PKK 26 Eylül’de Mersin, Mezitli’deki Polisevine saldırdı. Terör eylemi iki militanın binaya girip üzerlerindeki bombaları orada patlatmak istemesi, onlarla çatışırken şehit düşen polis memuru Sedat Gezer tarafından engellendi. En azından güvenlik kamerası görüntüleri ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun beyanı bu yöndeydi.
Yine İçişleri kaynaklarına göre, binaya giremeyince üzerlerindeki bombaları patlatan intihar eylemcisi saldırganların bedenleri parçalanmıştı. Buna rağmen birkaç saat içinde terör eylemcilerinden birisinin Dilşah Ercan olduğunu duyurdu polis kaynakları.
Ercan CHP’nin 2012’de yayınladığı tutuklu gazeteciler listesinde Azadiya Welat gazetesi muhabiri olarak geçiyordu. Ertesi gün hükümet yanlısı gazete ve (kamu yayıncısı TRT dahil) televizyonlarda saldırıdan çok saldırının CHP’nin raporunda gazeteci olarak yazıldığı birinci haber olarak yer aldı. Hükümet yanlısı yorumculara göre, bu CHP’nin PKK ile işbirliğini gösteren kanıttı, İYİ Parti de gerçekleri görmeliydi.
CHP’ye önceden gelen haber
CHP on yıl önceki gazeteciler raporuyla kendilerinin hedef alınmasına karşı çıkıyor, Ercan’ın eğer terörist ise de hükümet tarafından neden tahliye edildiğini soruyor ve parmak izi raporu talep ediyordu.
Ancak CHP Genel Merkezinde o an için teyit edemedikleri başka bir bilgi vardı. Kaynakları onlara, “teröristlerden birinin üzerinden Dilşah Ercan kimliğinin çıktığını, ancak saldırganın o olmadığını” söylemişti.
Olay PKK’nın Mersin eylemi üstlenmesiyle başka bir seyir aldı. Eylemi aslında devletin yaptırdığı ama PKK süsü verdiği iddiaları boşa çıktı; en azından görüntü buydu.
PKK eylemde Dilşah Ercan’ın yer almadığını (Dilara Ürper ve Emel Feremez Hisen adlı militanların olduğunu) da iddia ediyordu; Ercan “görevinin başındaydı”. Böylece Dilşah Ercan’ın, örgüt kod ismi “Zozan Tolan” olan bir PKK militanı olduğu, muhtemelen gazeteci kimliğini maskeleme amacıyla kullandığını da söylemiş oluyordu.
CHP’li Özgür Özel bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya suç duyurusunda bulundu ve yeniden parmak izi raporlarını açıklamaya çağırdı.
Soylu’nun kanıtı, taksici tanıklığı mı?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bunun üzerine akşam saatlerinde Twitter hesabından sert bir suçlama yayınladı:
• “İki gündür kirli propaganda yürüten Erdoğan ve yaveri fotoroman Süleyman… Öldürülen teröristin DNA raporuna rağmen, tam 2 gündür yalan söylediniz, havuz medyanız manşetler attı. Oysa ben ne dolaplar çevirdiğinizi iki gündür biliyorum. Bile bile yalan söylediniz.”
Soylu bunun altında kalmadı. Beş maddelik bir cevap verdi. Soylu’nun Kılıçdaroğlu’nu “PKK’nın basın sözcülüğüne soyunmakla” suçladığı yanıtının birinci maddesi “Teröristi taşıyan taksici teşhisini yaptı” idi. Ayrıca Kılıçdaroğlu’na “Hoşuna gitmeyecek ama parmak izleri ile yapılan çalışmada bir tanesinde eşleşme çıktı” diyordu Soylu.
Ortada başka ayrıntılar da vardı. Örneğin PKK, ölmeye ve öldürmeye gönderdiği militanlarının “istihbarat ağını aşarak” bu kanlı eylemi yaptıkları ile övünüyordu. T24 yazarı Tolga Şardan, Soylu’nun son zamanlarda Amanos bölgesinin teröristlerden temizlendiğini, teröristlerin ayakkabı numaralarının bile bilindiği açıklamalarını hatırlatarak güvenlik zafiyetini sorguladı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da saldırının Suriye’de planlanıp talimatının da oradan verildiğini söyledi.
Mersin, HDP, PKK
Deneyimli güvenlik gazetecisi Şardan’ın dikkat çektiği iki ayrıntı daha var. Birincisi 2015’te çözüm sürecinin tabutuna son çiviyi çakan cinayet; Şanlıurfa’da iki polisin uyurken öldürülmesiydi. Diğer ayrıntı da PKK’nın yaklaşık 30 yıl aradan sonra Mersin’de ilk defa bir terör eylemi yapmasıydı. Mersin HDP’nin güçlü olduğu bir şehirdi; 11 milletvekilinden ikisi HDP’liydi.
Bu aslında şehirdeki HDP seçmenini de hedef yapan bir saldırıydı. Nitekim daha saldırıdan iki gün önce, 24 Eylül’de Emek ve Özgürlük İttifakı bildirgesini müttefikleriyle açıklamış olan HDP bu defa vakit geçirmeden saldırıyı kınadı. PKK Mersin intihar saldırısını HDP’nin demokratik, parlamenter siyaset vurgusu yapmasının hemen üstüne yürüttü.
İntihar saldırıları, örgütlerin saldırıyı yaptıktan sonra eylem bölgesinden çıkama imkânı görmediklerini ve artık tamamen dehşet ve terör duygusu oluşturmayı amaçladıklarını gösterir. IŞİD ve El Kaide eylemleri bunun en somut örneği.
Algı operasyonları, Erdoğan, Kılıçdaroğlu
İşin bir ilginç yanı da AK Parti hükümetinin Mersin eylemi sonrası hedefinde HDP’den çok CHP’nin yer almasıydı.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer CHP’li. Kılıçdaroğlu 2023 seçimine doğru mitinglerini verdiği önemi göstermek için Mersin’den başlatmıştı.
Saldırının ertesi günü başında CHP’li Vahap Seçer’in bulunduğu Mersin Büyükşehir Belediyesine yönelik bir polis operasyonu başladı. Operasyonun saldırıyla ilgisi yoktu, daha çok akçalı iddialarla ilgiliydi. Ama hem zamanlaması hem de (özellikle MHP’lilerin) “işten çıkarılıyoruz, yerimize HDP’liler alınıyor” iddiaları İçişlerinin bu algıyı yönetmesini sağladı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Eylül akşamı TV’de İçişleri’nden kendisine verilen bilgilere göre eylemi yapan teröristle CHP raporunda gazeteci olarak yer aldığı iddiasını işledi. Kılıçdaroğlu ise konuyu önce 2012 raporu sahiplenmesi ekseninde işledi, ama sonra -muhtemelen kendisine gelen bilgiler ışığında- saldırganların bilimsel teşhisine yoğunlaştırdı.
Her iki liderin kendilerine verilen teyit edilmemiş bilgilerle boşa düştüğü noktalar görüldü.
Dilşah Ercan nerede “görevli”?
Bir saptama: maalesef gazetecilik sadece devletlerin, istihbarat örgütlerinin değil, yasadışı örgütlerin de iştahını kabartan bir meslek. Bizim de dikkatli olmamız lazım.
Bir de soru: PKK’nın kendi militanı olduğunu açıkladığı Dilşah Ercan acaba nerede “görevli”, kimin “görevlisi”?
Dedik ya, çözdükçe dolaşıyor.