Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 25 Aralık’ta AK Parti grubunda “Suriye fatihi” sloganları eşliğinde Kuran’ın Fetih Suresinin ilk ayetlerini Arapça okumaya başladığında, not defterime “Suriye’ye giriyoruz” diye not düşmüşüm. Ama Suriye’de ki PKK/YPG’ye operasyona girmek başka, fetih bambaşka.
Elbette Türkiye’nin Suriye’yi fethedeceği yok, Erdoğan dün de tekrarladı zaten “toprağında gözümüz yok” diye.
Ama mesele, hazır ABD’nin müstakbel Başkanı Donald Trump, HTŞ’nin arkasında Türkiye var da demişken, asgari ücretten umduğunu bulamayan milyonları “Ama bakın Suriye’ye” söylemiyle teselli vermeye çalışmak.
Aynı saatlerde CHP yönetimi asgari ücretin işçi sendikalarının talebi kaale alınmadan 22,104 lira olarak açıklanması üzerine toplanmış, “meydanlara inme” kararı alıyordu. CHP lideri Özgür Özel, Erdoğan’ın konuşmasını duyunca “Biz bu fetih filmini 2011’de gördük” diyecek, Suriye’ye harcanan paranın asgari ücrete yapılmayan artışın 400 katı olduğunu öne sürecekti.
Erdoğan: yeniden yüzde 50
Siyasi mücadelenin 2025’te alacağı yeni şekil 2024’ün son haftası itibarıyla ortaya çıktı. AK Parti dikkatleri ekonomik sıkıntılardan Suriye’ye ve ona endekslediği Kürt işleri havucuna çekerek kendi toparlanmasını sağlamaya çalışacak. CHP ise milyonların dikkatini asıl dertleri olan geçim sıkıntısında toplayıp çarenin iktidarı bir an önce değiştirmek için erken seçimde olduğuna ikna etmekte toplayacak.
Erdoğan dün AK Parti’yi yeniden “yüzde 50 bantına” yükseltmek için kolları sıvadıklarını açıkladı. 27 Aralık Balıkesir, 28 Aralık Bursa Kongreleriyle, kendi deyişiyle “maratona” başlıyor; 7 Şubat Ankara, 8 Şubat İstanbul kongreleri ardından Genel Kurulda parti yönetimini, sonra belki kabinesindeki bir kaç ismi değiştirmeyi planlıyor.
Özel ise Erdoğan bir yana ama AK Partililerin artık halk içinde kongreden kongreye çıkabildiğini söylüyor. Asgari ücret ilanından sonra AK Partililerin Suriye’ye daha çok ihtiyacı olacak halkın zor sorularını yanıtlamak için.
Erdoğan “yüzde 50 bantı” derken 2011 seçimlerinde AK Partinin aldığı yüzde 49,8 oyu kastediyor. Çünkü daha sonraki seçim zaferleri MHP lideri Devlet Bahçeli’nin verdiği destek sayesinde bu düzeyde oldu; tek başına değil.
AK Parti ve CHP senaryoları
AK Parti’nin hesabını şu şekilde yaptığını varsayabiliriz.
- Parti toparlanacak,
- Ekonomi toparlanacak,
- Odak dış politikada tutulacak (Suriye’ye bu nedenle ihtiyaç var),
- Anayasa tartışmalarıyla gündem yönetilecek,
- DEM Parti’nin desteği alınacak, en azından CHP’yle seçim çalışması önlenecek,
- Normal seçim zamanına yakın bir zamanda, mesela 2027 sonu, 2028 başında Meclis’ten çıkacak erken seçim kararıyla Erdoğan’ın yeniden aday olması sağlanacak.
Buradaki en önemli unsur, elbette ekonominin rayına oturması, seçmenin geçim sıkıntısının hafifletilebilmesi. En zor olanı da o.
CHP’nin hesabını da şu şekilde varsayabiliriz:
- Parti toparlanacak, teşkilat meydan çalışmasıyla seçmeni hareketlendirmeye seferber edilecek,
- Dikkatler dış politikadan ekonomiye çekilecek,
- Seçmen geçim sıkıntısına Erdoğan’ın değil kendilerinin çare bulacağına inandırılacak,
- Kürt seçmen çözümün siyasi pazarlıklarda değil daha geniş demokraside olduğuna ikna edilmeye çalışılacak,
- Belediyelere iktidarın hamlelerine açık vermemesi için yakın denetim işletilecek.
CHP açısından iki büyük zorluk var. Birincisi çok başlı ve hizip kavgalı görüntüye son vermek. İkincisi de ona bağlı olarak seçmeni çarenin kendi iktidarları olduğuna ikna edebilmek.
2025’te siyasi mücadele
CHP’nin kendisini güçlü zannettiği ama bütünlüklü bakıştan yoksun olduğu alan dış ve güvenlik politikaları, AK Parti’nin moral üstünlüğe sahip olduğu alan.
O kadar ki, ekonomik krizin faturası milyonlara çıkarken, Suriye’ye -olmayan- fetih söylemiyle, bir sonraki hedefin Kudüs olduğu söylemiyle dikkatleri oraya çekebiliyor.
Bu bir yerde AK Parti’nin zafiyetini gizleme çabası: 2025 ve 2026’yı tünelin sonunda ışık olduğu söylemiyle idare edebilirse 2027’de şimdi yapamadığı “muslukları açma” politikasıyla seçmene geçmişin sıkıntılarını unutturacağı düşüncesinde.
Dolayısıyla Erdoğan’ın ağırlığı ekonomiden dış politikaya (şu anda Suriye’ye) çekme taktiğinin de Özel’in ağırlığı dış politikadan ekonomiye çekme taktiğinin de bir mantığı var.
Yeni yılda siyasi mücadele bu eksende yürüyecek gibi görünüyor.