Yaldızlar başlayınca her taraftan dökülüyor. AK Parti Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım 16 Şubat akşamı CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programında konuşuyor. Haliyle elektrik zammı da gündemde. Siyasetteki yüksek gerilim elektrik zammına odaklanmış durumda. Yıldırım, elektrik zammını “kuralık ve doğal gaz fiyatlarının” artışına bağlıyor. Cevap yeterli bulunup cevabı zaten belli “Erken seçim var mı?” sorusuna geçilmişken telefonu çalıyor Yıldırım’ın. Arayan, kâğıt üzerinde “bağımsız” diye geçen Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı (EPDK) Mustafa Yılmaz, iktidar partisinin üst yöneticisi Yıldırım’a canlı yayında tüyo veriyor adeta. Ahmet Hakan “Televizyon tarihinde bir ilk” diye şakaya vuruyor.
Yukarıdaki fotoğraf 16 Şubat’ta Anayasa Mahkemesinin yeni üyesi Kenan Yaşar’ın yemin töreninde çekildi. Fotoğraf kimileri tarafından “Ne güzel, selamlaştılar” diye yorumlanırken, kimileri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın elini göğsüne götürerek selamına karşı sadece baş selamı vermesini öne çıkardı. İkinci yorum, siyasetteki yüksek gerilim ortamına daha uygun düşüyordu.
Erdoğan elektrik yanlışından dönecek mi?
Yüksek gerilimin yoğunlaştığı alanın elektrik zamları olması tesadüf değil elbette; genel olarak enerji ama özellikle elektrik zamları toplumda tepkiye yol açıyor. Erdoğan’ın 14-15 Şubat Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) seyahatinden dönüşünde uçakta ekonomide işlerin kötü gitmeye devam ettiği konusundaki iki itirafından birisi, KDV indiriminin gıda fiyatlarındaki artışı durdurmakta başarısız kaldığıydı.
Erdoğan’ın ikinci başarısızlık itirafı ise elektrik zammı konusundaydı. Yüksek gerilimi artıran buydu. Kılıçdaroğlu’nun zamlar geri alınana dek elektrik faturasını ödemeyeceğini söylemesi üzerine Erdoğan tuzağa düşüp, fiyat artışından şikâyeti “yaygara” diye geri çevirmişti. Oysa Erdoğan elektrik zammı konusundaki yanlışı zaten daha önce zamlardaki alt kullanım sınırını ayda 150 kilovatsaatten 210’e çıkararak kabul etmişti. Şimdi bu sınırın 250’ye çıkarılması söz konusuydu. Belki de sırf Kılıçdaroğlu söyledi diye değişiklik olmayacağını söyledi.
Ama sadece AK parti tabanından değil, hafta başında iktidar paydaşı MHP lideri Devlet Bahçeli’den de zam şikâyeti gelince işler değişti.
Kılıçdaroğlu’nun istediği gibi zamlar tümden geri alınmasa da yanlış hesabın Bağdat’tan döneceği anlaşılıyor.
Yüksek gerilim iktidarı da çarpabilir
Bahçeli’nin de tepki göstermesinden bir gün sonra Erdoğan, BAE dönüşünde “vatandaşı zamlara ezdirmeyeceğiz” deyiverdi. İlk cevap İYİ Parti lideri Meral Akşener’den geldi; “Zamları ben mi yaptım?” diye sordu.
Erdoğan kabine toplantısı ardından faturalarda yeni düzenleme yapılacağını söyledi. BAE dönüşünde “keserin elektriğini” diyerek herhalde çok korkutacağını düşündüğü, Kılıçdaroğlu’na yine çattı. Bu Anayasa Mahkemesindeki törenden sonraydı. Zaten Kılıçdaroğlu birkaç saat önce grup toplantısında Erdoğan’ın zamları “Beşli Çeteyi savunmak” için geri almadığı suçlamasında bulunmuştu; hemen yanıt verdi sosyal medya üzerinden. Millet elektrik faturaları konusunda “yüzüstü” bırakılmıştı, mücadeleyi sürdürecekti.
Erdoğan kendisini öyle bir duruma getirdi ki elektrik faturaları konusunda atacağı her adım sanki Kılıçdaroğlu tarafından attırılmış olacak. Üstelik elektrik tüketiminde alt sınırın 250 civarına yükseltilmesi, alt gelir grubundaki ailelerin zararını azaltsa da sanayi ve ticaret açısından değişen bir şey olmayacak. Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in esnafın tüketiminde yüzde 25 indirime gidileceği açıklaması buna dahil. Elektrik yüksek gerilimi sadece vatandaşı değil, iktidarı da çarpabilir.
Hesabı sorulmayacak mı?
Madem 210 kilovat sınırı nakit sıkıntısı içindeki hükümeti kurtarıyordu, neden önce 150 sınırı kondu? Madem 250 civarı da kurtaracak (ki Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) asgari oranın en az 230 olması gerektiğini zamlardan hemen sonra açıklamıştı) o zaman neden 150’den doğrudan 250’ye yükseltilmedi? Bu hesapları oturup Erdoğan kendisi yapmadığına göre, kimler yapıp Cumhurbaşkanının önüne koyuyor? Kimler Erdoğan’ın daha sonra düzelttirmeye çalıştığı “yaygara” beyanlarında bulunmasına sebep oluyor? Bu yanlış hesapların hesabı sorulmayacak mı?
Aynısını akaryakıtta yaşıyoruz. Dolar kuruna bağlı olduğu için yükseliyor denilen akaryakıt, bugünlerde dolar 13,5 civarında tutulmasına rağmen 18 dolara çıktığı düzeyin üzerinde satılıyor. Aynısı doğal gaz faturaları için geçerli. Gıda zaten felaket.
Bir başka cin fikir hesapla “yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması” planına geçildi. Turgut Özal hükümetlerinden bu yana kim bilir kaçıncı defa. Akşener “Utanmadan kadınların yastık altındaki altınlarına göz dikiyorsunuz” diye çıkıştı.
Şimdiye dek siyasetteki yüksek gerilimden kazanan hep Erdoğan olmuştu. Bu defa da öyle olur mu dersiniz?