17 Haziran öğleden sonra, NATO Savunma Bakanları video toplantısı başladığı sıralarda, bir Türk uçağı Libya’daki Trablus Havalimanı’na iniyordu. Anadolu Ajansı kısa süre sonra Libya Başbakanı Feyiz El-Sarrac’ın üst düzey bir Türk heyetini ağırlarken fotoğraflarını geçmeye başladı. Heyete, aslında aynı gün Türkiye’de İtalyan mevkidaşı Luigi di Maio’yu ağırlaması beklenen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlık ediyordu; daha birkaç saat önce bu ziyaretin 19 Haziran’a ertelendiği duyurulmuştu. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güvenlik ve Dış Politika Baş Danışmanı (ve sözcüsü) İbrahim Kalın da heyetteydi. Bu programda olmayan sok dakika ziyareti sadece Libya iç savaşında değil, aynı zamanda Türkiye-Libya ilişkilerinde de yeni bir safha anlamına geliyordu.
Çavuşoğlu gece saatlerinde Türkiye’ye dönüşünde ziyaretin asıl amacının Libya’ya verilen desteği “güçlü bir şekide” yeniden vurgulamak ve işbirliğini artırmak olduğunu söyledi. Adının verilmesini istemeyen resmî kaynaklara göre, heyetin gündeminde Libya hükümetine askeri desteğin artırılması, örneğin, Trablus yakınında bir hava üssü inşa etmek ve birilmiş müteahit alacakları ve petrol arama hakları da dahil olmak üzere ekonomik anlaşma taslakları da vardı. O esnada NATO toplantısında olan Milli Savunma Bakanı, birkaç hafta önce, 2019’un sonlarından bu yana Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümetine (UMH) verilen Türk askeri yardımının, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Rusya tarafından desteklenen Halife Hafter güçlerine karşı verdiği savaşın gidişatını değiştirdiğini söylemişti.
Rusya’nın desteği açık hale geldi
Sarrac kuvvetleri Mayıs ayında, Türkiye’nin sağladığı topçu ve insansız hava araçlarıyla uçaklar ile el-Vatiya havaalanını Hafter güçlerinden geri alıp Trablus üzerindeki 9 aylık kuşatmayı kaldırmaya zorladı. Rusya bunun üzerine en az altı savaş uçağını (İran ve Suriye üzerinden) Hafter kontrolü altında stratejik bir şehir ve hava üssü olan Cuffra’ya nakletti. Buna rağmen UMH kuvvetleri Trablus-Sirte karayolunda kilit bir kasaba olan Tarhuna’yı ele geçirdi ve Sirte’ye yöneldi.
YetkinReport’a konuşan bir Türk yetkili, Sarrac güçlerinin Trablusgarp’ı güvenceye alma hedefini başardığını, bir sonraki adımın da Sirte ve Cuffra’yı güvence altına almak olduğunu söyledi; tabii ki Türkiye yine verebildiği yardımı verecekti. Libya’nın petrol ihracatı için önemli bir liman olan Sirte’yi geri almak kolay değil, ama Cuffra daha da zor. Çünkü Rusya oraya askeri yığınak yapmış durumda. Rusya yakın zamana dek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak el altından, paralı askerler üzerinden Hafter’i destekliyordu; tıpkı NATO üyesi Fransa gibi. Ancak Hafter’in Mısır’a çekilmesinden ve Mısır’ın ateşkes çağrısından sonra Rusya daha açık bir destek vermeye başladı.
Rus bakanlar neden gelmedi?
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 14 Haziran’da Çavuşoğlu ve Akar ile görüşmek üzere İstanbul’da olması gerekiyordu. Gelmediler. Hem Türk hem Rus tarafı bakanların hazırlık toplantıları tamamlanınca, ileri bir tarihte görüşeceklerini kısa beyanlarla duyurdular. Peki, görüşmeler tamamlanmadan, koşullar hazırlanmadan mı duyurulmuştu bakanların buluşması.
Aslında neler olduğu bir iki gün sonra anlaşıldı. O hazırlık toplantısı bir gün önce, yani 13 Haziran’da İstanbul’da Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ve Rus mevkidaşı Mikhail Bogdanov başkanlığında yapılmıştı. Rus tarafı Libya’da geri adım atmaya yanaşmıyordu ve Türkiye’nin Sarrac’ı Mısır’ın önerdiği ateşkese bir an önce ikna etmesini istiyordu. Öte yandan Türk tarafı, Rusların Hafter’i daha önce Sarrac’la ateşkes için ikna edemediğini hatırlatarak, Mısır’ın önerdiği ateşkesin sadece Hafter’e toparlanma zamanı kazandırmayı amaçladığını düşünüyordu. Çavuşoğlu, 11 Haziran’da ABD’yi (NATO’yu da harekete geçirerek) Hafter’i Sarrac ile BM gözetimindeki barış görüşmelerine ikna etmek için devreye girmeye çalışmıştı. Dolayısıyla, Rus bakanlar o gün gelmiş olsalar dahi alınacak mesafe yoktu, zaten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de o güne Milli, Güvenlik Konseyi toplantısı koymuştu. 17 Haziran’da, tam da Çavuşoğlu Trablus’ta iken ABD’yi Libya’da devreye girmeye çağırma sırası Lavrov’a gelmişti ki bunu yapmak Moskova için pek kolay olmasa gerekti.
Libya müttefikleri: İtalya ve Katar
17 Haziran’da Türkiye, Libya’da yeni bir safhaya taşınırken, Fransa, Türkiye’den Akdeniz’deki savaş gemilerinden birini taciz ettiği için şikâyetçi oldu, NATO’nun buna sessiz kalmaması gerektiğini söyledi. gerektiğini söyledi. Ancak bir başka NATO ve aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) üye ülkesi olan İtalya, Libya oyununda Türkiye ve Katar ile aynı safta görünüyor.
Aslında İtalya, Akdeniz oyununda gizli anahtar oyuncu rolünde. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, 2 Ocak’ta EastMed boru hattı projesini imzalamak için Kahire’ye gitmiş olsaydı, Türkiye’nin Akdeniz ve Libya’daki işi çok daha zor olabilirdi. Ancak Roma, Paris’in Ankara’nın Libya hamlesi üzerinden Paris’i kenara itmeye ve iyi bir göçmen kontrolü anlaşması dahil Libya’daki uzun vadeli çıkarlarını korumaya karar verdi. İtalyan ve Türk donanmalarının son birkaç aydır birbiri ardına Libya açıklarında tatbikatlar yapmaları boşuna değil.
Yani aslında Libya’da iki ittifak birbiriyle karşı karşıya. Türkiye, İtalya ve Katar, BM tarafından tanınan Libya hükümeti ile işbirliğinde. Fransa ve Yunanistan’ın dolaylı desteğiyle Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Rusya Hafter güçlerini destekliyor. Bir Türk diplomatik kaynağına göre Ankara, sıfır toplamlı bir oyunun mümkün olmayabileceğini, ancak uzlaşmayla sonuç alınabileceğini biliyor. Ancak ateşkesin ancak barış görüşmeleri ve Berlin Sürecine geri dönüşü mümkün Konferansı’nın yeniden başlanması hedefiyle anlamlı olacağını söylüyor.
Amerikalılar kendi iç sorunlarına rağmen Libya denklemine girerse, Suriye’deki kazanımlarına ek olarak Rusya’nın Libya’ya ve Akdeniz’e dönmesine izin vermesini beklemek pek gerçekçi değil.