“Karanlıkta kaldık” dedi İYİ Parti lideri Meral Akşener telefonda ve birbiri ardına cümleleri sıraladı: “Milli meseledir, ülke güvenliğidir diye S-400 alımı konusunda devletin yanında duruyoruz ama bu konuda bize verilmiş tatmin edici bir bilgi yok. Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar bazı teknik bilgiler verdi ama siyasi yönelimi bilmiyoruz. Rus füzeleri almamız artık Rusya’nın dost ve müttefik, ABD’nin düşman olduğu anlamına mı geliyor? Türkiye’nin tehdit algısı mı değişti? NATO’da kalmak Allah’ın emri değil elbet ama çıkmayı mı düşünüyoruz? Bu konuda bir muhalefet partisi genel başkanı olarak sorularım var. Diğer muhalefet partileri adına konuşamam ama onların liderliklerine de bu konuda bir bilgi geldiğine dair duyumum yok. Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiren, ciddi bir konu bu… Sayın Cumhurbaşkanının sadece parti liderliklerine değil, Meclis’e de bu konuda bilgi vermesi gerekiyor. Bu meşru bir taleptir, bunu beklemek hakkımız.”
Geçmişte cumhurbaşkanları, Turgut Özal da, Süleyman Demirel de, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül de kritik konularda muhalefet parti liderlerine bilgi verip görüş aldılar. Erdoğan’ın –tamamı olmasa da- muhalefet liderlerini Cumhurbaşkanlığına davet edip görüşmesi bilindiği kadarıyla 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında oldu.
Rus yapımı S-400 füzelerinin alımı Türkiye’nin stratejik tercihlerinden oldu. Bu nedenle, Türkiye’nin uzun vadeli hava savunma planlarının bel kemiği olan F-35 projesinden –ortada kamuoyuna yansıyan ciddi bir alternatif bulunmaksızın- çıkarılmayı göze aldı Erdoğan. Hem S-400, hem F-35’lere karşı olduğunu açıklayan HDP dışında Meclis’te S-400 tercihine karşı çıkan bir muhalefet partisi olmadı. Örneğin, CHP lideri Kılıçdaroğlu ABD’yi eleştirdi, Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz ise S-400/F-35 geriliminin ABD ile müttefiklik ilişkilerine zarar verme ihtimaline dikkat çekti ki Dışişlerinin açıklaması da zaten tamiri mümkün olmayan hasardan söz ediyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefet liderleriyle bir toplantı yapıp hükümetin bu önemli tercihlerdeki gerekçelerini açıklaması, Türkiye’nin tehdit algısında AK Parti hükümeti açısından bir değişiklik olup olmadığını anlatması, Meclis’e bu konuda bilgi verilmesi bu konudaki spekülasyonları da azaltacaktır.
“Bir-iki-üçler, yaşasın Türkler…” Çocukken oyundaki ebeyi belirlemek için saydığımız tekerlemelerden biriydi bu. “Bir, iki, üçler, yaşasın Türkler…” diye başlardı. Sonra ne Almanın “domuzluğunu”, ne İtalya’nın “tilkiliğini” bırakıp, Amerika’yla İngiltere’ye hiç dokunmadan, “On üç, on dört, on beş, Ruslar kalleş” diye biten, İkinci Dünya savaşı ardından uydurulmuş Soğuk Savaş propagandalarından biriydi belli ki.
Türkiye savaş sonrasında ABD-İngiltere safında yer tutmuş, 1947’de Yunanistan’la birlikte Marshall yardım planı kapsamına alınmış, 1950’de ABD’nin isteği üzerine Kore’ye asker göndermiş, 1952’de ABD’nin teklifiyle Sovyet Blokuna karşı kurulan Batı askeri ittifakı NATO’ya üye yapılmıştı. Türkiye, Sovyetlerle olan kara ve deniz komşuluğu, İran, Irak ve Suriye’yle sınırı, İsrail, Kıbrıs ve Mısır’a coğrafi yakınlığı, Kafkas ve Orta Asya ile özel bağları nedeniyle çok değerliydi. Türkiye’de hükümet deviren, demokrasi ve ekonomiyi gerileten üç darbenin de Soğuk Savaş sırasında olması ve bu üç darbenin de NATO’ya, dolayısıyla ABD ile ittifak ilişkisine bağlılık sözü vermesi tesadüf değildi.
Herkesin artık o defterin kapandığını düşündüğü sırada gelen 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncekilerden farklıydı. Bu defa Kemalizmi kendisine kılıf yapmaya da çalışmadan, bariz bir şekilde İslamcı bir gizli örgütün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti iktidarı zamanında mensupları devletin pek çok kilit noktasına getirilmiş Fethullah Gülen örgütünün parmağı vardı darbe girişiminde. Gülen, 1999’dan bu yana ABD’de yaşıyordu ve Türkiye’nin bütün ısrarlarına karşı Gülen hakkında iade bir yana, soruşturma adımı dahi atılmış değil. Öte yandan 15 Temmuz’da Meclis’e ve Emniyet’e saldıran Türk F-16’larının, NATO standardı Türk hava savunma silahları tarafından “düşman olarak görülmediği” dolayısıyla püskürtülemediği ortaya çıktı. Bir tek – hâlâ resmî olarak ne doğrulanan, ne yalanlanan iddialara göre- PKK’dan ele geçirilen Rus füzeleri, Beştepe’de kullanıldı ve üzerine füze kilitlendiğini radarlarında gören Fethullahçı F-16 pilotları vurulmamak üzere geri döndüler ve iddialara göre uçakların Cumhurbaşkanlığı sarayına çok yaklaşamamalarının sebebi buydu.
Daha önce de devrede olan ancak teknoloji transferi ve ortak üretime yanaşmadığı için Erdoğan ve AK parti yönetiminin ABD yapımı Patriot tercihinin gerisinde duran S-400’ler 2017’de ilk tercih sırasına yükselip anlaşma aşamasına geldi. Bu tercihin sonucu olarak yirmi yıldır ortak üretim ve teknolojisinin içinde olduğumuz F-35 programının –hem de nahoş bir şekilde- dışına çıkarılma aşamasındayız.
Geldiğimiz aşamada ülkeyi yönetenler artık ABD’yi düşman –ya da Kongrenin bizi yaptırım yoluyla ilan etmeye çalıştığı gibi “hasım”, Rusya’yı dost ve müttefik olarak görüyorsa ki bu da mümkün, bu durumun millet ve milletin vekilleri, siyasi parti yönetimleri tarafından bilinmesi gerekiyor.