Suudi Arabistan’ın koronavirüs vakaları nedeniyle Kâbe’yi kapattığı 5 Mart günü, Adana-Ankara THY/Anadolu Jet uçuşuna gece bileti alan yolcular, peşi sıra gecikme anonslarının nedenini uçağa binince anladılar. Umreden gelen yüzleri maskeli, yorgunluktan bitap durumda, kimileri sürekli öksüren Medine uçağı yolcuları dış hatlardan transfer olmuşlardı. Adana dış hatlarda herhangi bir koronavirüs önlemi, kontrolü yoktu. Bazı yolcular nafile tepki gösterdi. Uçak Ankara’ya inince Medine yolcuları, diğer dış hat yolcularından ayrı olarak özel bir otobüse alındı. Onları karşılamaya gelen Diyanet görevlileri eşliğinde evlerine dağıldılar. Acaba Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 14 Mart’ta duyurduğu Türkiye’de resmen koronavirüs hastası umre yolcusu o uçaktan mı çıktı? O uçak gibi daha kaç uçak daha son açıklamayla ortalık karışana dek Suudi Arabistan’dan yurda kontrol altına alınmadan, sadece “on dört gün kimseyle görüşmeyin” nafile tavsiyesiyle evlerine dönüp aramıza karıştı?
Bunlar ilk sorularımız olsun.
Devam edelim.
Sağlık Bakanı Koca’nın umre açıklaması bir anda endişelere yeni bir boyut kattı. Kâbe’yi ziyaretten dönen 21 bin küsur vatandaştan 5 bin 300’ünün 15 Mart Pazar günü dönmüş olacağını da böylece öğrendik.
Kararlar planlı değil, tepkisel mi?
Sağlık Bakanının umrecilerin on dört gün evlerinden çıkmamalarını, insanlarla temastan kaçınmalarını tavsiye etti ama böyle bir tavsiyeye pek uyulmayacağı baştan kestirilmeliydi. Nitekim umrecilerin akrabalarıyla, komşularıyla, hatta “hayırlı olsun” gösterişine gelen AK Parti ve MHP yetkilileriyle fotoğrafları sosyal medyayı sarmaya başlayınca Koronavirüs Bilim Kurulu’nun uyarısıyla Cumhurbaşkanlığı gece yarısı devreye girdi. Ankara’da üç öğrenci yurdu sabaha karşı üçte boşaltıldı. Belli ki önceden bir planlama yapılmamış, son anda karar verilmişti. İki hastane boşaltıldı. Ankara ve Konya’ya yönlendirilen Medine uçaklarının yolcuları karantinaya alınmaya başlandı. Nitekim ilk aşamada 5 umrecide belirtiler çıkınca hastaneye kaldırıldılar. Bakan 15 Mart gece yarısı hasta sayısının 18’e yükseldiğini açıkladı.
Bir nokta daha. İlahiyat işlerinin dışında da, her konuda her işin içinde fazlasıyla olan Ali Erbaş’ın başkanlığındaki Diyanet İşleri, nedense daha önce vermediği bir bilgiyi 15 Mart’ta işlerin sarpa sarmaya başladığı anlaşıldığı sırada kamuoyuyla paylaştı. Başkanlık 27 Şubat tarihinden sonra umre seyahati için izin vermemişti. Başkanlık, kendilerinin umrecileri geri çağırmak için çaba harcadığını ama turizm şirketlerinin turları 20-30 günlük düzenlediği için dönüşlerin bugünlere kaldığını söylüyordu. Yani umreci dönüşlerinin bugünlerde artacağı bilindiği halde düzenli planlama yapılmamış, gece yarısı kararlarıyla tecrit idare edilmeye çalışılmıştı.
Şimdi sormaya başlayabiliriz:
1- Umre dönüşleri ne kadar zamandır devam ediyor? Saptanan koronavirüs hastası ne zaman, hangi kapıdan Türkiye’ye dönüş yapıp hangi şehre gitti? Bu hasta 27 Şubat’tan önce Diyanetin oluruyla mı, yoksa sonradan başka yollardan umreye gidenler arasında mıydı?
2- 15 Mart’tan önce umreden dönenlerin tecrite alınması uygulaması var mıydı? Hasta bu kontroller sonucunda mı, yoksa kendisi doktora başvurduktan sonra mı saptanmıştı?
3- Hastanın geldiği kafilede kaç kişi vardı? Bunlar da kontrol altına alınmış mıydı? Kaç kişi bu durumda?
4- Suudi Arabistan 5 Mart’ta koronavirüs kuşkusuyla Kâbe’yi ziyarete kapattı. Ancak 7 Mart’ta tekrar açtı. ABD baskısıyla Rusya’yı sıkıştırmak için petrol fiyatlarını düşük tutan Suudi yönetimi, zaten bu yıl gelir kaynaklarını artırmak amacıyla umre vizesi satışını artırmıştı. Risk ortada olduğu halde Türk vatandaşları 5 Mart’tan sonra neden topluca tahliye edilmedi, bunun planlaması yapılmadı?
Diyanet ve Turizm Bakanlığı ne yapamadı?
5- Böyle bir tahliye için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığıyla temas kuruldu mu? Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un şirketi ETS’nin de umre seyahatleri düzenlediği biliniyor? Suudi Arabistan’daki olağanüstü durum ortaya çıktıktan sonra Ersoy duruma müdahale etti mi? Hükümetteki çoğu bakanlıktan daha fazla bütçe, etki ve yetkiye sahip Diyanet’in gücü umrecileri bir an önce Türkiye’ye döndürmeye yetmedi mi?
6- 21 bin küsur umrecinin dönüşü ne zaman tamamlanacak? Yoksa biz son aşamasında iş işten geçtikten, virüs aramıza girdikten sonra mı haberdar edildik?
7- Alo 184 hattına bugüne dek kaç kişi başvurdu? Başvuranlardan pozitif çıkan var mı?
İstanbul uçakları Ankara’ya indiriliyor
8- İlk örneği 25 Şubat’ta Tahran-İstanbul seferi yapan THY uçağının, bazı yolcularda yüksek ateş çıkması nedeniyle Ankara’ya acil iniş yapması oldu. Oysa daha sonra radar izlerinden uçağın İstanbul Havalimanına inişe geçmişken, Sakarya civarından çevrilip Ankara Esenboğa’ya indirildiği öne sürüldü. Sonra, 13 Mart’ta, artık uçuşların durdurulduğu Irak’ın Bağdat şehrinden İstanbul’a kalkan içinde 57 Türk yolcu olduğu bildirilen bir uçak Ankara’ya indirilerek yolcuları karantinaya alındı. Şimdi de umre uçakları Ankara ve Konya’ya yönlendiriliyor? Hiç İstanbul’a, ya da başka şehirlere inen uçak yok mu? Korona kuşkusu taşıyan uçaklar İstanbul yerine neden Ankara’ya yönlendiriliyor? Ne amaçlanıyor?
Cuma namazları: risk grupları aynı safta
9- Şimdiye dek İslâmı katı yorumlamasıyla tanınan ilahiyatçı Hayrettin Karaman dahi, vakit geçirmeden hükümetin Cuma namazları konusunda önlem alması gerektiğini söyledi. Bir din devleti olan İran koronavirüse önlem olarak Cuma namazlarını geçici olarak durdurdu. Kuveyt, ezana aynı nedenle namazınızı evde kılın cümlesini ekledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kabinesi 12 Mart’ta okulların 16 Mart’tan itibaren zorunlu tatile gireceği kararını -gecikse de isabetle- aldı ama, ertesi gün milyonlarca insan, en riskli grup olan yaşlılar ve en etkili taşıyıcılar olan gençler, omuz omuza aynı saflarda bir saate yakın aynı havayı soludu ve tokalaşmaktan dahi çekinen diğer vatandaşların arasına vicdan rahatlığı içinde katıldı. Diyanet İşleriyse yarım ağızla, “kendinizi iyi hissetmiyorsanız camiye gitmeyebilirsiniz” demek oldu.
10- Aynı şekilde Alışveriş Merkezlerinin durumu var. AVM’ler böyle zamanlarda adeta hastalık alışveriş merkezine dönüşebilir. Hükümet kulübü, disko gibi toplu eğlence mekanlarına kısıtlama getirerek doğru karar aldı ama eksik kaldı. Gece gündüz açık olan nargile kafeler ve benzeri mekanlara önlem düşünülüyor mu?
Bir de şu var: neden biz de Japonya, Güney Kore gibi koronavirüsle etkili mücadele eden ülkelerde olduğu gibi her isteyenin test yaptırabilmesine izin vermiyoruz? Hastalık daha da görünür hale gelir diye mi? Kimden, neyi saklıyoruz?
Bilmek hakkımız
16 Mart’taki Bilim Kurulu ardından bu sorulara yanıt bulsak iyi olur. Alınan önlemleri destekliyor, ellerimizi sık sık yıkıyor, kalabalıklardan uzak durmaya çalışıyoruz ama başımıza neler geldiğini ve gelmekte olduğunu bilmek de hakkımız. Öyle değil mi?