Türkiye’de hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşmeye hazır mısınız? İşte karşınızda absürt bir tablo: Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun araştırmasına göre, Temmuz ayında açlık sınırı bir önceki aya göre 202 lira daha artarak 20 bin 776 liraya, yoksulluk sınırı ise 62 bin 302 liraya yükseldi.
Peki, buna nasıl ulaştık? Devletimizin başarılı ekonomik politikaları sayesinde tabii ki! Gelin, bu komik trajediyi birlikte inceleyelim.
Asgari ücret: Fakirin hayali, zenginin gülüşü
Hayal edin, ayda 17 bin 2 lira kazanıyorsunuz. Evet, bu para bir asgari ücretlinin eline geçiyor. Açlık sınırının bile altında. Şaka gibi ama gerçek. Peki ya emekli olduysanız? Müjde! En düşük emekli maaşınız 12 bin 500 lira olacak. Artık emeklilik hayatınızda karides yemeyi hayal etmeyin, belki makarna ile doyarsınız. Ülkemizde açlık sınırı 20 bin 776 lira iken, bu maaşla nasıl yaşayacağınızı düşünmek bile başlı başına bir komedi.
Türkiye’de vatandaş olarak yurt dışına çıkmak isterseniz, 500 lira seyahat harcı ödemeniz gerekiyor. Adeta Deli Dumrul’un köprüsünden geçmeye çalışıyorsunuz! Yurtdışına çıkmak isteyen herkesin, bu haracı ödemesi şart. Ekonominin çarklarını döndürmek için vatandaşın cebine el atmak ne kadar yaratıcı bir yöntem, değil mi?
Vergi kaçırma sanatı: Büyük mükelleflerin mahareti
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, 2815 büyük mükellefin yüzde 27’sinde vergi incelemeleri sürüyor. Bu oranın artacağı belirtiliyor. Sürekli zarar beyan eden mükelleflerden de 735’i inceleme altında. Nasıl zarar beyan ederken aslında kâr ettiğinizi öğrenmek istiyorsanız, büyük mükelleflerden ders alabilirsiniz. Yani, halk tabiriyle, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez!
Taksiciler odası başkanı yılda sadece 250 TL vergi verirken, maaşlı bir çalışanın her ay ortalama maaşının yüzde 40’ından fazlasını vergi ve sosyal güvenlik kesintisine vermesi nasıl bir adalet duygusu yaratır sizce? Emekli olan bir çalışanın, maaşından yapılan büyük kesintilere rağmen en düşük emekli aylığının 12 bin 500 liraya çıkmasıyla mutlu olması bekleniyor. Bu, bir kara mizah öyküsü değil de nedir?
Vergi düzenlemesi: Masal gibi
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in vergi düzenlemesiyle amacın çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak olduğunu belirtmesi, kulağa hoş geliyor. Ancak, gerçekte bu düzenlemenin nasıl işlediğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Büyük şirketler vergi kaçırma sanatında ustalaşırken, küçük işletmeler ve maaşlı çalışanlar vergilerle boğuşuyor. Bu söylemin gerçekçiliği tartışmaya açık!
Hükümet, büyük bir açılım yaptı ve AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’e Gezi davası tutuklularını ziyaret için Adalet Bakanlığı’ndan izin çıktı. Türkeş, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Çiğdem Mater’le görüşmek için başvurmuştu. Bu, hükümetin insan hakları ve adalet konusundaki duyarlılığını göstermesi açısından büyük bir adım olabilir mi? Yoksa bu adım, sadece bir göz boyama mı? Gerçekten samimi bir değişim mi yoksa yine bir mizansen mi?
Rüyadan uyanma vakti
Türkiye’de yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar, vatandaşların hayatlarını zorlaştırmaya devam ediyor. Açlık sınırının 20 bin 776 lira olduğu bir ülkede, asgari ücretin 17 bin 2 lira olması, en düşük emekli aylığının 12 bin 500 liraya çıkarılması, seyahat harcı gibi ek vergilerin getirilmesi ve büyük mükelleflerin vergi ödememesi, sistemin adaletsizliğini gözler önüne seriyor. Hükümetin büyük açılımlar yapması ve çeşitli düzenlemeler getirmesi, aslında bu sorunların çözümüne yönelik ciddi adımlar atılmadığını gösteriyor. Bu durumda, vatandaşların gerçek anlamda refaha kavuşması için daha köklü ve adil çözümler gerekiyor.
Türkiye’de yaşamak, bir kara mizah hikâyesinin içinde olmak gibi. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı gibi rakamlar, hayatın acımasız gerçeklerini gözler önüne seriyor. Hükümetin politikaları ve uygulamaları ise bu trajediyi bir parça daha komik hale getiriyor. Umarız bir gün, bu hikâye mutlu sonla biter.