Herhangi bir ülkede seçim sonuçları bir gün gecikse endişe beyan eden ABD’de seçim sonuçları geciktikçe gecikiyor. Posta idaresi dahil her makama atamayı bu seçimlerde rakibi Joe Biden’a meydan vermemek için yapan Trump, hesabının tutmamasının hırçınlığı içinde. Bütün hak ve hukuk tanımazlığıyla seçilmiş diktatöre dönüşen Trump, ABD’nin yaldızlarının dökülmesini sağladı. Dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücünün kendi içinde ne kadar bölünmüş, kutuplaşmış olduğu bu seçim kaosu sayesinde ortaya döküldü. Bu kaos içinde bugün, 6 Kasım’da 78 yaşına basan Joe Biden adeta bir umut olarak görülüyor, gösteriliyor. Türkiye’de de buna inananlar var. Oysa Biden gelecek dertler bitmeyecek.
Biden’ın başkan seçilmesi durumunda Trump’ın gitmesini sağlayacağı en önemli getiri olacağı doğru. Peki başka ne olacak? Bir New York Times başyazısı sayesinde dünyaya yayılan “Trump gitse bile, Trumpizm gitmeyecek” sözüyse ciddi bir endişe kaynağı. Trump ve Biden arasındaki farkın aslında o kadar çok olmadığını anlamak için önemli kampanya sloganlarına bakmak yeterli.
Dertler bitmeyecek, çünkü…
Trump, malum, “Make America Great Again” yani “Amerika’yı Yeniden Büyük [Amerika] Yapın” sloganını kullanıyor. Biden ise “Keep Amerika Great” yani “Amerika’yı Büyük Tutalım” sloganını kullandı. Peki bizler Trump öncesi ABD’ye, Obama’nın, Bush’un ABD’sine dönülmesini mi istiyoruz?
Öncelikle Türkiye’de Trump gidecek, Biden gelecek, dertler bitecek yanılsaması içinde olan kesimlerin görmesi gereken bir şey bulunuyor. Amerikan seçmeni Türkiye’deki demokrasinin kalitesi ya da Suriye’de Kürt özerkliği ya da Doğu Akdeniz’de Yunan tezleri kabul görsün diye oy kullanmıyor. Covid19 ortamında işsiz kalan insanların seçilen ABD Başkanıdır, kullanılan oylar da Amerikan çıkarlarının kollanması içindir, başka bir şey için değil.
Biden seçilirse önceliği ABD’nin içeride ve dışarıda restorasyonu olacak. İçeride durumun ne kadar yönetilemez olduğu seçim kurulları önünde -özellikle Trump taraftarlarının silahlı protesto gösterilerinden belli. Dışarıda, Çin ve Rusya ile başa çıkabilmek için Trump’ın hasar verdiği Avrupa Birliği ve NATO ilişkilerini onarması gerekecek. Türkiye hem NATO hem Rusya hem Ortadoğu nedeniyle radar ekranında görünen ülkeler arasındadır.
Dertler bitmeyecek, çünkü…
Türkiye’de Biden’ın gelmesini ABD seçmeninin yarısından fazla isteyen kesimlerin Trump nefretinin en önemli nedeni Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la yakınlığıydı. Ne yazık ki, Trump gider Biden gelirse, Biden’ın Erdoğan’a haddini bildireceği ve Türkiye’de hukuk ve demokrasinin yükseleceğini düşünecek çaresizlikte, naif bir bakış bu. Aynısı, büyün dünyada kendi siyasi ve ekonomik hedefleri için Biden’in gelişine bel bağlayan bütün kesimler için geçerli.
Öncelikle şunu hatırlatalım. Mahkeme süreçlerinin, yeniden oy sayımlarının filan sonuçlanması ardından Trump yerinde kalabilir. Bu durumda şimdiye dek engel olduğu Türkiye’ye S-400/CAATSA yaptırımlarına engel olmaya devam edeceğine dair bir garanti yok.
Öte yandan Biden’ın Türkiye’ye yaptırımlardan yana açıklamaları biliniyor. 1975’teki (afyon yasağı ve Kıbrıs nedeniyle) ABD silah ambargosunu öneren dört senatör arasında, o zaman çiçeği burnunda senatör Biden da bulunuyordu. 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi Türkiye’ye dayatılan askeri talepleri Ankara’ya ileten ve darbe sonrası gerçekleşmesini sağlayan senatörler arasında da Biden vardı.
Dertler bitmeyecek, çünkü…
Barack Obama’nın başkan yardımcısı olarak önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak Erdoğan ile defalarca görüştü. Hatta 2011 sonunda Erdoğan ameliyatlıyken evinde gitti görüştü, Erdoğan’ın ameliyatı ardından ilk fotoğrafını dünya onun sayesinde gördü.
Özetle Türkiye’yi çok yakından tanıyan bir isim Biden. Ancak Türkiye’ye karşı önyargıları bulunsa da işi Türkiye’nin Batı’dan kopmasına, Rusya, Çin ve İran’a daha yakınlaşmasına neden olacak adımları atmaya götürmesi beklenmemeli. Neticede Biden kitabi anlamıyla bir devlet adamı. Taleplerini kim karşılıyorsa onunla çalılşacaktır. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğplu da geçenlerde “Kim seçilirse onunla çalışacağız” diye malumu ilan etti.
Bununla birlikte Erdoğan’ın canını Trump’la yakınlığı nedeniyle de acıtmak isteyebilir. Bunu yaparken, tıpkı Almanya’nın yapmaya çalıştığı gibi, Türkiye ayrı, Erdoğan ayrı söylemini de kullanabilir. Ama neticede ABD çıkarları açısından Türkiye’de hukuk, demokrasi ve ekonominin kalitesinin yükselmesi bir önem taşımıyorsa, Biden’ın lafları da havada kalacaktır. Şimdi “Bi-den gelecek, dertler bitecek” umudu içinde olanlar da dünyanın heryerinde olduğu gibi Türkiye’de de hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Dertler bir koşulda hafifler
Biden’ın gelmesi halinde dertlerin bitmesinin bir koşulu var.
ABD’deki Trump-Biden çatışması bir bakıma ABD’deki siyasi ve ekonomik güçlerin de bölünmüşlüğünü yansıtıyor. Eğer Biden kazanır ve Trumpizmi, Trump’ın kaba saba üslübu yerine güler yüzlü nazik bir üslupla sürdürürse o zaman çürük elma şekere bulanıp önümüze sürülmüş olacak.
Ancak Biden kazanır ve Biden’ı destekleyen siyasi ve ekonomik güç odakları hakikaten kapitalizmin restorasyonunu, pandemi dersleriyle yeniden yapılanmasını istiyorlarsa o zaman durum başka. O zaman Türkiye için de bir umut var demektir. Çünkü kapitalizm, Trump’la zirveye çıkan vahşi ve arsız çizgisini bir yana bırakma yoluna girerse Erdoğan da mevcut yapıyı bu şekilde sürdüremeyeceğini görecek tecrübeye sahip. Ekonomik yapının toparlanması, yatırımlara açık hale gelinip “orta gelir tuzağından” kurtulması için “orta demokrasi tuzağından” da kurtulması gerektiğini görmesi gerekecektir.
Ancak şu bir gerçek: Trump devam ederse bu ihtimal dahi yok.
ABD seçimlerin sonuçları kesinleştikten sonra tabloyu daha net görebileceğiz.