

Sırrı Süreyya Önder canıyla uğraşırken belli çevrelerde bu foroğraf tartışılıyor. Öyle bölünmüşlük içindeyiz ki, PKK silah bıraksın, siyasete katılsın deyince “Tayyipçi”, İmamoğlu’na haksızlık yapıldı deyince “darbeci” oluıyorsunuz. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)
Sırrı Süreyya Önder’in çok sıkıntılar çekmiş kalbi, devletle PKK arasında saat saat yaşadığı gerilime dayanamadı, iflas etti. Hayati tehlikesinin sürdüğü haberleri arasında Cansu Çamlıbel’in yazdığı gibi “Herkes bir yerinden tutup” övüyor Sırrı’yı; düne kadar onu terörist diye hapse tıkanlar, hayatı zehir etmeye çalışanlar bile, acınası bir ikiyüzlülükle. Sırrı ise canıyla boğpuşuyor.
PKK’nın silah bırakıp yasal siyasi hayata katılması projesinin akmaması halinde yine yasaklama ve küfür makamına döneceklerinden kuşkum yok.
Samimiyetlerine zerrece itibar etmiyorum Omurgasız oportünistlikleriyle şu anda Beştepe tribününe kendilerini göstermek için, Sırrı’ya kamusal alandaki dualarının tekine amin demediklerinden de eminim.
Sadece onlarla değil hesaplaşmam. Bizim mahalleyle de. Oraya geliyoruz.
Şimdi “Ah Sırrı” diyenlerin de başka mahallelerdeki vicdan sahipleri gibi Sırrı’ya sevgiyle baktıklarından eminim. O ayrı bir konu. Adam her şeyden önce iyi bir insan.
O fotoğraf
Ama adam orada canıyla boğuşurken dahi “Ah o fotoğraf” diyenler eksik değil.
O fotoğraf, DEM Parti İmralı heyetinin kıdemli üyeleri olarak Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından kabulü fotoğrafıdır. MİT Başkanı İbrahim Kalın ve tıpkı Buldan ve Önder gibi 2012-2015 girişiminin de kıdemlisi AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala da orada.
Neymiş mi o samimiyet? Bir girişimin en kritik eşiklerinden birinde Cumhurbaşkanıyla görüşüyorlar. Yarım asrı kanla geçmiş, on binlerce cana, milyarlaraca ekonomik kayba ve hesaplanamayacak siyasi hasara yol açmış bir dönemin hiç değilse kansız bitmesi için oradalar.
Hayatı siyasi mücadeleyle geçmiş, işlenceler, hapisler üzerinden geçmiş Sırrı Süreyya bilmiyor bu işin Erdoğan’ın -saklamadığı- yeniden seçilme hedefiyle bağlantılı olduğunu, öyle mi sanıyorsunuz?
Ben Pervin Hanımı ilk gördüğümde genç bir anneydi ve kocası Savaş Buldan’ın taziyelerini kabul ediyordu; 1994’te Tansu Çiller’in başbakanlığında kaçırılıp öldürülmüştü. Pervin Hanımın kendi başına ve başka binlerce insanın başına geleni unutmuş da Cumhurbaşkanıyla görüşme memnuniyetiyle tebessüm ettiğini sanıyorsunuz, öyle mi?
Ondan mı şimdi PKK’nın silahsızlandırılması ve Belki de Kürt İşçi Partisi adıyla siyasete katılması girişiminde Osman Kavala, Selahattin Demirtaş diye burun kıvırıyorsunuz?
Kavala’nın da Demirtaş’ın da demokrasi ve hukuk mücadelesini Türk-Kürt demeden sahiplenen, birlikte gören makamda insanlar olduğunu bilmezden gelmemek lazım.
Fenafillah makamı
Tasavvufta “Fenafillah makamına” aynı zamanda “Tefani sırrı” da deniyor. Tasavvufta Allah’ın varlığında eriyip bütünleşmek diye kullanılıyor ama “yokluk sırrına ermek” boyutunda dünyevi zeminde anlam buluyor.
Sırrı ve Pervin Hanım bilmiyorlar mı kişi olarak hedef alınacaklarını, her taraftan kendilerine türlü sıfatlar yapıştırılacağını? Bunu göze almamışlar mıdır?
Geçenlerde Deniz Zeyrek, Sırrı’nın ağır tedavisini İmralı süreci için nasıl aksattığını yazdı; şahsi çıkarı peşinde değil, kriz öncesi son görüntüsü bir esnaf lokantasında olan bir kişiden bahsediyoruz.
Bugün yüzünde gülümsemeyle “süreci” savunan DEM Sözcüsü Ayşegül Doğan’ın babası Orhan Doğan’ın Meclis’ten çıkarılıp itip kakılarak polis otomobiline tıkılmasını unuttu mu sanıyorsunuz?
“Tayyipçi” mi oldular hemen?
Tıpkı benim bu satırları yazarken türlü hakaret ve tehditlere maruz kalacağımı bilmem gibi.
Öyle berbat bir bölünmüşlük içindeyiz ki, PKK silah bıraksın, siyasi hayata katılsın deyince “Tayyipçi” oluyorsunuz, Ekrem İmamoğlu’na yapılan haksızlığa, toplumu saran hukuksuzluğa karşı çıkınca, protesto hakkına, ifade özgürlüğüne sahip çıkınca “darbeci, terörist”.
Böyle gitmesi zorlaşıyor
Bu bölünmüşlüğün önemli nedeni Erdoğan’ın her durumda başta kalma, gerekirse anayasayı, yasaları terzi işi yeniden ve yeniden tadil etme siyaseti.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu girişimi başlatmasının bir nedeni artık devletin PKK ile mücadele siyasetinin de Kürt siyasetinin de böyle gidemeyeceğini, bunun herkesi tüketmekte olduğunu görmesi olabilir. Bunu söylerken de Bahçeli’nin daha geçen yıl bu zamanlar -daha önce HDP’yi kapattırmak istediği gibi- DEM Partinin de kapatılmasından yana olduğunu unutmadan yazıyorum.
Toplumun bir kesimi, şimdi de diploma endişesine düşen gençlerden traktörüyle İmamoğlu protestosuna katılan çiftçilere dek, “Sustukça sıranın kendilerine geleceği” kaygısıyla, sokak ve hapis korkusunu yeniyorlar. toplumun bir başka kesimi sessizce bekliyor.
Sırrı ve Pervin Hanımın duruşları, kendi siyasi görüşleri çerçevesinde “Silahlar susacaksa, ben kendimi önemsizleştirmeye razıyım” duruşudur, katılırsınız, katılmazsınız, o ayrı.
Fenafillah makamı zor bir makamdır. İcrası da anlaması da zordur. O fotoğraf bir de bu gözle bakılmayı hak ediyor.