23 Eylül’de genç bir polis memuru İstanbul’un ortasında aramızda dolaşan bir suç makinesi tarafından öldürüldüğü gün, bir genç insan daha Türkiye’den gitmek için plan yaptığını söyleyerek ekledi: “bardağı taşıran damla Narin Güran, Dilan Polat ve şu çetelerle ilgili haberler oldu. Sanki lağım patladı, sistem yalnızca kir kusuyor.”
Aynı gün haber sitelerine ve televizyonlara ardı ardına mahkeme kararları ve açıklamalar düştü. Tüm bu haberleri yan yana dizince bile adalet sistemindeki derin çürümenin artık gizlenemez boyutlara ulaştığını, gösteriyordu. Yani lağım patladı.
Lağım patladı: 19 yaşında bir suç makinesi
27 yaşındaki polis memuresi Şeyda Yılmaz, motosiklet çalarken yakalanıp karakoldan firar eden 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti’yi yakalamak isterken, onun açtığı ateşle başından vurulmuştu. Kısa süre sonra Geçti’nin aralarında uyuşturucu satmaktan çocuklara cinsel saldırı dahil 26 suçtan sabıka kaydı bulunduğu, otomatik silahlarla çekilmiş fotoğrafları olduğu ortaya çıktı. Birkaç saat daha sonra T24 sitesinde bir haber yayınlandı: Geçti’nin çocukken Süleyman Soylu ile çekilmiş fotoğrafı da vardı.
T24’te kıdemli gazeteci Tolga Şardan imzalı bir haber daha vardı. Ayhan Bora Kaplan soruşturması üzerinden önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ekibinden olduğu öne sürülen iki polis şefi daha “rüşvet” suçlamasıyla ihraç edilmişti. Soylu’nun ekibinden önceki Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın yardımcılarından Alp Arslan ve Oben Özay’ın ismi 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminin kilit isimlerinden Adil Öksüz’ün firarı ve Sinan Ateş cinayetinde geçiyordu.
Özay, Ateş suikastı soruşturmasında MHP’li Tolgahan Demirbaş’ın cinayetin işlendiği gün MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un yanında gözaltına alınması tutanağını imha etmek ve Ateş’in konum bilgisinin paylaşılmakla suçlanıyordu.
İki ismin de suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’a “Rolex saat aldırdıkları” iddia ediliyordu.
Dilan ve Engin Polat
Hemen ardından DW Türkçe’den Alican Uludağ, Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında bir başka gelişmeyi daha aktardı. Cinayete ilişkin görüntüleri inceleyen bilirkişi, Ateş’i öldüren kurşunların yalnızca tetikçi Eray Özyağcı’nın silahından çıktığını tespit etti. Özyağcı ve cinayetin azmettirici Doğukan Çep, mahkemede verdikleri ifadede Ateş’i olay sırasında yanında bulunan kişilerin öldürdüğünü iddia etmişlerdi. Ateş 2022 Aralık ayında öldürüldü, cinayetle ilgili yasal süreç AK Parti-MHP ortaklığının en önemli gündem maddesi haline geldi. MHP bağlantıları dosyadan itinayla ayıklandı.
Suç örgütlerinin bulunacağı ve suçluların cezalandırılacağına dair inanç ise her gün biraz daha azalıyor.
Bunun son örneği şu: “Suç örgütü kurma,” “kara para aklama,” ve “yasa dışı bahis” suçlamasıyla 40’ar yıla kadar hapisle yargılanan Dilan Polat ve Engin Polat ardı ardına tahliye edildiler. Tartışmalara cevap veren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “bir kişinin tutuklu yargılanması suçlu olduğu anlamına gelmeyeceği gibi tutuksuz yargılanması da suçsuz olduğu anlamına gelmemektedir,” dedi.
Tunç, son 15 yıldır siyasilerin Türkiye’de yargı bağımsızlığı ile ilgili her türlü soruya verdikleri cevabı da yineledi: “bırakalım yargı işini yapsın.”
Narin cinayeti: kamuoyunun umutsuzluğu
Kamuoyu ise hız kesmeden sosyal medyaya geri dönen Polat çiftinin cezaevi koşulları ile ilgili paylaşımlarına maruz kalırken, bir ayı aşkın bir süredir 50 hanelik bir köyde işlenen vahşi cinayetin kim tarafından, neden ve nasıl işlendiğini, cinayete kimlerin dahil olduğunu öğrenememiş durumda.
Gerçi sekiz yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin Jandarma tarafından ortaya çıkarılmasıyla cinayetin örtbas edilmesi daha zorlaştı ama failler hâlâ gölgede ve gerktiğince yargılanıp ceza alacaklarına dair güvensizlik sürüyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 23 Eylül’de bir kez daha kameraların karşısına geçti ve gazetecilere soruşturmada gizlilik kararı olduğunu hatırlattı. Cinayet mahalinde kimlerin olduğuna yönelik baz istasyonu tespitleri ve birtakım kamera görüntüleri olduğunu iddia eden Bakan, “özellikle Teknik veriler ve delillerle ilgili kamuoyuna yansımayan bazı hususlar söz konusu,” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sunulan ve köydeki çocukların aileleri tarafından özellikle susturulmuş olabileceğini saptayan rapor ve sürekli değiştirilen ifadeler kamuoyunde cinayetin aydınlatılabileceği inancını giderek zayıflatıyor.
Hiranut Vakfı davası: münferit değil
Aynı gün bir başka gelişme daha haberlere yansıdı. İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı HKG’yi 6 yaşında güya evlendirmesi ve HKG’yi yıllarca cinsel istismara maruz bırakması ile ilgili dava sonuçlandı. Gümüşel’e 18 yıl, sanık Kadir İstekli’ye de 36 yıl hapis cezası verildi.
Mahkeme heyeti Ekim ayında açıkladığı kararda Kadir İstakli’ye 30 yıl baba Gümüşel’e 20 yıl ceza vermişti. İstinaf mahkemesi İstekli hakkında iki farklı ceza verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştu.
Bu dava münferit bir olay değil, ancak “lağım patladı” ifadesinden de anlaşılabileceği gibi artık görünür olan kirli ilişkiler ağının bir parçası.