Arınç, Erdoğan ile görüşmek istiyormuş, ondan sonra karar verecekmiş istifa edip etmeyeceğine. Murat Çelik’in haberiyle öğrendik. Hatırlayalım; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan damadı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığını bırakması ardından “reform” sözü vermişti. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç da işi Kavala ve Demirtaş’ın yargılanmasına getirince Erdoğan tepki göstermişti.
Aynı akşam gazeteci İsmail Saymaz, üst düzey bir MHP’linin “sonunda Arınç’ın koruması artık kalktı, bileti kesildi” dediğini aktardı.
Ertesi sabah, 24 Kasım’da MHP Grubuna hitap eden Devlet Bahçeli daha ağır konuştu:
•“Halen Cumhurbaşkanlığı YİK olan siyaset eskisi bir şahsın, televizyona çıkıp Sorosçu Osman Kavala ile terörist (Selahattin) Demirtaş’a güzellemeler yapması kelimenin tam anlamıyla çarpıklık, hatta ahmaklıktır.”
Bahçeli, AK Parti’nin Erdoğan ve Abdullah Gül’le birlikte üç temel direğinden biri sayılan Arınç’a ahmak diyor, adeta başını istiyordu.
Birazdan bir darbe de Arınç gibi YİK üyesi olan Mehmet Ali Şahin’den geldi; içeride konuşulması gerekenleri dışarıda konuşmakla suçluyordu.
Birkaç saat sonra Arınç istifa etti.
Erdoğan üzerinde Bahçeli vesayeti mi?
Erdoğan bütün siyaset çizgisini “vesayetlere karşı olma” üzerine kurmuş bir lider. Askerin, üniversitenin, yargının, bürokrasinin, ya da faiz lobisinin vesayetini yıkma hedefi gizli saklı değil.
Ama gelinen aşamada Erdoğan’ın MHP lideri Devlet Bahçeli’nin vesayeti altında olduğu yolunda güçlü izlenim var.
İYİ Parti lideri Meral Akşener, Alaattin Çakıcı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ağır hakaretlerle saldırıp Bahçeli de Çakıcı’ya sahip çıktığında “Bahçeli’nin asıl hedefi Erdoğan, reform istemiyor” demişti. Gelişmeler doğruluyor sanki.
Bahçeli, Erdoğan’ın reform derken göstermelik pansuman önlemlerini kast ettiğinden emin olmak istiyor. Çünkü Bahçeli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde (CHS) en küçük değişiklik olmasını istemiyor; bu sisteme Erdoğan’dan fazla sahip çıkıyor. Çünkü Erdoğan’ın iktidarda kalmak için -belki CHS’yi fazla değiştirmeden- Bahçeli’siz senaryo seçenekleri var ama Bahçeli hiçbir sorumluluk almadan fiili iktidar ortağı olmak için Erdoğan’a mecbur. Erdoğan’ın görmek istemediği bu.
Erdoğan reform havasına dönüp Arınç da bu çerçevede iki yasak ismi, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ı telaffuz edince, MHP’de endişe arttı belli ki.
Ciddi reformlar gerekli
Berat Albayrak’ın yerine Lütfi Elvan getirildiğinde, bu atamada AK Parti içinde DEVA ya da Gelecek’e gitme ihtimali olduğundan kuşku duyan “rahatsızları” yatıştırma hesabı da olduğunu söylemiştik. Arınç’ın gidişiyle rahatsızlık artabilir. Birincisi, artık MHP’nin AK Parti üzerindeki etkisi kanıtlandı. İkincisi, artık alternatifleri var ve oralara gidip yüzde 50+1 sistemi sayesinde pekâlâ Erdoğan’a iktidar ortağı olabilir, unvan alabilirler.
Bu ortamda Elvan, ekonomik reform hazırlıkları için sermaye kesimiyle toplantı yapacaklarını açıkladı. Açıklama yapıldığı sırada AB savaş gemilerinin Libya’ya giden bir Türk gemisini durdurup izinsiz araması skandalı nedeniyle dolar yeniden yükselmeye başlamıştı. İş dünyasından bir kaynağıma “Ne olabilir?” diye sordum. “Kamu harcamalarını kısarlar herhalde” dedi. “Bu reform sayılır mı?” diye sorunca da “Değil ama başka ne yapacaklar ki? Asıl sorun başka” yanıtı aldım. Kast ettiği dış politika sorunlarıydı. ABD ve AB ile ilişkiler bu seyrinde gittikçe Türkiye’deki yatırım ortamının kırılganlığı artıyor. Erdoğan’ın yeniden “Avrupa” söylemine dönmesi bir zorunluluktan kaynaklanıyor.
Ama sorun sadece ekonomide değil.
Erdoğan cidden reforma gidebilir mi?
Sorun, siyaset ve ekonomideki tıkanıklık hali ve yönetimin tıkanıklığı aşma çabalarında savrulma.
Bu savrulma kendisini ortalığı kasıp kavurmaya başlayan koronavirüs Covid-19’la mücadelede de gösteriyor. Hükümet katı önlemler almaktan aczini ifade ediyor aslında meseleyi sadece maskeye bağlarken.
Belli ki birileri Cumhurbaşkanını ekonomi, yargı ve idarede reformlar gerektiğine ikna etmiş ama artık ortada bir inandırıcılık sorunu var.
Erdoğan “Yerimiz Avrupa’da diyor ama, Avrupa Türkiye’yi nerede görüyor? Neticede Türkiye AB’ye katılmak istiyor, AB Türkiye’ye değil. Evet, bu noktaya gelmemizde AB liderlerinin siyasi miyopluğu, önyargılı popülizmi de rol oynadı, kimse masum değil. Ama bu noktadan asıl çıkış arayan Erdoğan.
Erdoğan’ın sözünü ettiği yargı reformunun taslağı bir ölçü olacak. Reform yine hakim ve savcıların özlük hakları filan olacaksa, yıllarca tutuklu devam eden yargılamalar, her muhalif sesin Avrasya otokrasilerinde olduğu gibi terörist, ya da casus diye suçlanması devam edecekse, ekonomide ciddi reform ihtimalini de unutun AB ile yumuşamayı da.
İşte o nedenle Erdoğan’ın işi zor. Çünkü -sadece MHP’yi suçlamayalım- iktidar paydaşları, artık belediye kaynaklarını kullanamayan çıkar grupları dahil, reform filan istemiyor. Çarklar eskisi gibi dönmeye devam etsin istiyor.
Dolayısıyla mesele sadece Arınç değil; çok daha derinde.