

Şubat 2025 itibariyle, Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimindeki Rusya, istikrarını ve gelecekteki gidişatını kritik bir şekilde etkileyen siyasi, ekonomik ve jeopolitik zorlukların bir araya gelmesiyle karşı karşıyadır. Ukrayna’daki uzun süreli çatışma, katı uluslararası yaptırımlar ve iç muhalefet ile birleşince, Putin liderliğindeki Rusya’nın dayanıklılığına yönelik incelemeleri yoğunlaştırdı. (Photo: AA)
ABD ve Rusya heyetleri, ikili ilişkileri normalleştirmeyi ve Ukrayna’daki savaşı sonlandırmayı hedefleyen görüşmelere Riyad’da başladı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya geldi.
Bir yandan görüşmeler sürerken, Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimindeki Rusya siyasi ekonomik ve jeopolitik zorlukların yanısıra toplumsal akımlarla karşı karşıya.
Yönetim güçlü onay oranlarını ve iktidarı sıkı bir şekilde elinde tutmayı sürdürürken, ekonomik baskılar ve parçalanmış bir muhalefet uzun vadeli istikrar için potansiyel zorluklar teşkil etmektedir.
Rusya’nın Putin yönetiminde hayatta kalmasını sorgulamanın önemi, ülkenin gelecek yıllardaki yörüngesini şekillendirecek olan bu çok yönlü dinamiklerde yatmaktadır.
Rusya Putin yönetimiyle hayatta kalabilecek mi?
Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetiminde hayatta kalıp kalamayacağı sorusu, siyasi, ekonomik ve sosyal faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle 2025 yılında yeniden önem kazanmıştır. Putin’in görev süresi üçüncü on yılına girerken, ülke, yönetiminin dayanıklılığını ve ülkenin gelecekteki yörüngesini test eden önemli zorluklarla karşı karşıya.
Dolayısıyla bu soruya verilecek cevap karmaşık ve çok yönlü olup siyasi, ekonomik, sosyal ve jeopolitik boyutları içermektedir.
Putin’in yirmi yılı aşan görev süresi, Rusya’nın siyasi yapısının merkezi ve otoriter bir rejime dönüşmesine tanıklık etti.
Şubat 2024’te Rus muhalefeti, Putin’in önde gelen eleştirmenlerinden Alexei Navalny’nin hapisteyken ölümüyle büyük bir kayıp yaşadı.
Navalny’nin ölümü muhalefetin parçalanmasına ve ivmesini korumakta zorlanmasına neden oldu. Dul eşi Yulia Navalnaya’nın yolsuzlukla mücadele çalışmalarını sürdürme çabalarına rağmen hareket, yerleşik hükümete karşı birleşme ve harekete geçme konusunda önemli engellerle karşı karşıya.
Putin’e onay düşüyor
Aynı zamanda Putin’in onaylanma oranları da güçlü seyretmeye devam ediyor. Aralık 2024’te Rusların yaklaşık yüzde 90’ı Putin’in liderliğini onayladığını ifade etmiştir. Bu yüksek destek seviyesi, ekonomik ve sosyal zorluklara rağmen Putin’in yönetimine güven duymaya devam eden bir halk olduğunu göstermektedir.
Rus ekonomisi, uzun süreli uluslararası yaptırımlar ve iç politika kararlarıyla daha da kötüleşen zorluklarla karşı karşıyadır. Kasım 2024’te Duma, öncelikle savunma ve güvenlik sektörlerine tahsis edilen harcamalarda yüzde 5’lik bir artışla 2025 bütçesini onayladı. Bu önceliklendirme, hükümetin devam eden jeopolitik gerginliklerin ortasında askeri harcamalara odaklandığını yansıtmaktadır. Ancak, Şubat 2025 tarihli iç raporlar petrol fiyatlarındaki düşüş, bütçe kısıtlamaları ve şirket borçlarındaki artışa ilişkin endişeleri vurgulamaktadır. Bu ekonomik sıkıntılar, mevcut mali politikaların sürdürülebilirliği ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik potansiyel ihtiyaç konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.
Siyasi değişim potansiyeli var mı?
Rusya’nın iddialı dış politikası uluslararası izolasyonun artmasına neden olmuştur. Ukrayna’da devam eden çatışma Batılı ülkelerle ilişkileri germiş ve Rus ekonomisini etkileyen yaptırımların devam etmesine neden olmuştur. Ayrıca Rusya, Birlik Devleti çatısı altında daha derin siyasi ve ekonomik entegrasyon yoluyla komşu Belarus ile bağlarını güçlendirmeye çalışsa da bu çabalar sessiz bir şekilde ilerlemekte ve kendi zorluklarıyla yüzleşmektedir.
Putin’e verilen yüksek onay oranlarına rağmen, kamuoyu desteği ile belirli politikalara katılım arasında temelde yatan bir kopukluk var. Anketler, birçok Rus’un Putin’in liderliğini desteklerken, daha fazla askeri seferberlik ve iç meseleler yerine dış çatışmalara öncelik verilmesi gibi bazı girişimlere katılmadığını gösteriyor. Navalny’nin ölümü muhalefette de bir boşluk yaratmış, birleşme ve uyumlu bir cephe oluşturma çabaları önemli engellerle karşılaşmıştır. Bu parçalanmışlık yakın gelecekte önemli bir siyasi değişim potansiyelini sınırlamaktadır.
Rusya’nın geleceği nasıl olacak?
Rusya’nın Putin yönetiminde, Putin’le ve hatta Putin sonrası bir Rusya’yla ayakta kalıp kalamayacağı sorusuna verilecek cevapları biraz daha derinlemesine incelersek, aşağıdaki hususları göz önünde bulundurabiliriz:
1. Putin Yönetiminin Siyasi Temelleri
Vladimir Putin’in iktidarını pekiştirmesi merkezileşme, muhalefetin bastırılması ve elit sadakatinin geliştirilmesi ile olmuştur. Bu stratejiler onun hakimiyetini sağlamış ancak Rusya’nın gelecekteki istikrarını etkileyebilecek kırılganlıkları da beraberinde getirmiştir.
1.1 İktidarın Merkezileşmesi ve Anayasa Değişiklikleri
Putin, 2000 yılında devlet başkanlığına gelmesinden bu yana otoriteyi sistematik bir şekilde merkezileştirerek bölgesel hükümetlerin ve yasama organlarının özerkliğini azalttı. Putin’in iktidarını 2036’ya kadar uzatmasına olanak tanıyan 2020 anayasa değişiklikleri çok önemliydi. Bu değişiklikler, stratejik kararların Putin ve yakın çevresinden çıktığı, çoğu zaman geleneksel denetim ve denge mekanizmalarını atlayan kişiselleştirilmiş bir otokrasi biçimini sağlamlaştırmıştır.
Muhalefetin bastırılması, elit grupların sadakati
1.2 Siyasi Muhalefetin ve Sivil Özgürlüklerin Bastırılması
Rus hükümetinin muhalefete yaklaşımı giderek daha baskıcı bir hal alıyor. Muhalefet lideri Alexei Navalny’nin 2024 yılındaki trajik ölümü, rejimin muhalifleri susturmak için ne kadar ileri gidebileceğinin bir örneğidir.
Navalny’nin ölümü sadece önde gelen bir muhalifi ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda diğerleri için de keskin bir uyarı görevi gördü.
Sonrasında muhalefet, sürekli baskılar ve korku iklimiyle karşı karşıya kalarak yeniden toparlanmakta zorlandı.
1.3 Elit Sadakati ve İç İstikrar
Putin’in rejimi büyük ölçüde siyasi elitlerin ve güvenlik aygıtlarının sadakatine dayanıyor. Dışarıdan bakıldığında istikrarlı görünse de, 2023’teki Wagner Grubu isyanı gibi olaylar güç yapısı içindeki potansiyel çatlakları ortaya çıkarmıştır. Bu tür olaylar, birlik görüntüsü devam ederken, altta yatan gerilimlerin rejimin bütünlüğüne meydan okuyabileceğini göstermektedir.
Rusya için ekonomik sürdürülebilirlik
2. Yaptırımlar ve İzolasyon Ortamında Ekonomik Sürdürülebilirlik
Rusya ekonomisi, uluslararası yaptırımlar, demografik değişimler ve enerji ihracatına olan büyük bağımlılık nedeniyle daha da kötüleşen önemli zorluklarla karşı karşıyadır.
2.1 Uluslararası Yaptırımların Etkisi
2014’te Kırım’ın ilhakı ve ardından 2022’de Ukrayna’nın işgali, Batı’nın katı yaptırımlarına yol açtı. Bu önlemler Rusya’nın küresel finans piyasalarına ve ileri teknolojilere erişimini kısıtlayarak ekonomik daralmaya ve yaşam standartlarında düşüşe yol açtı. Rusya, başta Çin olmak üzere Doğu pazarlarına yönelmeye çalışmış olsa da, bu değişim Batı’dan kopuştan kaynaklanan kayıpları tam olarak telafi etmemiştir.
2.2 Demografik Zorluklar
Rusya, özellikle gençler ve vasıflı profesyoneller arasında düşük doğum oranları ve yüksek göç ile karakterize edilen demografik bir düşüşle boğuşmaktadır. Bu eğilim uzun vadeli ekonomik büyümeyi tehdit etmekte ve işgücü eksikliğini artırarak ekonomik canlılığın sürdürülmesinde önemli bir zorluk teşkil etmektedir.
Ukrayna, Çin
3. Jeopolitik Zorluklar ve Uluslararası İlişkiler
Rusya’nın Başkan Vladimir Putin yönetimindeki dış politikası, uluslararası izolasyon, gergin ittifaklar ve bazı ülkelere artan bağımlılık gibi önemli jeopolitik zorluklara yol açmıştır.
3.1 Ukrayna Çatışması ve Yansımaları
Ukrayna’da devam eden çatışma Rusya’nın dış politikasında merkezi bir konu olmaya devam ediyor. Başlangıçta hızlı bir zafer beklentisine rağmen, Ukrayna’nın direnişi savaşı üçüncü yılına uzattı ve Rusya için önemli askeri ve ekonomik maliyetlere yol açtı. Kremlin’in hedeflerinin toprak kazanımlarının ötesine geçtiği görülüyor; küresel düzeni yeniden şekillendirmek ve Batı etkisini azaltmak gibi stratejik bir niyet var. Bu hırs sadece Rusya’yı diplomatik olarak izole etmekle kalmamış, aynı zamanda NATO’yu da harekete geçirerek askeri hazırlıkların artmasına ve Rusya’nın sınırları boyunca genişlemesine neden olmuştur.
3.2 Çin ile İlişkiler ve Bağımlılık Riskleri
Batı’nın yaptırımlarına karşılık olarak Rusya, stratejik bir ortak olarak giderek daha fazla Çin’e yönelmiştir. Bu ilişki askeri, ekonomik ve teknolojik alanlarda derinleşmiştir. Özellikle Çin, Rus insansız hava aracı üretimini geliştirmek için gerekli olan kritik Batı bileşenlerinin kaçakçılığını kolaylaştırarak Rusya’nın askeri yeteneklerini desteklemede önemli bir rol oynamıştır. Raporlar, Rusya’ya ulaşan bu bileşenlerin yaklaşık yüzde 80’inin Çin’den temin edildiğini göstermekte ve uzun vadede Rusya’nın stratejik özerkliğini sınırlayabilecek artan bir bağımlılığın altını çizmektedir.
Enerji kaldıracı
3.3 Eski Sovyet Devletleri ile Gerilen İlişkiler
Rusya’nın eski Sovyet cumhuriyetlerini kendi etki alanına yeniden entegre etme çabaları aksaklıklarla karşılaştı. Sızan bir hükümet raporu, Batı’nın yaptırımlar ve ekonomik önlemler yoluyla uyguladığı baskının Moskova’nın bu ülkelerle bağlarını güçlendirme girişimlerini engellediğine dair endişeleri ortaya koyuyor. Özellikle Orta Asya ülkeleri Rusya’nın kırılganlıklarından yararlanarak bağımsız politikalar izliyor ve genellikle Batı standartlarına daha yakın duruyorlar. Bu değişim sadece Rusya’nın bölgesel nüfuzunu zorlamakla kalmıyor, aynı zamanda uzun vadeli stratejik hedefleri olan uyumlu bir Avrasya ekonomik bloğu oluşturmasını da zorlaştırıyor.
3.4 Enerji Kaldıracı ve Avrupa İlişkileri
Tarihsel olarak Rusya, enerji kaynaklarını özellikle Rus petrol ve gazına bağımlı Avrupa ülkeleri üzerinde siyasi nüfuz aracı olarak kullanmıştır.
Ancak Ukrayna’daki uzun süreli çatışma ve ardından gelen yaptırımlar Avrupa’yı alternatif enerji kaynakları aramaya iterek Rusya’nın elindeki kozları azalttı. Avrupa Birliği, Rusya’nın yasadışı petrol taşıyan “gölge filosunu” hedef alan ve Kremlin için önemli bir gelir akışını azaltmayı amaçlayan yeni yaptırımları aktif olarak uyguluyor. Bu gelişme sadece Rusya’nın ekonomisini etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda enerjiyi jeopolitik bir araç olarak kullanma kabiliyetinde stratejik bir kayıp anlamına geliyor.
İktidarsız dış politika
3.5 İç Zorluklar ve Küresel Algı
Rusya’nın iddialı dış politikası, uluslararası izolasyonun ve iç zorlukların artmasına neden olmuştur. Ukrayna’daki uzun süreli çatışma Batılı ülkelerle ilişkileri germiş ve Rus ekonomisini etkileyen yaptırımların devam etmesine neden olmuştur. Ayrıca Rusya, Birlik Devleti çatısı altında daha derin siyasi ve ekonomik entegrasyon yoluyla komşu Belarus ile bağlarını güçlendirmeye çalışsa da bu çabalar sessizce ilerledi ve kendi zorluklarıyla karşı karşıya kaldı.
Putin yönetimindeki Rusya’nın jeopolitik zorluklarının, gergin uluslararası ilişkiler, Çin gibi stratejik ortaklara artan bağımlılık ve eski Sovyet devletleri üzerindeki azalan etkiyi içeren çok yönlü olduğunun altını çizmek zorundayım. Bu faktörler bir araya gelerek Rusya’nın uzun vadeli istikrarını ve küresel konumunu önemli ölçüde etkileyebilecek karmaşık ve istikrarsız bir dış politika ortamına katkıda bulunmaktadır.
4. Toplumsal Dayanıklılık ve Değişim Potansiyeli
Hükümetin sıkı kontrolüne rağmen, toplumsal alt akımlar, özellikle Putin sonrası senaryoda, değişim potansiyeline işaret etmektedir.
Putin sonrası Rusya
4.1 Halkın Duyarlılığı ve Muhalefet Hareketleri
Muhalefetin bastırılması halkın hoşnutsuzluğunu ortadan kaldırmamıştır.
Muhalefet lideri Alexei Navalny’nin 2024 yılında ölümü, rejimin eleştirileri susturmak için ne kadar ileri gidebileceğinin bir örneğidir. Navalny’nin ölümü sadece önde gelen bir muhalifi ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda diğerleri için de keskin bir uyarı oldu. Sonrasında muhalefet, sürekli baskılar ve korku iklimiyle karşı karşıya kalarak yeniden toparlanmaya çalıştı. Taban hareketleri, parçalı da olsa, siyasi reform ve insan haklarını savunmaya devam etmekte, bu da alttan alta devam eden bir muhalefetin varlığına işaret etmektedir.
4.2 Putin Sonrası Dönemde Beklentiler
İktidarın nihai olarak el değiştirmesi Rusya’nın gelecekteki yörüngesi hakkında soru işaretleri yaratmaktadır. Analistler, daha demokratik bir yönetim yapısının ortaya çıkmasından yeni bir lider altında otoriterliğin artması olasılığına kadar çeşitli senaryolar önermektedir. Yön büyük ölçüde yerleşik güç yapıları ile toplumun değişim talepleri arasındaki etkileşime bağlı olacaktır.
Sonuç
Rusya’nın Putin yönetiminde ayakta kalması siyasi baskı, ekonomik uyum ve stratejik ittifakların bir araya gelmesiyle sağlanıyor. Ancak ekonomik yaptırımlar, demografik gerileme, jeopolitik izolasyon ve toplumsal hoşnutsuzluk gibi altta yatan zorluklar rejimin uzun vadeli istikrarı için önemli tehditler oluşturmaktadır. Putin sonrası dönem, hem reform hem de otoriterliğin daha da pekiştirilmesi potansiyeli ile belirsizliğini korumaktadır. Yörünge, iç dinamiklerin nasıl geliştiğine ve ortaya çıkan zorlukların ne kadar etkili bir şekilde ele alındığına bağlı olacaktır.