Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç yıl önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Bay Kemal” ismini taktı. Böylelikle küçümseyici bir yabancılaştırma etkisi uyandırmak istiyordu. “Bay Kemal” aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında insanların isimlerinin başına efendi, molla, reis gibi hitaplar yerine Bay ve Bayan gibi saygı sıfatları önerilmesine de göndermeydi.
Ama geri tepti.
Kılıçdaroğlu, Bay Kemal sıfatını benimsedi ve kullanmaya başladı; hatta Twitter hesabında tanıtım özelliklerinden biri yaptı.
Dolayısıyla Erdoğan’ın Bay Kemal hitapları artık Kılıçdaroğlu’na karşı-propaganda değil, propaganda etkisi yapıyor.
Nitekim Erdoğan 30 Kasım’da AK Parti il başkanlarının yanı sıra bakan ve milletvekillerine hitap ederken yine “Bay Kemal” dedi; Kılıçdaroğlu’nun 3 Aralık’taki “vizyon” toplantısına işaret ederek, “bir yalanlar dünyasıyla milletin karşısına çıkacak. Alışığız zaten yalanlarına ama şimdiden buna hazırlanın.”
Bay Kemal’i şimdi daha çok kişi izler
Bunu Cumhur İttifakı sosyal medya askerlerine bir hücum emri olarak da okuyabilirsiniz ama bana kalırsa Erdoğan’ın şimdiden Kılıçdaroğlu’nun 3 Aralık toplantısını hedef alması, daha çok kişinin ne diyeceğini izlemesini sağlayacak.
Kılıçdaroğlu 30 Kasım akşamı İstanbul’da Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) bir toplantısında bir panelde konuştu. Diğer panelist Alman Friedrich Ebert Vakfı Başkanı Martin Schulz idi; Schulz daha önce Avrupa Parlamentosu Başkanlığı, Alman Sosyaldemokrat Part (SPD) Başkanlığı yapmış bir siyasetçi.
Gazeteci Tülin Daloğlu’nun yönettiği panelin konusu “Sosyal Demokrasi ve Refah Devleti: Almanya’dan ve Türkiye’den Perspektifler” idi. Her iki siyasetçi de dünyanın köklü bir dönüşümden geçtiği günümüzde gelir dağılımı ve vergiler dahil sosyal adalet ihtiyacına vurgu yaptı; bunu aşmanın yolu sosyal demokrasiydi.
Aynı saatlerde Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabından 3 Aralık konuşmasına dair bir video mesajı yayınlanmaya başladı.
Madem önemsiz bu alarm neden?
CHP iktidara gelirse Türkiye’nin rekabet gücünü artırma sözü verecekti 3 Aralık’ta. Hem de sadece ucuz iş gücü ve vergi aflarıyla değil, hak ve özgürlükler alanında da. “Bay Kemal” 29 Kasım’da parlamento grubuna hitap ederken yine “dünyaya” seslenerek Türkiye’nin kimsenin ucuz işçi cenneti, çöplüğü, mülteci barınağı olmayacağını söylemişti.
Kılıçdaroğlu beğenin, beğenmeyin ekonomik kriz eleştirisini sadece “çocukların okul çantası boş” düzeyinde değil, gelecek tahayyülü düzeyinde de yapmaya başladı. Bu durumun kendisini sürekli geleceğe talip tek lider olarak konumlayan Erdoğan’ı rahatsız edeceği açık.
3 Aralık’taki “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısında konuşacak iktisatçıları “Kılıçdaroğlu’nun ekibi” olarak duyurma, aralarında “Bir de Amerikalı” olduğunu söyleyerek peşinen karalamaya çalışma çabası buna dahil.
AK Parti çevrelerinde merak ve rahatsızlık o raddedeki bir kaynağım “Bakarsın, Tayyip Bey kara harekâtını 2-3 Aralık’ta başlatır” diyerek takıldı bana.
Erdoğan madem henüz söylenmeden “Bay Kemal’in yalanları” ilan ettiği sözlerinin beyhude olacağına inanıyor, o zaman Erdoğan ve AK Parti medyasının 3 Aralık toplantısını neden bu kadar takıyor?
Ben de bunu merak ediyorum.