

AK Partinin önde gelen isimlerinden Mustafa Varank dahi pazardaki “fiyatlar uygun” demediği için partisinden eleştiri alabilir. Toplumsal barış zoraki sessizlikle sağlanamaz.(Foto: Ekran görüntüsü)
Now TV muhabiri Beril Ötkan 22 Haziran Pazar günü Ankara, Küçükesat Pazarında esnaf ve vatandaşla röportaj yapıyor. Konu hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı. Bir bakıyor ki tanıdık bir siyasi, Mustafa Varank da eşiyle alışverişte. Önceki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, şimdi AK Parti Bursa Milletvekili ve TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı.
Bir bakıma güzel bir manzara; uzun zamandır halkın içine girdiği görülen bir AK Parti önde geleni görülmemişti. Aslında orada oturmuyormuş ama kızlarını üniversite sınavına getirmişler, gelmişken de pazara girmişler, güzel. Ötkan yaklaşıyor, fiyatları nasıl bulduğunu soruyor, “Daha da yükselir mi?”
Varank: herkesin imkânı yok
“İnşallah fiyatlar aşağı gider” diyor Varank, yaza girdik ya meyve sebze bollaşır, bereket gelir. Bu yıl sadece ekonomik politikalar değil, zirai don da vurdu fiyatları oysa; haberi sunan Ezgi Gözeger onun da ayrıntılı haberini yapmıştı bir süre önce, sebze, meyve fiyatları düşmüyor. Varan Fiyatlarla ilgili yorum yapmayayım. Varank, iki gün önce, zeytin üreticileri ve muhalefet milletvekillerinin protestosu altında Komisyonda geçirilen, tarım değil maden lobisini sevindiren torba yasa tartışmalarındaki keskin tutumunda değil. Sakin ama mahcup yanıtlıyor:
• “Fiyatlar uygun desem de yanlış anlaşılır çünkü herkesin imkânı yok, düşük desem de yanlış anlaşılır.”
Varank görüyor ki fiyatlar düşük değil, “uygun” dese de “düşük” dese de yanlış anlayacak olan seçmen. Nitekim bir vatandaş “Vekile fiyatları sordum, yanıt vermedi” diyor röportajın sonrasında.
Vekil Bey de biliyor ki, “Herkesin imkânı yoksa” seçmen bundan iktidarı sorumlu tutar.
Aşağıdakiler, yukarıdakiler
Çünkü bir gün önce, 21 Haziran’da “imkânı olanların” muhteşem bir düğün töreninde davetliler arasındaydı Varank. Maden lobisinin önde gelen markalarından, altın ve değerli madenler rafinerisi işleten Ahlatcı Holding’in sahibi Ahmet Ahlatcı, oğlunu futbol yorumcusu Sinan Engin’in kızıyla, rafinerisini de kurduğu Çorum’da beş bin davetlinin katıldığı bildirilen şaşaalı bir düğünle evlendiriyordu. Çorum havaalanına özel jetler, kiralanmış yolcu uçakları indi, kalktı. Gazeteler “İş ve spor dünyası oradaydı” diye yazdı.
Aynı saatlerde gazeteci Fatih Altaylı, 7 polis eşliğinde evinden gözaltına alınmış, Vatan Caddesinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde ilk ifadesini veriyordu. Ertesi gün, 22 Pazar günü de “Cumhurbaşkanını tehdit” suçlamasıyla tutuklandı. Silivri hapishanesine kondu. Ümit Özdağ çıkmış, Fatih Altaylı girmiş, Ekrem İmamoğlu hâlâ Silivri’deydi.
Sulh sessizlikle sağlanamaz
Arkadaşları, Altaylı’nın boş koltuğunu YouTube’a koydu 23 Haziran’da; 1 milyon 200 küsur bin kişi görüntüledi, sessiz protesto olarak. Sanatçı Gülben Ergen, Türkiye’de devlet hastanelerinde vatandaş sıra beklerken Suriye’de hastane yapılacağı açıklamasına “Suyumuz ısınmasın diye yorum yapmamalıyız, değil mi?” diye mesaj yayınladı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın, Altaylı tutuklanmadan bir gün önce yaptığı “Suyun ısınmaya başladı” yayına atıftı.
Aynı gün RTÜK, Silivri’deki Altaylı’ya 72 saat süre tanıdı, lisans başvurusu yapmazsa kanalına erişimin yasaklanacağına dair. Ve aynı gün Altaylı’nın, toplumun laik, cumhuriyetçi kesimlerinde de bu kadar öne çıkmasında payı olduğu “Cübbeli” Ahmet Mahmut Uslu, onu “Oh olsun” diye fena sattı; artık ekrana çıkartmamasının intikamıydı.
Şimdi Varank da tepki toplamış olabilir AK Parti içinden; “Ne lüzum vardı sessizliği bozmana” diye.
Oysa toplumsal barış, yurtta sulh, sessizlikle sağlanabilseydi, 28 Şubat baskı ortamında sağlanırdı; AK Parti o ortama duyulan sessiz tepkinin ürünüdür.
Yönetim sessizliği yargı kararları zoruyla sağlamayı “iç cepheyi güçlendirme” çerçevesinde meşrulaştırmak istiyor.
İç cephe, DEM, MHP
Türkiye’nin gerçekten de bir ateş çemberinin ortasında.
Geçen Ekim ayında PKK silah bıraksın, gelsin parlamenter siyasete katılsın diyen MHP lideri bahçeli, dün “yeni dünya savaşının ağları örülüyor” dedi. Doğru, bir gün önce Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin de aynı şeyi söylemişti.
Sorun, Bahçeli’nin de Erdoğan’ın da konuyu iç cephenin güçlendirilmesine, onu da muhalif seslerin çıkmamasına bağlaması. Özellikle de gündemde hep ilk sırada olan hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı konusunda.
Küçükesat Pazarında fiyatları gören ve asgari ücreti, emekli maaşlarını bilen Varank bunu da gayet iyi biliyordur elbette.
Düşünsenize, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “Çözüm Süreci Komisyonu” toplamak fikriyle partilerin grup başkanvekillerini toplayacağı haberini biz ilk defa DEM Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’ten öğreniyoruz; Meclis Başkanlık makamından önce.
Çünkü şu ortamda ses çıkarmanın bir bedeli var.
CHP lideri Özgür Özel, sessizliği sürekli mitinglerle bozuyor, o da bunun bedelinin seçimle geldiği parti koltuğunun yargı kararıyla altından alınmasıyla ödemekle tehdit ediliyor.
İç cephe kesitleri buünlük böyle.