Son bir hafta on gündür birbiriyle ilgisiz gibi görülen bir dizi iç ve dış gelişme alt alta sıralayınca her türlü kışkırtmaya açık tehlikeli bir ortama girdiğimizi gösteriyor.
Doğrudan konuya gireceğim ve önceliği MHP’nin Meclis’te elini sürmeden Can Atalay oturumunu AK Partiye kapattırmasına vermeyeceğim. Ona ilerleyen satırlarda ayrıntısıyla gireceğim ama önceliği “Mehmet Şimşek’i istemezük” lobisi çalışmalarına vereceğim. Çünkü asıl sis bombalarıyla perdelenmek istenen o.
“Şimşek’i istemezük” lobisi
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı krizden çıkış programı dar gelirli çalışanları, çalışamayanları ve emeklileri bunaltırken sesini çıkarmayan bir takım varsıllar işin ucu onlara da dokunmaya başlayınca feverân etmeye başladı.
İktidar, toplam SGK alacaklarının yüzde 4 kadarı olan belediyelerin borçlarına yüklenince göze girme yarışına girmişlerdi; iş kendi SGK ve vergi borçlarına gelince homurdanmaya başladılar.
Hazine ve Merkez Bankası döviz kurunu frenli götürmeye çalıştıkça Türk lirasının daha da değersizleşmesinden çıkarı olanlar “Şimşek gitti gidiyor” lafını yayarak hem yeni adımların atışmasını engellemeye çalışıyor hem de dövizle oynayıp biraz daha çıkar sağlıyorlar.
Bir avuç inşaat, maden ve enerji müteahhiti, evet hepsini aynı kaba koymuyorum, bir avuç ihracatçı ve turizmci, oyun bozulsun istemiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, krizden çıkışı zorlaştıran bu söylentilerin uzaktan değil bu lobilerin AK Parti bünyesindeki muhiplerinden çıktığını bilmiyor olabilir mi?
Kurt dumanlı havayı sever
MHP lideri Devlet Bahçeli Meclis’teki Can Atalay oturumuyla istediğini -partisinin katılmamasına rağmen- AK Partiye yaptırdıktan sonra hamlelerine devam ediyor.
Bahçeli bu defa da hem DEM Parti hem de onun üzerinden CHP’yi hedefe koydu. Anlaşılan AK Parti de kendi eşimi kirletmeden CHP’ye kışkırtıp yıldırma içini MHP’ye bıraktı.
CHP şu ana dek kışkırtmaya gelmedi, ama DEM Bahçeli’in sözlerini yanıtsız bırakmadı.
Bahçeli DEM milletvekillerinin maaşı ve Hazine yardımı kesilmeli deyince DEM Sözcüsü Ayşegül Doğan bunu yanıtsız bırakmadı. 1990’ların faili meçhullerine pabuç bırakmayanlar, solak kabadayılarına da bırakmazdı.
Bunlar tehlikeli oyunlar. Türkiye’nin yeniden 1990’lara, dahası 1970’lere dönmesinden kimlerin çıkarı olduğu iyi görülmeli.
Türkiye tehlike çemberindeyken
Türkiye’yi gündelik çıkarları için ekonomik krizin yükünü sadece halkın çekeceği, siyasi olarak da halkı karşı karşıya getirecek mecraya sürükleyenler, Türkiye’yi saran tehlike çemberinin bir anda bütün bu hesaplarını teferruata çevireceğini, kendi sığ dünyalarını kuru yapraklar gibi rüzgarda savuracağını bilmeli.
Kuzeyimizde, Karadeniz’de Rusya-Ukrayna savaşı giderek şiddetleniyor.
Suriye iç savaşında gerilim düzeyi artıyor, Amerikalılar, Ruslar, İranlılar devrede.
İran-İsrail savaşı köpürtülüyor.
Kafkaslar öyle Doğu Akdeniz öyle.
İçerideki ekonomik ve siyasi gerilimlerin bölgemizdeki tehlikeli tırmanışla ilişkisi endişe verici.