Türkiye’nin makroekonomik kırılganlıkları sorun olacağını 2018 seçimlerinden önce hissettirmeye başlamıştı. Ancak o günlerde bunun hane halkına bir yansıması söz konusu değildi.
Ağustos 2018’deki Rahip Brunson krizinden sonra başlayan problemler hane halkın çok geçmeden enflasyon ve işsizlik olarak yansıdı. Üzerine salgın ve salgının ekonomik etkileri eklenince vatandaş çok uzun bir süredir ciddi ekonomik problemlerle baş başa kaldı. Ekonomik sıkıntıların en can alıcı olmaya başladığı Eylül 2020 tarihinde Cumhur İttifakı’na olan destek düşüşe geçti. Her ay Türkiye çapında iki kere gerçekleştirdiğimiz ve TurkiyeRaporu.com sayfasında yayınladığımız sonuçlar bunun göstergesi.
Anketlerimizde üç aydır üst üste AK Parti’nin oy oranının kararsızlar dağıtılmadan %30’ların altında ölçüyorduk, bu oran en güncel Mayıs ayı anketimizde %26,3 ile şu ana kadarki en düşük seviyeye ulaştı.
Kesinlikle oy vermeyenler ve geri dönme eşiği
Bununla beraber muhalefet ile iktidar arasındaki makasında muhalefet lehine açılması süregelen bir trend haline geldi. Türkiye Raporu’nda hangi partiye kesinlikle oy vermem diye sorduğumuz anketlerimizde, AK Parti’ye kesinlikle oy vermem diyenlerin oranı Şubat ayında %29,3 iken bu ayki anketimizde 10 puan artarak %39,6’ya çıktı. Peki ama Cumhur İttifakı’nın oylarının düşmesi, ekonominin kötüleşmesi ile beraber acaba bu durumdan zarar gören, kendini geride bırakılmış hisseden AK Parti seçmeni toparlanmayla beraber tekrardan AK Parti’ye geri dönecek mi? Yani geri dönme eşiği aşıldı mı?
Ancak yakın zamana kadar hakim düşünce ekonomideki kötü gidişatın salgın sonrası küresel toparlanmayla düzeleceği ve bunun etkisiyle AK Parti seçmeninin eve dönebileceği yönündeydi. Son aylardaki gelişmeler salgının yarattığı sosyal, ekonomik ve psikolojik tahribatın bir grup Cumhur seçmenine geri dönülmeyecek bir eşiği aşmış olabileceğine işaret ediyor. 29 Nisan-17 Mayıs 2021 tarihleri arasında salgın yönetimi kapsamında alınan birtakım yasaklara karşın verilen tepkiler dikkatimi çektiğinden ben bu eşiğin bir takım Cumhur İttifakı seçmeni için geçildiğini düşünüyorum. Alkol satışı yasağının açıklanmasına karşın Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken’in yasağı tanımayacağını söylemesi ve Türkiye Kahveciler, Kıraathaneciler, Büfeciler Federasyonu Genel Başkanı Murat Ağaoğlu’nun “Hükümete 19 yıldır oy verdik, 14 ay idare edemediniz” şeklinde açıklamaları bu şekilde düşünmeme neden oldu.
Normal şartlarda bu gibi konuşmalar kapalı kapılar arasında gerçekleşiyordu. Bu gelişmeler ışığında gene de eşik aşıldı mı sorusuna asıl cevabı Ekim-Kasım 2021’de göreceğiz gibi geliyor. Bu aylara doğru aşılamanın ülke genelinde tamamlanacağı ve dolayısıyla Türkiye’nin hem salgın perspektifinden hem de ekonomi perspektifinden daha iyi bir konuma geleceği kanaatindeyim.
Toplum kendini yalnız bırakılmış hissediyor
Şu anda toplumun tek konusu koronavirüs ile onun ekonomik ve sosyal etkileri. Biz Mart 2020’den beri her ay yaptığımız anketlerde bu konularda toplumun nabzını çok yakından tuttuk. İlk başlarda gayet iyi olan toplum algısı Nisan 2021’e geldiğimizde tam tersine dönüştü.
Nisan 2021’de katılımcılardan salgın yönetim performansını ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarında değerlendirmelerini istedik. Ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarını kötü veya çok kötü yönetildiğini ifade edenlerin oranı sırasıyla %76, %75 ve %55 seviyesinde oldu.
Toplum çok uzun zamandır yüksek enflasyon ve gelir kaybı ile mücadele ediyor. Hükümetin mevcut durumu nasıl yönettiği konusundaki algı olumsuza dönerken salgın sonrası için ne gibi önlemler alacağımızı tartışmıyoruz bile. Şunu unutmamak lazım ki salgının ekonomik, sosyal ve psikolojik etkileri son hastamızı iyileştirdikten sonra uzun süre devam edecek. O günler geldiğinde toplumun hükümetten beklentisi azalmış olmayacak. Bu açıdan bakıldığında hükümetin önünde zorlu bir iki yıl daha görüyorum.
Hem salgın döneminin yaraları sarılmalı hem de sonrası için toparlanma politikaları ve bu politikaların kaynakları belirlenmeli. Bu tartışmanın çok uzağındayız.
İşler kötü giderken beliren adaylar
Bundan birkaç ay öncesine kadar muhalefetin en büyük problemleri arasında aday olmaması konuşuluyordu. Ama görünen o ki artık bu değerlendirme geçerli değil.
Potansiyel muhalefet adaylarının üçünün birinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha fazla oy aldığı görülmektedir. Öte yandan bu üç adaydan ikisinin de -Yavaş ve İmamoğlu- birinci turda Erdoğan karşısında %50’den fazla oy aldığı görülüyor. Bu oy oranları muhalefetin adaylık stratejisinin ne olacağına bağlı ancak görünen o ki eşiği aşmış seçmen için artık alternatifler var.
İstanbul Ekonomi Araştırma’nın her ay yaptığı kamuoyu araştırmalarının sonuçlarını görmek ve üye olmak için TurkiyeRaporu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.