Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

KKTC Yol Ayrımında: Kıbrıs Türk Seçiminin Arkaplanı

Yazar: Yusuf Kanlı / 17 Ekim 2025, Cuma / Oda: Siyaset

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın (solda) 19 Ekim seçimlerinde en büyük rakibi CTP lideri Tufan Erhürman.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, çoktan sıradan bir liderlik yarışının ötesine geçti. Bu seçim, bir strateji ve kimlik referandumu niteliği taşıyor: Kıbrıs Türk toplumu “egemen eşitlik” hedefini daha da derinleştirip iki devletli çözüm yolunda mı ilerleyecek, yoksa Birleşmiş Milletler (BM) parametreleri çerçevesinde iki bölgeli, iki toplumlu bir çözüm vizyonuna mı geri dönecek?

Sonuç, yalnızca adanın diplomatik yönünü değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk siyasetinde güç dengesinin nasıl şekilleneceğini de belirleyecek.

İki Aday, İki Yaklaşım

Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi (UBP), Yeniden Doğuş Partisi (YDP) ve Demokrat Parti (DP) koalisyonunun desteğiyle yarışıyor ve mevcut politik çizginin devamını savunuyor.

Tatar’ın mesajı net: Türk tarafının “egemen eşitliği” resmen tanınmadan ya da en azından uluslararası toplumun “üç D” olarak adlandırdığı doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve doğrudan temasların önünü açmadan müzakereler yeniden başlayamaz. Tatar’a göre bu adımlar, tanınma olmadan da fiilen eşitlik koşullarını yaratabilir.

Tatar’ın söylemi, 2017’deki Crans-Montana görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından bu yana Ankara’nın resmi çizgisiyle birebir örtüşüyor. “Önce egemenlik, sonra müzakere” yaklaşımı, yarım yüzyılı aşkın bir süredir sürdürülen federasyon arayışlarından bilinçli bir kopuş anlamına geliyor.

Destekçileri için bu politika, yalnızca bir duruş değil, aynı zamanda Rum tarafının statükoyu sürdürmek için araçsallaştırdığı müzakere sürecine bağımlılıktan kurtuluşun sembolü.

Ana muhalefet lideri Tufan Erhürman ise Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) adayı olarak daha pragmatik bir yeniden angajman modeli öneriyor. Erhürman, BM parametreleri çerçevesinde “sonuç odaklı müzakereler” çağrısında bulunuyor ve dört temel ilke ortaya koyuyor:

  1. Siyasi eşitlik pazarlık konusu olmayacak,
  2. Müzakerelere bir takvim eklenecek,
  3. Daha önce üzerinde mutabakata varılmış konular yeniden açılmayacak,
  4. Sürecin başarısızlığa uğraması durumunda statükoya geri dönülmeyecek.

Erhürman’ın yaklaşımı, müzakereyi bir diplomatik ritüel olmaktan çıkarıp somut sonuçlara yönelen bir süreç haline getirmeyi amaçlıyor. Uzun yıllardır uluslararası alanda belirsizlik içinde yaşayan, kimliğinin aşındığını hisseden Kıbrıs Türk toplumu için bu yaklaşım yeni bir umut anlamına geliyor. Erhürman’ın temel iddiası şu: Egemenlik, tecrit edilerek değil, müzakere edilerek korunur.

Meclisin İki Devlet Kararı ve Anlamı

Seçimden beş gün önce KKTC Cumhuriyet Meclisi, iki devletli çözüm politikasına bağlılığını yeniden teyit eden bir karar aldı. Bu adımın zamanlaması son derece bilinçliydi. Cumhuriyetçi Türk Partisi milletvekillerinin boykot ettiği oturum, yasa yapmaktan çok bir mesaj verme amacını taşıyordu: Tufan Erhürman’a açık bir uyarı ve Ankara’ya, iktidar koalisyonunun “egemen eşitlik” çizgisinden sapmayacağı yönünde bir güvenceydi.

Her ne kadar kararın anayasal bir bağlayıcılığı olmasa da, sembolik önemi büyüktü; zira bu hamle, seçim sonrası olası bir politika değişikliğini demokratik tercih değil, “sapkınlık” olarak çerçevelemeyi hedefliyordu.

Oysa KKTC Anayasası cumhurbaşkanını toplumun lideri olarak tanımlar. Dahası, bağımsızlık ilanından çok önceye dayanan bir teamül gereği, Kıbrıs Türk lideri tarih boyunca toplumlararası müzakerelerde halkını temsil etmiştir. Dolayısıyla hiçbir meclis kararı bu temsil yetkisini ahlaken ortadan kaldıramaz.

Yine de, parlamentonun teknik olarak müzakere yetkisini sınırlamaya kalkışması mümkündür. Bu durumda gerçek mücadele hukuk zemininde değil, siyasetin alanında yaşanacaktır: bütçe kısıtlamaları, medya üzerinden yürütülen söylem savaşları ve koalisyon baskısı yoluyla. İktidar bloğunun iki devletli çözümü öngören meclis kararıyla hedefi, federasyon temelli bir çizgiye dönüşün siyasi bedelini yükseltmektir.

Erhürman Kazanırsa

Bir Erhürman zaferi, KKTC kurumlarının özerklik sınırlarını ciddi biçimde test edecektir. Zira o, Ankara’nın iki devletli politikasını benimseyen bir meclis ve bu çizgiye alışmış bir bürokrasiyle çalışmak zorunda kalacaktır. Seçim sürecinde açıkladığı gibi ilk adımı Ankara ziyareti olacak; çünkü Türkiye ile koordinasyon sağlanmadan yeni bir müzakere yaklaşımının başarı şansı yok.

Diplomatik düzlemde Erhürman’ın önceliği güven artırıcı önlemler olacaktır: Yeşil Hat ticaretinin kolaylaştırılması, yeni geçiş kapılarının açılması ve uzun süredir atıl durumdaki teknik komitelerin yeniden canlandırılması. Ancak bu çabaların kaderi, Ankara’nın “önce egemenlik” politikasını ne ölçüde yumuşatacağına ve Rum tarafının yetki paylaşımına ne kadar hazır olduğuna bağlıdır.

Eğer Erhürman kısa sürede somut ilerleme sağlayabilir ve ekonomik-sosyal fayda üretebilirse iç politikada elini güçlendirir. Ancak tersi durumda, iktidar cephesi onu “naif” ya da “dış güçlerin etkisinde” olmakla suçlayarak yıpratmaya çalışacaktır.

Tatar Yeniden Seçilirse

Tatar’ın yeniden seçilmesi, mevcut politikanın kurumsallaşması anlamına gelecektir. Cumhurbaşkanlığı, Türk tarafının egemen eşitliği tanınmadan resmi müzakerelere dönmeyi reddedecek, ancak teknik komiteler aracılığıyla sınırlı iş birliği kanallarını açık tutacaktır. Bu yaklaşım, Türkiye’nin bölgesel stratejisiyle uyumlu olsa da, KKTC’nin uluslararası alanda daha da yalnızlaşma riskini beraberinde getirir.

Yine de Tatar, iki devlet politikasını “fiili tanınma” yönünde somutlaştırmaya çalışabilir. Ercan Havalimanı’na charter uçuşların başlatılması, Avrupa Birliği dışı ülkelerle doğrudan ticaret girişimleri veya kültürel temasların artırılması bu çabanın parçaları olabilir. Bu tür sembolik adımların bile başarıya ulaşması, “diplomasiyle değil, uygulamayla tanınma” tezini güçlendirecektir.

Ancak Tatar’ın en büyük riski, giderek artan Ankara bağımlılığıdır. KKTC’nin mali özerkliğinin zayıflaması, “egemenlik” söylemini giderek daha soyut hale getirmektedir.

Stratejik Denge

Bu seçim, aslında bir sıralama meselesidir: Kıbrıs Türkleri tanınmayı müzakereden önce mi talep etmeli, yoksa müzakere ederek mi tanınmayı sağlamalı?

Bir Erhürman dönemi diplomatik kanalları yeniden açabilir ancak iç politikada gerilim yaratabilir. Bir Tatar zaferi Ankara ile tam uyumu garanti eder ama diplomatik çıkmazı derinleştirir. Her iki yol da farklı bir kırılganlık üretir: biri siyasal, diğeri varoluşsal.

Sonuç, Kıbrıs sorununu çözmeyecek. Ancak Kıbrıs Türk halkının eşitlik arayışını hangi dille ifade edeceğini belirleyecek — uluslararası hukuk ve BM ilkelerinin diliyle mi, yoksa fiili egemenlik ve stratejik sabrın diliyle mi.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: Egemen Eşitlik, Ersin Tatar, KKTC, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Sonuç Odaklı Müzakere, Tufan Erhürman

OKUMAYA DEVAM EDİN

Muhalefetin daha demokratik Türkiye Anayasası ne öngörüyor?
Fransa’nın dünden bugüne Doğu Akdeniz tutkusu
Türkiye’de kaç Kürt, kaç Sünni, kaç Alevi yaşıyor?
  • Yeni Anayasa’ya DEM Desteği İçin Üç Maddede Değişiklik Yeter mi?4 Aralık 2025
  • Fidan: Savaş Yayılıyor, Bu Korkunç Bir Şey, Ama AB Güney Kıbrıs’a Rehin3 Aralık 2025
  • Erdoğan, Bahçeli’nin “Rezalet” Çıkışını Üstüne Almadı Barzani’yi Suçladı3 Aralık 2025
  • CHP Operasyonları, Terörsüz Türkiye Sürecini Enfekte Ediyor2 Aralık 2025
  • Komisyonun Karar Toplantısı Öncesi: Barış Vicdanı Olmadan Barış Olmaz2 Aralık 2025
  • Avrupa Kururken: Su Krizinin Sessiz Siyaseti1 Aralık 2025
  • Askeri Havacılıkta Türkiye’den Bir İlk: Kızılelma Hava Hedefini Vurdu1 Aralık 2025
  • Özel CHP’ye Direniş ve İktidar Vadetti: Bu Yeninin Eskiyle Mücadelesi30 Kasım 2025
  • Karadeniz’deki Tanker Saldırılarını Ukrayna Üstlendi, Türkiye Tepkili30 Kasım 2025
  • DEM Konuştu, PKK Konuştu, AK Parti de MHP de Susuyor29 Kasım 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP