“İki devlet, bir millet” sözünü ben defa Ebulfez Elçibey’den duydum. Elçibey henüz yasaklıyken, 1992 başlarında Azerbaycan Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etmişken, Bakü’de Halk Cephesine ait bir bodrum katında Semih İdiz ve Aziz Utkan ile söyleşiye gitmiştik. Bizim ülkücü-milliyetçi takım bozkurt selamı gibi bu sloganı da Azerbaycan’dan öğrenip ithal etmiştir.
Etkili bir slogandır ama “Bir devlet, bir millet” demez: iki devlet bir millet der. Yani herkesin devleti kendinedir, saygı duyulmasını ister. Kültürel ortaklıklar ve kadar güçlü olursa olsun, ulus-devletler var oldukça devletlerin çıkarlarının sınırlarına kadar geçerli olur. Bunu siyasi tarihin ilk uluslarüstü projesi olan Avrupa Birliği bünyesinde dahi görüyoruz; özellikle de ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda iş ciddiye biner.
Bahis konusu Azerbaycan da olsa, bir milletin iki devlet olduğunu unutmamak gerekiyor.
Ne kadar yakın olursanız olun, uluslararası ilişkilerde hiçbir halka abilik taslamamak gerekiyor. Buna örnek olarak da Kıbrıs Türklerinin cidden alındığı “Yavru Vatan” sözünün artık en azından resmi söylemde tedavülden kalkmasını gösterebilirim.
Azerbaycan tepki gösterdi
Sözün nereye geleceğini anladınız.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 28 Temmuz’da Rize’de AK Partililere hitap ederken Türkiye’nin -üstelik adını da vermeden İsrail’e karşı Gazze’ye askeri müdahalede bulunabileceği imzasıyla “Nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek aynen onlara da yaparız”.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Cumhurbaşkanının bu sözlerini duyunca “İşte bu işlerimizi kolaylaştırır” dediklerini sanmıyorum ama Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev alındı.
Resmi Azerbaycan gazetesinde 1 Ağustos’ta yayınlanan başyazıda ismi verilmeden Erdoğan’ın sözleri sert biçimde eleştirildi. Bir kısmı hükümet kontrolünde bir kısmı da Azerbaycan’a mesafeli Türk medyasında verilmeyen ayrıntılarını birazdan okuyacaksınız.
Sonra bir baktık, Türkiye’ye gelmek için iki yıldır vakit bulamayan Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin 19 Ağutos’ta Bakü’de. İmzalanan ekonomik işbirliği anlaşmaları imzalamasının yanı sıra Azerbaycan BRICS’e üyelik başvurusunu ilan etti.
Tam da Rusya’nın Ermenistan’ı ABD ve Fransa etkisiyle Ukrayna’ya tam destek verdiği için eleştirdiği ve Türkiye’yle Ermenistan arasında normalleşme görüşmelerinin yapıldığı bir esnada.
“Kardeş kardeşe yaptığıyla öğünmez”
Gelelim Azerbaycan gazetesinde, Aliyev’den “Galibiyetin sahibi şanlı ordumuzdur, yiğit askerimizdir, kahraman halkımızdır” alıntısıyla başlayan uzun makaleden Erdoğan’a göndermelere:
– “Kardeş Türkiye’de verilen malum beyanlar, açıklamalar 44 günlük muharebenin (2020 Karabağ Savaşı ) gerçekliklerini açık şekilde tahrif ediyor. En önemlisiyse, Ermeni değirmenine şu taşıyor. Atalarımız der ki sağ elin verdiğini sol el bilmez, kardeş kardeşe yaptığıyla öğünmez.
– “Az kalsın savaşacak olan Rusya ile Türkiye ilişkilerini [2015’te Suriye sınırında Rus uçağının düşürülmesi sonrasını hatırlatıyor] normalleştirmek için İlham Aliyev’in aylar süren çabasını, emeğini, olağanüstü diplomatik gayretini unutmak olur mu?
– “Yahut Karabağ ve Doğu Zengezurun inşasında büyük uluslararası Türk holdingleri (Aliyev Cengiz ve Kalyon’a dikkat çekmişti) ile diğer Türk şirketleri binlerce Türk mühendis, usta çalışıyor. Türk şirketleri için böyle verimli koşullar başka hangi ülkede var?
– Ancak kardeşlik de tek kale futbol maçına çevrilmemelidir, karşılıklı yükümlülükler, manevi vazifeler unutulmamalıdır. Zafer de Karabağ da hepimizindir. Sadəcə, səmimi və dürüst olaq.”
Cevap yangın söndürme uçağıyla
Peki, bu yenir yutulur türden olmayan, ağır laflardan sonra ne oldu?
Erdoğan 17 Ağustos’ta Aliyev’i aradı. İletişim Başkanlığının bildirdiğine göre Erdoğan bu görüşmede Türkiye’nin orman yangınları için BE-200CS amfibik uçağına ihtiyaç duyduğunu söyledi. Aliyev “En kısa zamanda” dedi; Azerbaycan ve Türkiye elbette her zaman birbirinin yardımına koşacaktı. Erdoğan teşekkür etti.
Bu Azerbaycan’ın elindeki tek amfibik yangın söndürme uçağıydı. Bugün ikinci gündür Muğla civarındaki orman yangınlarına müdahale eden bu uçaktır.
Ne gerek vardı Rize’de İsrail’e çekerken Azerbaycan ve Libya’yı işin içine karıştırmaya.
Kaldı ki bunlar askeri lisanda “örtülü operasyonlar” diye bilinir; yaptıysanız bile övünmek bir yana reddedersiniz?
Örnek göstermek gibi olmasın ama bakın İsrail 31 Temmuz’da Tahran’da Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesine oralı bile olmuyor.
Erdoğan öfkeyle kalktı ama…
Aliyev alınsa da küsmemiş ama hem dünyanın lafını söyletiyor hem de hemen ardından Putin’le resim veriyor.
Erdoğan aynı Rize konuşmasında Mahmud Abbas’a da tepki göstermiş, halkının canı derdiyle mekik diplomasisiyle uğraşan Filistin liderinden özür istemişti. Abbas Ankara’ya geldi TBMM’de konuştu, teşekkürler birlikte Türkiye’ye de laf dokundurdu ama önce Putin’e, Moskova’ya gitti. Sonra da CHP lideri Özgür Özel eğer gelmek isterse Filistin’e davet etti.
Erdoğan’ın öfkeyle kalkıp zarar olmasa da lafı sineye çekerek oturmasına asıl İsrail’e duyduğu tepki neden oluyor.
Azerbaycan konusunda da konu aslında aynı. Karabağ Savaşında Azerbaycan, Türkiye’nin yanı sıra Pakistan ve İsrail’den de aktif destek almış bunu da zafer sonrası resmi geçitte dronlarını sergileyerek göstermişti.
İsrail ve Azerbaycan ilişkileri o tarihten sonra daha da yakınlaştı. (Anımsayalım, Hamas’ın 7 Ekim saldırısı ve ardından İsrail’in hala süren Gazze katliamı olmasaydı ertesi gün Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar botu hattı anlaşmalarını görüşmek üzere İsrail’e gidecekti.)
Azerbaycan-İsrail ilişkileri
Azerbaycan İsrail’in bir numaralı ham petrol ithalatçısı; ilk üçte bir başka “İki devlet, bir millet” dostumuz Kazakistan bulunuyor. Azerbaycan’ın da İtalya’dan sonra an çok petrol sattığı ülke İsrail.
Azerbaycan’ın İsrail’e sattığı petrol Baki-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla taşınıyor.
İsrail’in Filistinlilere zulmü nedeniyle aradaki 9,5 milyar dolarlık ticareti bir kalemde silen Erdoğan, dost ve kardeş ülkelerden de aynı tutumu bekliyor.
Ancak Türkiye’nin kendisine en yakın hissettiği ülkeler sadece Filistin konusunda değil, örneğin Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması konusunda da kendi siyasetlerini uyguluyor.
Hem sadece “İki devlet, bir devlet” dostlarımız değil, örneğin 14 Temmuz konuşmasında Erdoğan’ın kendisi ve AK Parti iktidarını dünyanın bütün Müslümanlarının ümidi ilan ettiği “ümmetten” de aynı farklı bir tavır görmüyoruz.
Başta gördüğümüz gibi, kültürel yakınlık iş ülkelerin milli çıkarlarına gelince değişiyor.
Kültürel yakınlık olan millet ve ümmetin ayrı ayrı devlet olduğunu, abilik taslamamak ve yaptığını başa kakmamak gerektiğini unutmamakta fayda var.