Geçtiğimiz hafta NATO Genel Sekreterinin yeni Kadın, Barış ve Güvenlik Özel Temsilcisi olarak Irene Fellin atandı. Fellin, kariyerine İtalya Dışişleri Bakanlığının kültürel diplomasi bölümünde başladı. Özgeçmişinde beni en fazla heyecanlandıran bölüm, yaklaşık 5 yıl yaşadığı Ankara’da, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları” alanında yüksek lisans yapmış olmasıydı. Kadın liderliğinin güçlü bir destekçisi olan Fellin’in bu göreve atanması çok değerli ve sorumluluğu büyük.
Fellin’in ana önceliklerinden biri, 22 Ekim 2021’de NATO Savunma Bakanları tarafından resmen onaylanan 2021-2025 NATO Kadın, Barış ve Güvenlik Eylem Planı‘nın uygulanmasını kolaylaştırmak olacak. Bu Eylem Planı, NATO’nun siyasi, sivil ve askeri yapılar genelinde her faaliyetine toplumsal cinsiyet perspektiflerini katmak. Türkiye’nin de ortağı olduğu Eylem Planı, NATO üyesi ve ortak ülkeler arasında toplumsal cinsiyetle ilgili konularda somut ve pratik işbirliğini öngörüyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Küresel Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi’nin (WPS Endeksi) sonuçları kadınların statüsündeki küresel ilerlemenin yavaşladığını ve ülkeler arasında eşitsizliklerin arttığını gösteriyor.
Küresel Kadın, Barış ve Güvenlik Karnesi
WPS Endeksi, 170 ülkede kadınların katılımını, adaletini ve güvenliğini ölçmek için tanınmış veri kaynaklarından yararlanıyor ve Norveç Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle Georgetown Üniversitesi Kadın, Barış ve Güvenlik Enstitüsü ile PRIO OSLO Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından yayınlanıyor. Endeks dünyanın her yerinde kadınların statüsü ve güçlendirilmesi konusundaki ilerlemeler hakkında önemli bilgiler sağlıyor.
Bu rapor bir yandan da COVID pandemisinin etkisinde, kadınların katılımcılığı ve güvenliği hakkında da ipuçları veriyor. Sonuçlar ne yazık ki iç karartıcı. COVID pandemisi, mevcut eşitsizlikleri büyüterek birden fazla ve örtüşen krizi tetikledi. Kadınlar için, büyük zorluklar birkaç cephede daha da kötüleşti ve güvenliğe yönelik tehditleri şiddetlendirdi.
WPS Endeksindeki küresel düzelmenin hızı, ülkeler arasındaki eşitsizliklerin artmasıyla önemli ölçüde yavaşladı. Servet ve gelir eşitsizliğine bağlı olarak, tepedeki ülkeler iyileşmeye devam ederken, alttakiler daha da kötüleştikçe, kadınların statüsündeki eşitsizliklerin de kötüleştiğini görüyoruz.
Ülkelerde görülen iyileşmeler, kadınları aile içi şiddetten korumaya yönelik yeni mevzuatı, kadınların cep telefonu kullanımındaki artışı ve toplum güvenliği algısında artışı içeriyordu. Kadınların parlamenter temsili yükselse de, hala ortalama %25.
COVID eşitsizlikleri genişletmekle tehdit ediyor
Pandemi sırasında ortaya çıkan toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, dayanıklı, adil sistemler inşa etmenin acil ihtiyacını daha net gösterdi.
Pandemi, kadınların topluma katılımının önemli bir göstergesi olan ücretli istihdam oranlarında geri gidişleri tetikledi. 2020’de kadınlar için ücretli istihdamda tahmini kayıplar (yüzde 5) erkeklerinkini (yüzde 3,9) geçti. Küresel olarak işini kaybeden insanlar arasında, her 10 erkekten 7’sine kıyasla, çoğu genç, şehirli ve daha az eğitimli her 10 kadından 9’u ekonomik olarak hareketsiz hale geldi. Kadınlar, zorlaşan ekonomik koşullar ve ulusal karantinalar nedeniyle, artan eş şiddeti riskleriyle ve istismarcı ilişkilerden ayrılmada daha büyük zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Pandemi, hem ilk kez hem de devam eden yakın partner şiddeti riskini artırdı.
COVID aşılarına erişimdeki adaletsizlik kadınları da etkiledi. Zayıf sağlık altyapısı, güvenlik sorunları ve yanlış bilgilerin yanı sıra bu eşitsiz ve adaletsiz dağılım COVID’den küresel olarak kurtulmayı önledi. Bazı ülkelerde salgına yönelik gerek işgücü piyasası gerek sosyal yardım konusunda olumlu gelişmeler de oldu. İşletmeler için likidite desteği ve vergi indirimininin yanı sıra esnek çalışma modelleri, çocuk bakımı ve ücretli doğum iznine erişimin genişletilmesi gibi fırsatlar tanındı.
Bununla birlikte, genel olarak, pandemi sırasında kadına yönelik şiddetle mücadeleye yönelik önlemler eşitsiz ve çoğu zaman yetersiz oldu.
Türkiye’nin durumu iç açıcı değil
Tüm dünyayı kasıp kavuran bir pandemi sonrasında kadınların katılımcılığı, adaleti ve güvenliği her zamankinden daha kritik. Türkiye bu endekste 170 ülke arasında 106. sırada yer alıyor. Ülkeler arası puan aralığı çok geniş. İlk sıradaki Norveç, Türkiye’den 1,33, 170. sıradaki Afganistan’dan 3,3 kat daha iyi puan aldı.
Eğitime katılım Norveç için 13 yıl iken, Türkiye’de 7,5 yıl, İran’da 10,3 yıl, Afganistan’da ise 1,9 yıl (Taliban öncesi).
Ücretli işgücüne katılım Norveç için %58,9, Türkiye için %28,5, genel sıralamada 125. sıradaki İran’da %14,8.
Ayrımcı normların oranı Norveç için %0 iken, Türkiye’de %16 olarak saptanmış.
Yakın partner şiddetini Norveç de sıfırlayamamış, oranı %4. Türkiye için ise bu oran 3 katı, %12.
Endeksteki ilk 10 ülkenin tamamı Gelişmiş Ülke grubunda ve aralarındaki farklar minimum. Beş İskandinav ülkesinin hepsinin ilk yedi arasında yer alması da dikkat çekici.
Fellin Türkiye’yle özel olarak ilgilenecek mi?
En başarılı ilk dört ülke Norveç, Finlandiya, İzlanda ve Danimarka. İsveç yedinci sırada yer alıyor. Kapsayıcılık ve adalet cephelerinde elde edilen yüksek başarılar ilerici kamu politikalarına dayandırılabilir. Beş İskandinav ülkesinin tümünde, işgücüne katılımdaki cinsiyet farklılıkları az. Politikalar, hem anneler hem de babalar için ebeveyn izni ve devlet destekli çocuk bakımı sağlıyor, ebeveynleri ev dışında ücretli işler ve evde ücretsiz işler için sorumluluğu paylaşmaya teşvik ediyor. Danimarka, Norveç ve İsveç’te hem babalar hem de anneler en az bir yıllık ücretli ebeveyn iznine erişebiliyor ve bu da çocuk bakımı sorumluluklarının eşitlenmesine yardımcı oluyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen Türkiye, NATO Üyesi Ülkeler arasında, Kadın, Barış ve Güvenlik Karnesi en kötü olan ülke.
Endeksteki ilk 10 ülkenin 6’sı NATO Üyesi ülkeler ve NATO üyesi 30 ülkenin 29’u, ilk 58 ülke arasında. Türkiye ise 106. sıradaki yeriyle, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda NATO ülkelerinin başarısını gölgeliyor. Türkiye konusundakini hassasiyeti nedeniyle Irene Fellin’in mesaisinin önemli kısmını işgal edeceğimizi öngörmek zor olmasa gerek.
Türkiye’de kadınların en fazla ilerleme kaydettikleri dönemde olduğumuz iddiasında olan hükümetin de bu kötü karneyi kabul etmesi ve imza attığı anlaşmalara uyması gerekiyor.