Günümüzün sıcak tartışma konusu, Akdeniz ve Ege’deki adaların kıta sahanlığı ve ne üzücü ki tüm adaların yönetimi elimizdeyken şimdi ana karaya en yakın sayılabilecek adaları bile kaybetmiş durumdayız. Bu maalesef, 15. ve 16. yüzyıllarda denizcilikte zirve dönemini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu’nun hatalı kararlarla denizlerin egemenliğinden, kara imparatorluğuna dönüşünün sonucu olmuştur.
Osmanlı Sultanı II. Bayezit, Akdeniz’de serbest korsanlık faaliyetleri yapan kaptanları, 1499-1502 Venedik savaşları öncesi donamada amirallik yapmak üzere davet ettiğinde Kemal Reis, Barbaros Hayrettin ve Pîrî Reis bu çağrıya uyarak donanmaya katılmışlardır.
Pîrî Reis, Kolomb haritasını nasıl buldu?
Akdeniz hakimiyeti için atılan bu adım sonuçlarını verdi. Kemal Reis ile yeğeni Pîrî Reis ve Barbaros Hayreddin’in katıldığı Moton, Koron ve Navarin, Rodos, Midilli fetihleri gerçekleşti. Bu dönem Venedik, Cenova hatta İspanyollarla Akdeniz hakimiyeti için pek çok savaş oldu. 1501’de Valencia açıklarındaki büyük İspanyol-Türk Savaşı da bunlara dahildir.
Kemal Reis’in komuta ettiği savaşta, onunla birlikte olan yeğeni Pîrî Reis, İspanyol Armadası’na ait 7 büyük gemiyi ele geçirdiler. Kristof Kolomb’un meşhur Amerika haritasının ele geçirilmesi de bu savaşta olmuştur!
Zira, Kolomb’un orijinal Amerika haritası, dünyada sadece Piri Reis’in 1513 tarihli dünya haritasında kullanılmıştır. Bu harita, Atatürk’ün emriyle, müzeye döndürülen Topkapı Sarayı’nın envanterini araştırmak üzere, atanan müdür Halil Eldem ile Alman Profesörler Adolf Deissmen ve Paul Kahle tarafından 1929 yılında, yani Cumhuriyet döneminde bulunmuştur.
Ardından Profesör Kahle, 1931 Yılında Hollanda Leiden Ünversitesinde 18. Şarkiyatçılar Kongresi’nde bu yeni keşfi; Piri Reis 1513 Dünya Haritası ile Kolomb’un orijinal Amerika haritası arasındaki bağlantıyı ilk defa
dünyaya duyurmuştur. Yarattığı etki müthişti!.. İki yıl sonra Kahle, Almanya’da bir kitap ve makale yayınlayarak, Pîrî Reis’in 1513 haritasının keşfini ve Kristof Kolomb haritasıyla ilişkisini yazmıştır.
16. yüzyıla dönersek…
Daha sonra Yavuz Sultan Selim, Ortadoğu’nun fethi için önemli bir yer teşkil eden Mısır almak için donanmayı da kullanacaktır. Barbaros Hayrettin ve Pîrî Reis’in de katıldığı Mısır seferi, 1517 ile doğu Akdeniz hakimiyeti de gerçekleşmişti. Hatta Pîrî Reis, cihan imparatoru olmak isteyen Yavuz Sultan Selim’in isteği ile hazırladığı meşhur 1513 Dünya haritasını, Sultan’a ancak Mısır’da sunabilmiştir.
Barbaros Hayrettin ise Kuzey Afrika’nın fethi ile Tunus, Fas ve Cezayir’i yöneterek serbest bir korsan kaptanın aynı zamanda bir ülke yönetebileceğini kanıtlamıştır. Daha sonra bu ülkelerin yönetimini Kanuni Sultan Süleyman’a devreden Barbaros Hayrettin, imparatorluğun Doğu Akdeniz hakimiyetini tamamlamıştır.
Ardından Preveze Savaşı, denizdeki Haçlı donanmasına karşı yapıldı. 28 Eylül 1538’de Preveze savaşını kazanan Türk İmparatorluğu, Akdeniz’deki hakimiyetini kanıtlamıştır. Bu Akdeniz’de yeni bir milattı. Hatta Papa, bu savaşın ardından Akdeniz’de barışın tesisatından memnuniyetinin ifadesi olarak, Roma’nın ünlü Pace (Barış) meydanındaki (Piazza Della Pace) aynı adlı Santa Maria della Pace Kilisesi’ni (Chiesa di Santa Maria Della Pace) yaptırmıştır.
Pîrî Reis’in ölümüyle bir dönemin sonu
Kanuni Sultan Süleyman devrinde, Hint Okyanusuna da seferler düzenlenmiştir. En son bu bölgeye Pîrî Reis donanma komutanı olarak atanarak ve Hürmüz Kalesi’nin, Umman İmparatorluğu ile iş birliği yapan Portekizlilerden temizlenmesi için fethedilmesi görevi verilmiştir.
Aden ve Maskat’ı alan Pîrî Reis kale de büyük bir dirençle karşılaşmıştı, Portekiz donanmasının ek destekle gelerek, onları denizde ablukaya alma ihtimaline karşı kuşatmayı geri çekmek zorunda kalmıştır. Ne yazık ki Kanuni hızlı aldığı karar ile Pîrî Reis’in ölmesini emretmiş ve sefer asla tamamlanamamıştır. Pîrî Reis’in ölümü ile kartografya ve deniz ilmindeki ileri olan bu dönem adeta kapanmıştır.
15. ve 16. yüzyılda Türk İmparatorluğu, Akdeniz hakimiyetini Batı ve Doğuda tesisi ettiği gibi, Hint Okyanusu deniz ticaretini kontrol etmek için büyük çaba göstermiş; başarılı seferler ve savaşlar vermiştir. Ancak bu büyük denizcilerden belki de korkan Kanuni’nin, hatalı kararları ardından asla aynı deniz gücünü tesis edemediği bir döneme girmiştir. Kanuni’nin emriyle, İbrahim Paşa, yetişmiş şehzade Mustafa ve Beyazit’in ölümlerinin ardından, koca imparatorluk II. Selim ile birlikte adeta kara imparatorluğuna dönüşmüştür.