Müritleri tarafından “Gavs-ı Sani Seyyid Abdülbaki El Hüseynî” olarak anılan Menzil Cemaati Şeyhi Abdülbaki Erol’un cenaze defin törenine katılmak için yaklaşık 250 bin kişinin Adıyaman’ın Kahta ilçesine bağlı Menzil köyüne akın etti. Aralarında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala ve BBP lideri Mustafa Destici de bulunuyordu; fotoğrafta önceki Sağlık Bakanı Recap Akdağ da görünüyordu.
Akdağ gibi mevcut Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve önceki Enerji Bakanı Taner Yıldız da Menzil çevresinden biliniyor. Köye akın eden binlerce araç içinde “çakarlı” olanların çokluğu şeyhlerine son vazifelerini yapmak için Menzil’e akın eden kamu görevlilerinin yoğunluğuna işaretti.
Menzil Cemaatinin güvenlik güçleri dahil bürokrasi ve yargı içinde ağırlık kazanması 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin öncesinden FETÖ kısaltmasıyla terör örgütü kategorisine alınan Fethullah Gülencilerin kamu görevlerinden çıkarılmasıyla oldu. Yerlerine alınanların çoğunun Menzil çevresiyle bağlantılı olduğu o zamandan beri konuşuldu. Cemaatin MHP ve BBP’li müritlerinin bulunması Cumhur İttifakı bakımından liyakat unsuru da sayıldı.
Siyasi hedefleri olan bir cemaat
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi lideri Ali Babacan da “din alimi ve tasavvuf ehli” gibi sıfatlarla taziye mesajları yayınladılar ama Diyanet İşleri Başkanlığının bir raporunda Menzil Cemaatinden “sahih İslam ile bağdaşmadığı” ve Türkiye’de “orta ve uzun vadede sıkıntılara” yol açacağı öne sürülüyor. Örneğin Menzil şeyhleri Katolik Hristiyanlıktaki günah çıkarma işlemine benzer şekilde “tövbe kabul ediyorlar”.
Nakşibendi tarikatının Halidiye kolundan olan Menzil Cemaati daha çok iç ve doğu Anadolu’da yaygın. Aynı koldan gelen İskenderpaşa, İsmailağa ve Erenköy cemaatleri ise İstanbul Merkezli olarak Batı Anadolu’da örgütlü. Menzil Cemaatinin siyasete ilgisi eskilere dayanıyor. Menzilcilerin, önceki gün ölen Abdülbaki Erol’un babası Muhammed Raşid Erol döneminde, 1970’lerin ortalarında siyasi şiddet döneminde MHP’ye kanca attığı biliniyor. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ardındansa daha çok BBP ve Nizam-ı Alem Ocakları üzerinden üniversite gençliği arasında örgütlenme imkânı bulmuş, adeta devlet bürokrasisine eleman yerleştirme çabasına girişmiş görünüyorlar.
Ama Fethullahçılar köşeleri kapmıştı
Oysa 1970’lerden itibaren, özellikle de 12 Eylül askeri rejiminin zararsız bulup önünü açmasıyla gelişen Fethullah Gülen Cemaati, 1980’lerde asker ve polis okulları dahil orta ve yüksek öğrenime el atmış, 1990’lardan itibaren asker, polis, yargı, akademi başta olmak üzere kamu görevlerinde etkili olmaya başlamıştı. Sadece kamuda da değil. Cemaatin bankası Bank Asya’nın açılışına hükümet üyeleri katılıyor, iş örgütlenmesi TUSKON dış ticaret ilişkilerinde TOBB’un zeminini kendisine çekiyordu.
Erdoğan ve AK Parti 2002’de iktidara geldiğinde devlet işleyişini bilen Fethullahçı kadroları hizmete hazır buldurlar; Erdoğan’ın dediği gibi “kıbleleri birdi”. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin 2008’de Amerikan istihbaratına zemin sağladığı iddiasıyla Fethullah Gülen Cemaati kontrolündeki Türk Okullarını kapatmasına rağmen, tam da o yıllarda işbirliği arttı. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Genelkurmay’ın e-muhtıra yayınlaması, Fethullahçıların polis ve yargı desteğiyle başlatılan Ergenekon, Balyoz ve benzeri soruşturmalar ve nihayet “yetmez ama evet” 2010 Anayasa halk oylaması ilişkiyi perçinledi.
Menzil ve 15 Temmuz’la açılan kapılar
Muhalefetin bütün uyarılarına rağmen hükümet üyeleri “Hocaefendi” diye hürmet ettikleri Fethullah Gülen’e övgüler düzüyor, AK Parti’liler ABD’nin Pennsylvania eyaletindeki evine ziyaretler düzenliyordu. Dönemin Başbakanı Erdoğan “Bitsin bu hasret” diye Gülen’i Türkiye’ye davet ediyordu.
15 Temmuz darbe girişiminin iç yüzü hâlâ açığa kavuşmamıştır. “15 Temmuz’da 15 soru” hala yanıtsızdır. Darbeye tuğgeneral rütbesiyle karıştığını kabul eden ve yüzlerce kez müebbet hapis cezası alan Gökhan Şahin Sönmezateş’in, gazeteci Müyesser Yıldız’ın kaleminden okuduğumuz mahkemedeki ifadesi, sadece bilinmezliğe yeni sorular eklemiştir; bu bağlantıdan okumanızı öneririm.
Ama kesin olan olgular arasında Menzil Cemaatinin 15 Temmuz sonrasında bürokrasi ve yargıda uzun zamandır beklediği fırsatı, Fethullahçıların tasfiyesiyle yakalamış göründüğüdür.
Erdoğan’ın kullanabildiği dini cemaati ya da iş grubunu, ya da siyasi partiyi gittiği yere kadar kullanma yönteminde -bedeli 15 Temmuz gibi ne kadar ağır olursa olsun- bir değişiklik beklemiyorum.
Ancak AK Parti yönetimin dün Fethullahçılara gösterdiği kolaylıkları şimdi Menzilcilere gösterdiği görülüyor. Bunun ağır bir maliyeti olabilir.