“Soylu-Peker kavgasından bir “Büyük temizlik” çıkar mı?” cümlesi aslında yanlış. Çünkü tanık olduğumuz sadece bir “Soylu-Peker” kavgası değil; onun çok ötesinde.
AK Parti hükümetinin, hatta daha önceki krizlerde açık tavrını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan yana koyan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dahi bu son krizde Soylu’ya adeta “Ne halin varsa gör” suskunluğu içinde olmasına rağmen tanık olduklarımız Soylu-Peker kavgasının ötesinde. Uluslararası uyuşturucu ticareti, uluslararası planda kara para aklama, Kriptopara dolandırıcılığı gibi iddiaların havada uçuştuğu bir sahnenin ne Soylu-Peker polemiğiyle ne AK Partiyle ne hükümet ve ne de sadece Türkiye sınırlarında kalması mümkün zaten. Zaten Peker’den sonra 19 Mayıs akşamı TRT’de konuşan Soylu da iddia konusu bağlantıların uluslararası nitelikte olduğunu söyledi.
Uluslararası bağlantıları olan milyarlık çıkar konularında şu ana dek ortaya çıkmamış uluslararası aktörlerin de müdahil olması kaçınılmaz. Peker’in artık söylediği gibi Birleşik Arap Emirlikleri’nde mi yoksa Soylu’nun söylediği gibi muhtemelen Arnavutluk’ta ya da başka bir yerde mi olduğu fark etmez; her neredeyse, yerel güçlerin desteği olmadan barınıp faaliyet göstermesi zor.
Fethullah Gülen ve teşkilatının ABD’deki belli güçlerden destek görmeden oradaki faaliyetini sürdürmesi mümkün mü? PKK’nın Irak, Suriye, İran ve Avrupa Birliği ülkelerinde yerel güçlerden destek görmeden faaliyetini sürdürmesi mümkün mü?
Ama başka sorunlar da var.
Bakanın suç duyurusu havada kalırsa
Devletin İçişleri Bakanı Peker hakkında 17 Mayıs’ta suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine “Savcılar rahatlamıştır” yorumunu yaptım. Öyle ya artık soruşturma açarlarsa kimse “Neden” diye sormazdı; koca İçişleri Bakanı istemişti. Yanılmışım. Bu yazıyı yazarken 20 Mayıs saat 18.00 sularıydı. Henüz bir tek savcının harekete geçtiğini duymamıştık. Cumhuriyet savcıları soruşturma yapmak mı istemiyorlardı? Üstelik İçişleri Bakanı bir önceki gece canlı yayında “Savcıların elini tutan mı var Yapsınlar, niye yapmıyorlar?” diye soruyordu.
Dahası, 20 Mayıs sabahı yayınlanan 6’ıncı videosunda Peker kendisi hakkında suç ihbarında bulunuyordu. 2015 yılında, iki seçim arasında Hürriyet gazetesini -AK Parti içinden gelen taleple bastıranın kendisi olduğunu söylüyordu. Oradaydım. O dönem AK Parti genlik Kolları yöneticisi olan, sonra 2015-2018 arası Erdoğan tarafından Spor Bakan Yardımcılığı, milletvekilliği ile ödüllendirilen Abdürrahim Boynukalın’ın saldırıyı kışkırtıcı konuşmasına hep birlikte tanık olduk. Sonra AK Parti Londra Temsilcisi yapılan Boynukalın’ın amcası Mehmet Boynukalın, laik düzen yerine şeriat isteyen çıkışları sonrası görevden alınan önceki Ayasofya Baş İmamı. Abdürrahim Boynukalın, Peker’in kendisini bu ihbarı üzerine “Rahatladım” diye Tweet mesajı yayınladı, sonra sildi.
Peki, Peker hakkında bu saldırı nedeniyle soruşturma başlatıldı mı? Hayır, henüz o da yok.
Herhalde bir suç unsuru yoktur, bizim de Soylu gibi “Savcıların elini tutan mı var?” diye sormamızda.
Bakanın suç duyurusun ardından bile savcılar tereddütte kalıyorsa Soylu-Peker kavgasının “Büyük temzlik” ile sonuçlanacağını ummak saflık olmaz mı?
Başka ilginç ayrıntılar
Soylu TRT yayınında terör ve uyuşturucu ile mücadelenin kendi döneminde patladığını örnekleriyle söyledi. Başarılı ve halkın yararına olan her şeyi takdir etmek lazım. Peki, Soylu 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında İçişleri Bakanlığına getirilmeden önce iktidarda “cehape zihniyeti” mi vardı? CHP mi iktidardaydı? Hayır, şu anda AK Parti Dış İlişkiler Başkanı olan Efkan Âlâ İçişleri Bakanıydı; 24 Mart’ta yapılan AK Parti Kongresinde Erdoğan tarafından atandı bu göreve. Ayrıca Soylu, “Peker’e benden 1,5 yıl önce koruma verilmiş, ben kaldırdım” dedi. Kendisi de uzatmış, Peker’in iddiasına göre yurtdışı seyahatlerinde de devletin polisince korunmuş Peker, ama sonra kaldırmış. Demek ki Soylu, Peker’e korumanın Âlâ’nın döneminde verildiğini söylemiş oluyor.
Ondan sonra ben ve benim gibi gazeteciler “Acaba ucunun nereye, kimlere gideceği kestirilemediği için mi soruşturma açılmıyor?” diye sorunca, “Bu işin AK Parti içindeki çekişmeyle alakası olabilir mi?” diye sorduğunda, “Halkın gözünde öne çıkan, konuşan gidiyor” dediğimizde kabahat oluyor. Öyle mi?
Diyebilirsiniz ki, TBMM ne güne duruyor? Açılır bir Meclis soruşturması, orada hesaplaşılır.
Daha dün, önceki Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan hakkında, kendi bakanlığına kendi şirketinden, üstelik başka yerlere sattığından fazla fiyata mal sattığının araştırılmasını isteyen muhalefet önergesi AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Bu Meclis kompozisyonundan bu kadar köklü soruşturma beklemek fazla iyimserlik olmuyor mu?
Siyasi irade olmadan temizlik zor.
Diyoruz ya, hukuk geriledikçe, hukuk-dışılık baskın hale geliyor.
Özetle, bu iş sadece Soylu-Peker kavgası değil. Ama Soylu-Peker polemiği sayesinde pek çok kirli çamaşır ortaya dökülüyor. İzlemeye devam ediyoruz.