Hükümet koronavirüs salgının ilk aşamalarında yeterince saydam davranmadı, panik yaratmamak adına toplumda bilginin gizlendiği algısına yol açtı bazı adımları çok geç attı, ama neticede attı. Cumhurbaşkanlığına 12 Mart akşamı yapılan toplantıdan okul tatillerinden spor karşılaşmalarına, seyahat kısıtlamalarına dek bir dizi gerekli önlem kararı çıktı. Geç çıktı, ama çıktı. Hâlâ eleştirilecek uygulamalar var ama sorumlu davranıp alınan önlemlere uygun davranmanın, hepimizin hayatını etkileyen bu sınavın olabildiğince az can kaybı ve hasarla atlatılması için önlemlere uygun davranmanın zamanı.
Türk Tabipler Birliği’nce önerilen önlemler de -ki ben doğrusu onların ne dediğine de bakıyorum- hükümetinkilerden farklı değil: ellerimizi sık sık sabunlayıp yıkayacağız, kalabalık yerlerde olabildiğince az bulunacağız, ateşimiz yükselirse hemen hastaneye gideceğiz, bunlar en temel önlemler. Bu arada, bütün uyarılara rağmen Avrupa’da yaşayan Türklerin bilet fiyatları ucuzladı diye ailece Türkiye’ye geldikleri, 14 gün kuralına uyulmadığı haberleri var. Bu ciddi bir durum, araştırıp önlem alınmalı.
Pek çok resmi seyahat ve toplantı iptal ediliyor. Siyasi partiler, şirketler, üniversiteler çok sayıda insanı bir araya getiren toplantıları iptal ediyor. ABD’nin Avrupa Birliği’nden seyahatleri iptal etmesi yalnızca siyaset dünyasını değil, ekonomi dünyasını da sarstı. Bu sarsıntının sonuçları herkesi, her ülkeyi etkileyecek. Geçenlerde biyolog Utku Perktaş yazdı: Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yıllardır “X-Hastalığı” adı konulan bir solunum yolları hastalığı salgınına karşı dünyayı uyardığını. Ve tıpkı Ebola, SARS vs gibi Corona COVIS-19 virüsünün de bu “X-Hastalığı”nın yalnızca öncülleri olduğu da bilim insanlarınca yazılıp duruyormuş. Bilime daha çok kulak vermek gerekiyor. Yani yol açtığımız çevre felaketleriyle yeni ve daha tehlikeli, koronavirüs türü hastalıklar insanlığın yakın geleceğini tehdit ediyor.
Yeni tehditler ve yeni koşullara uygun, yeni kurallar, yeni ilişki zeminleri gerekecek; sadece insani boyutta değil, ama daha çok siyasi ve ekonomik boyutta; değişim senaryoları gerekiyor.
Yeni bir halk sağlığı düzeni
Sadece Türkiye için söylemiyorum, toplumun bütün kesimlerini kapsayan yeni sağlık bir sağlık örgütlenmesine, önleyici toplum sağlığı örgütlenmesine gidilmesi gerekli görünüyor. Sağlık sisteminin parası olanın hastalıklardan nispeten korunabildiği, tedavi olabildiği bir eşitsizlik zemininden çıkarılması gerekiyor. Bu çerçevede sağlık sigortaları sistemlerinin de kamu yararı çerçevesinde salt kâr odaklı olmaktan çıkarılacağı yeni bir düzen gerekiyor.
Çünkü bu tür salgınlar başlayınca ne ülke sınırı tanıyor, ne zengin-fakir, ne de güçlü-güçsüz. Geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump ile görüşen Brezilya İletişim Bakanı’nda çıkmış virüs örneğin, Kanada Başbakanı Justin Trudeau da kuşkulular listesinde; İran Meclisi’nde 23 vekil hasta, Meclis kapalı. Son zamanlarda hem Doğuya hem Batıya çok seyahat eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın koruma ekibine yüksek ateş ölçen kameralar taşıyan görevlilerin eklendiğini görüyoruz.
Yani değişim senaryoları, sağlık sistemlerinin önleyici toplum sağlığı ve daha çok kâr değil, daha çok kamu yararı temelinde yeniden düzenlenmesini içermek zorunda.
Yeni uluslararası ilişkiler düzeni
ABD Başkanı Donald Trump’ın 12 Mart’ta Avrupa’dan yapılacak seyahatleri 30 günlüğüne durdurma kararı, buna benzer gelecek kararların belki de ilk uygulaması oldu. Bu açıklama Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in, ülkesinin yüzde 50-60’ının koronavirüs kapabileceğini ilanından sonra geldi. Merkel, İtalya -zaten ciddi gecikmeyle- 5 Mart’ta olağanüstü önlemler ilan etmişken 11 Mart’a kadar beklemekle suçlanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, ülkesindeki ölümlere rağmen önlem paketini 12 Mart’ta, Türkiye’den de sonra açıkladı. ABD’nin Avrupa’yı bir nevi karantinaya almasının bir nedeni de Avrupa Birliği’nin (AB) çoğu ülkesinde geçerli olan Schengen Anlaşması’nın birbirlerinin vatandaşlarına ve vize verdiklerine sınır kontrollerini kaldırmış olması. Bir özgürlük alanı neredeyse bir lanete dönüşüyor.
İngiltere’nin bu yıl Ocak ayında AB’den ayrılmasını resmileştirmesi, yani Brexit ardından AB başta olmak üzere uluslararası ilişkiler düzeninin yani, bir şekil alma zorunluluğu, mevcut Batı değerleri ve düzeninin çözüldüğü, mevcut haliyle küreselleşmenin sonuna gelindiği, yeni bir ulus-devlet dönemine girildiği konuşulmaya başlanmıştı. Koronavirüs çıkmadan önce der ABD Çin’e, AB’ye ve Rusya’ya -İran’ı saymıyoruz bile- ekonomik abluka girişimlerine başlamıştı. Trump, 2019 Eylül’ünde BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında “Gelecek küreselcilerin olmayacak, vatanseverlerin olacak” diyordu.
Koronavirüs, dünyanın, ülkelerin, kurumların, hatta şirketlerin bir içine kapanma sürecine girmesine, daha doğrusu bunu hızlandırmasına neden oldu. Yeni uluslararası ilişkiler düzeninde diplomasinin daha ülke ve bölge odaklı olarak yürüyeceğini söylemek mümkün. İşbirliklerinin ise genel planda olmaktan çok, konu odaklı yürütülmesi ihtimali yüksek. Buna hazırlıklı olunmalı.
Yeni uluslararası ticaret düzeni
Önce bazı sektörlerin kısa sürede toparlanmasının zor olduğundan ve yeniden örgütlenmek, kendilerini yenilemek zorunda olduklarından başlayalım. Bunların başında turizm geliyor. Şu anda dünyanın dört bir yanında dev tur gemileri açıkta karantinaya alınmış durumda. Bunların içinde gerçek korku filmleri yaşanıyor, doğru dürüst haber de yapılmıyor. Uçak seyahati giderek daha riskli hale geliyor. Turizm sektörünün yola bildiği şekillerde devam etmesi mümkün görünmüyor. Çoğu şirket, yöneticilerinden zorunlu şehir içi seyahatlerini olabildiğince otomobillerle yapmasını istiyor. Uluslararası toplantılarda tele-konferans yöntemi şimdilik bulunan çare. 26 Mart’taki AB Zirvesi de muhtemelen böyle yapılacak. Sivil havacılık ve genel olarak ulaştırma sektörünün de kısa dönemde ciddi hasarlar alması söz konusu. Eğlence sektörü de bir ölçüde öyle.
Düşünsenize, sadece Türkiye değil, örneğin AB ülkelerinin ve ABD’nin de koronavirüs önlemlerini açıklamaktaki endişesi, turizm ve ticaret gelirlerini düşünmeleriydi; iş ciddiye binince insan hayatı öne çıktı.
Koronavirüs’ün Çin ekonomisine vurduğu darbe bütün dünyayı etkiledi. Talep azalması nedeniyle petrol ve doğal gaz fiyatları uzun yıllardır görülmemiş düzeylere düştü. Bu durum en çok, en önemli geliri petrol ve doğal gaz satışı olan ülkeleri zorluyor, başta Rusya’yı. Çin ve Uzak Doğu’dan AB’ye olan siparişlerin iptali, Türkiye gibi AB’ye yakın üretim üslerinde belli bir canlanmayı getirebilir. Ama iktisatçı Selva Demiralp’in de vurguladığı gibi, genel olarak daha az tüketileceği, deyim yerindeyse ayağın yorgana göre uzatılacağı, daha içe kapanacağı bir dönem var önümüzde.
Koronavirüs zaten gelmekte olan bir küresel dönüşüm dalgasını hızlandırdı. Ucunda insan hayatı olduğu için daha ciddiye alındı. Değişim mecburiyet halini aldı; hazırlıklı olmak gerekiyor.