Ne zaman baş başa görüşseler Türkiye’nin gündeminde bir şeyler değişiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Ocak’ta siyasi ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’yi Ankara Beytepe’deki evinde ziyaret etti. Geçen yıl da aynı tarihte ziyaret etmişti. İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanının MHP liderini doğum gününü kutlamak için ziyaret ettiğini duyurdu; 1 Ocak 1948 doğumlu Bahçeli. Hediyelere geleceğiz ama fotoğraflarda Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de keyfi yerinde görünüyor. Memlekette keyfi bu kadar yerinde iki kişinin bulunması da iyi bir şey.
Çünkü yakıta, una gelen zamlardan sonra ekmek fiyatı ne kadar olacak diye bekleyen dar gelirlilerin keyfi pek yerinde değil. Elektriğe 150 kilovatsaatten az kullananlara yüzde 50 artış “müjdesini” alanların keyfi yerinde değil. Çiğdem Toker dün Türkiye’de dört kişilik bir ailenin ortalama tüketiminin 230 kWh olduğunu yazdı. Bir hafta önce İstanbul’a giden arkadaşım Ankara’ya dönerken depoyu kaç lira fazlaya doldurduğunu anlatıyordu dün; orta direğin de keyfi yerinde değil artık. TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski dün “Program başarılıysa, enflasyon, faiz, dolar da neden artıyor?” diye soruyordu; demek sermayenin de keyfi yok.
Düşman çatlatıyorlar: “İyi ki doğdun Bahçeli”
Muhalefete, çatlak ses çıkaranlara tehditler yağdırıyorlar. Erdoğan meydana çıkmaya kalkacak siyasileri neredeyse 15 Temmuz darbecileri yerine koyuyor. Bahçeli HDP kapatılsın, kapatmazsa Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyordu, şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu görevden alınsın talebini de ekledi. Ama birbirlerine pek nazik, pek mültefitler.
Erdoğan, Bahçeli’ye doğum günü hediyesi olarak okul kütüğünü getirmiş. Bir de benim fotoğrafı görünce süslü bir tavla sandığım kitap. Meğer kitap, sedef kakmalı Üç Hilal İşli ahşap kutunun içindeymiş. İletişim Başkanlığı bunu açıklamadan saf saf düşünmüştüm, acaba tavla da oynuyorlar mıdır diye. Düşman çatlatıyorlar.
Peki, Erdoğan Bahçeli’ye sadece “İyi ki doğdun” demek için mi geldi. Başka ne konuştular? HDP’nin kapatılmasını mı? İmamoğlu’nun seçilerek geldiği görevinden alınmasını mı, Kazakistan’da otogaz zammı yüzünden çıkan ve henüz yatışmayan olayları mı? Bahçeli’nin yeterince Erdoğancı bulmadığı Bülent Arınç ve Numan Kurtulmuş’un durumlarını mı? Ya da ilerleyen saatlerde yayınlanacak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türk vatandaşlığı verilecek kişilerde ölçütün ABD doları olmasını?
Siyaset kulislerine göre asıl konu geçen yıldan bu yana gündemdeydi ve henüz çözüme ulaşmamıştı. Yeni bir seçim yasası ve yapabiliyorlarsa yeni bir Anayasa.
Keyfi yerinde ama kabul etti mi?
Bana kalırsa Bahçeli Türk siyasetinin yaşayan en iyi taktik uzmanı. Öyle ya, anketler oy oranını yüzde 10’un altında gösteriyor, ama onun idaresinde MHP ülke yönetiminde söz sahibi. Hem de resmen koalisyon ortağı olmadığı için hiçbir sorumluk taşımadan. Yargı, polis, idare MHP’lilerle dolu. Öyle Cumhurbaşkanı ziyaretine geldi güzel hediyeler verdi diye taviz vermez; taviz almaya çalışır.
Bahçeli istedi diye Erdoğan seçim barajını yüzde 10’dan (yüzde 5 olmasa da) yüzde 7’ye indirmeyi kabul etti. Bahçeli’yse, Erdoğan’ın oy-temsil adaletini daha da lehine çevirecek daraltılmış bölge önerisini kabul etmiyor. Çünkü o sistem küçük partileri ezmeye yönelik ve MHP de bundan zarar görebilir. Ama her iki lider de muhalefetin oylarına sahip çıkmasını zorlaştıracak bir sandık güvenliği sistemi üzerinde uzlaşacak gibi duruyor. Bugün yarın TBMM’ye sunulunca anlarız.
Ne de olsa çıkar çatışması
Anayasa daha çetrefil konu. Öncelikle Bahçeli, “Türk Tipi Başkanlık” dediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine bir tür iç denge-denetim getirmek istiyor. Örneğin iki Cumhurbaşkanı yardımcısı olsun ve bunlar da seçilsin. Bu öneri, Cumhurbaşkanı istediği zaman onları istediği zaman kolayca gönderemesin demek. Sonra bakanlara Meclis’te güvenoyu sisteminin getirilmesini, yargıda TBMM etkisinin artmasını istiyor. Ama bu da Erdoğan’ın daha da elinde toplamak istediği yetkileri bir şekilde paylaşması anlamına geliyor.
Anayasa konusunda iki lider anlaşsa dahi, ciddi bir başka sorun bulunuyor. Anayasayı halk oylaması yoluyla değiştirmek için 360, TBMM’de değiştirmek için 400 oy gerekiyor.
Bugün itibarıyla AK Parti (286) ve MHP’nin (48) toplam milletvekili sayıları 334. Yani 360 eşiğine ulaşmak için dahi 26 milletvekili gerekiyor. Bazı senaryolar konuşuluyor. HDP kapatılıp milletvekillerinin Meclis üyeliği düşürülürse ara seçimde AK Parti Doğu ve Güneydoğudan alacağı milletvekilleriyle arayı kapatmak isteyeceği bunlardan birisi. Pek gerçekçiliği yok. Geriye milletvekili transferi yöntemi kalıyor. Bugüne dek bu yönteme başvuran kimseye fayda getirmedi, ama denize düşen yılana sarılır demişler.
Bir de kulis notu
Bahçeli ile görüştükten sonra Erdoğan AK Parti milletvekilleriyle gruplar halinde görüşmeye başlama kararı almış.
Dün akşam bu konuda görüştüğümüz çekirdekten yetişme bir siyasetçi, zamanında ANAP’lı Eyüp Aşık’tan duyduğu bir gözlemi nakletti.
Buna göre, Turgut Özal ne zaman kafasındaki projeyi oldubittiye getirmek istese, milletvekillerini gruplar halinde toplamaya başlarmış. Hatta Ramazan ise vekilleri aileleriyle iftara davet ettiği olurmuş. O toplantılarda kafasındakileri onlara, sanki kendi talepleriymiş gibi kabul ettirir, öyle kamuoyuyla paylaşır, Meclis’e getirirmiş.
Tesadüf müdür? Yakında Meclis’e getirilen konulara bakalım, o zaman anlarız tesadüf mü, değil mi? O zaman anlarız Erdoğan ve Bahçeli’nin keyfi, vatandaşın çoğunun aksine neden bu kadar yerinde.