Türkiye ile Yunanistan arasında 61’inci tur “istikşâfi” yani çözüm “keşfetmeye yönelik” görüşmeler, 4,5 yıllık aradan sonra 25 Ocak’ta İstanbul’da yapıldı. Önceki 60 turda olduğu gibi, iki ülkenin diplomatlarının bir sonraki müzakereleri Atina’da yapmaya karar vermeleri dışında somut bir sonuç çıkmadı. Türk gazeteciler, 3 saatlik toplantı öncesinde bazı Yunan meslektaşlarını, somut sonuç çıkması için fazla iyimser olmamak gerektiğini iknaya zorlandı. Neil Armstrong’un aya adım attığı andaki meşhur sözünü ödünç alarak “Türk-Yunan ilişkileri için küçük, ama Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri için dev bir adım” demek isterdim doğrusu. Ama korkarım görüşmelerin yeniden başlaması, her iki alandaki ilişkilerin geleceği için de şimdilik gerçekten küçük bir adım.
Güvensizliği aşmak kolay değil
Kötümser olmak istemiyorum ama Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-AB arasındaki karşılıklı güvensizliği aşabilmek için, küçük de olsa daha fazla müzakere ve daha fazla somut adım gerekiyor. Yunan medyasında öne çıkarılanın aksine Ege ve Doğu Akdeniz’deki egemenlik tartışması, Türkiye ile sadece Yunanistan ve AB değil, genel olarak Batılı müttefikleri, özellikle ABD arasında çözülmeyi bekleyen sorunların yalnızca bir parçası. Açıkçası Türkiye, donanması eşliğinde petrol ve gaz arama (ve sondaj) gemilerini göndererek Doğu Akdeniz’deki statükoyu sınırlarına kadar zorlamasaydı, belki de istikşâfi görüşmelere yeniden başlamak mümkün olmayabilirdi.
Ufukta Kıbrıs mı var?
AB, müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladı. AB’nin güvenlik ve dış politika sorumlusu Josep Borrell, BM’nin gözetiminde Kıbrıs müzakerelerinin yakında yeniden başlayacağını umduğunu, AB’nin bunlara “eskisi gibi” gözlemci olarak katılabileceğini söyledi. Ancak Kıbrıs görüşmeleri kesilmeden önce 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşması’nın üç garantör ülkesinden biri olan İngiltere, hâlâ AB üyesiydi; yani dengeler değişti. İkincisi, Yunan ve Kıbrıs Rum hükümetleri AB üyesi iken, AB Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında nasıl tarafsız kalabilecek? Kıbrıslı Türkler eşit siyasi haklara sahip olmadığı müddetçe ufukta herhangi bir ortak çözüm görünmediğini anlamak için daha kaç deneme-yanılma sınavından geçmek gerekiyor?
Bardağı dolu yarısına bakarsak
Yine de Türk-Yunan görüşmelerinin yeniden başlaması, Türk-Yunan anlaşmazlığının ötesine geçen adımların takip etmesi şartıyla ortamı yumuşatabilir. AB, Türkiye ile ilgili konuları ABD ile koordine etme kararı almış bulunuyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 21-22 Ocak tarihlerinde Brüksel’deki temaslarında hem AB hem de NATO yetkilileriyle sadece Yunanistan ve Ege değil birçok önemli konuyu ele aldı. Buna Rusya’dan S-400 füzelerinin satın alınması nedeniyle ABD’nin F-35 uçaklarına el koyması dahil ilan ettiği yaptırımlar dahil.
Yeni ABD Başkanı Joe Biden 20 Ocak’ta görevi devraldı. ABD veya AB’nin Türkiye’yi Batı sisteminden daha fazla dışlamak isteyeceğini düşünmek mantıklı değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde Türkiye’nin NATO’da kalmak istediğini ancak savunma önceliklerini NATO’nun belirlemesine izin vermeyeceğini söylemesi önemlidir. Yani ortada siyasi pazarlık ve uzlaşmalara açık bir durum mevcut.
Dolayısıyla, yetersiz olduğunu bilsek de istikşâfi görüşmelerin yeniden başlaması tütünden küçük adımları küçümsememek gerekiyor. Siyaset oyunu böyle kuruluyor.