelecek yıllarda, teknolojik gelişmeler ve global ekonomik trendler, özel sektörün istihdamdaki rolünü daha da önemli hale getirecektir.
Genel olarak, dünya çapında özel sektör, istihdamın büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Özel sektörün istihdamdaki payı, toplam istihdamın yaklaşık %60’ını teşkil ederken, bu oran ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin, gelişmiş ekonomilerde özel sektör istihdamı daha yüksek bir yüzdeye sahipken, gelişmekte olan ülkelerde devletin istihdamdaki payı daha belirgin olabilmektedir. Ülkemizde bu konuda bir çalışma olmamakla birlikte, özel sektörün toplam istihdam içindeki payının küçümsenemeyecek oranda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu noktada işveren prim destekleri, ekonomik politika araçlarından biri olarak işgücü piyasasını etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu destekler, genellikle işverenlere belirli koşullar altında prim ödemelerinde indirim veya muafiyet sağlayarak istihdamı teşvik etmeyi amaçlar. Ancak, bu desteklerin etkinliği ve sürdürülebilirliği için dikkatli bir şekilde tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir.
Adalet arayışı: asgari ücretin sosyal boyutu
Asgari ücret politikaları, adalet kavramıyla sıkı sıkıya ilişkilidir. Adalet, işçilerin çalışma karşılığında adil bir ücret alması ve yaşamlarını sürdürebilmeleri anlamına gelir. İşçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli bir gelire sahip olmaları, sosyal adaletin sağlanması açısından önemlidir. Asgari ücretin belirlenmesinde adalet, gelir dağılımındaki adaletsizliği azaltmayı ve yoksulluğun önlenmesini hedefler. Asgari ücretin yeterli seviyede belirlenmesi, düşük gelirli çalışanların refahını artırabilir ve toplumsal eşitsizlikleri azaltabilir. Ancak, adaletin sağlanması sadece işçilerin değil, işverenlerin de adil bir rekabet ortamında faaliyet gösterebilmesini sağlamakla mümkündür.
Emekli maaşları konusunda adaletin sağlanmaması, özellikle yaşlı nüfusun yaşam standartlarının düşmesine ve toplumsal huzursuzluğun artmasına neden olabilir. Refah payı verilmeden ve düşük gösterilen enflasyon oranı kadar artış yapılması, emeklilerin satın alma gücünü koruyamamakta ve geçim sıkıntılarını artırmaktadır. Bu durum, toplumsal adaletsizliklerin derinleşmesine yol açar.
Siyaset feryadı duymalıdır
Asgari ücret belirlenirken denge ve adalet arayışı her zaman merkezde yer almalıdır. Çalışanların ve emeklilerin yaşamlarını sürdürebilecekleri bir gelire sahip olmaları ve işletmelerin rekabet güçlerini korumaları sağlanmalıdır. Bu denge ve adalet anlayışı, sadece ekonomik faktörlerle sınırlı kalmaz; aynı zamanda sosyal ve insani değerleri de gözetir. Ancak, bu dengeyi sağlamak her zaman kolay değildir ve politika yapıcıların dikkatli bir şekilde değerlendirme yapması gerekmektedir.
Bu süreçte denge ve adalet sağlanarak, toplumun refahı ve huzuru korunabilir. Emeklilere yönelik adaletsiz maaş artışları, toplumsal huzuru tehdit etmekte ve acil bir düzenleme ihtiyacını ortaya koymaktadır.
Siyaset kurumu yükselen feryadı duymalıdır.