Ankara’nın siyaset, İstanbul’un ekonomi kulislerinde günün ortak konusu Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın 28 Ocak’taki basın toplantısıydı. Bu toplantının, sermayenin dört büyük örgütünün Ağbal’ın ilan ettiği fiyat istikrarı politikasına 26 Ocak’ta yazılı destek vermesinin tamamlayıcısı olduğu yorumları yapılıyor.
Basın toplantısı ise iki bakımdan ilginç bulunuyor. Birincisi, saygın ekonomi gazetecilerine göre uzun zaman ardından ilk defa Merkez Bankasının tatmin edici bir bilgilendirme toplantısı yapmış olması. İkincisi, basın toplantısında Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’nun -o kıdemdeki bir gazeteci için yadırgatıcı olacak şekilde- kâğıttan okuduğu uzun sorusu. Daha doğrusu Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığından ayrılması ardından uygulanan politikaları “geleceğe umutla bakmamıza” yeterli bulmayan yorum-sorusu. Ağbal “ifade ettiğinizin tam tersine” diye bir yanıt vermiş, bundan birkaç ay önce düşünülemezdi. Diğer gazetecilerin tamamı soru sorma fırsatı bulamadan bitmiş toplantı. Uğur Gürses’in “askıda sorularım” yazısından anlıyoruz.
Gelelim sermayenin desteğine
İlginç bir durumla karşı karşıyayız. Bu eleştirilerin benzeri CHP ya da İYİ Partiden geldiği zaman muhalif bozgunculuğu filan sayılıyor. Ama bu defa muhalefet muhalif cepheden gelmiyorsu. Sermayenin, hem iç hem dış sermayenin destek verdiği fiyat istikrarı politikasına muhalefet içeriden geliyordu.
Yoksa uzun yıllardır görülmeyen bir tablo vardı. 26 Ocak’ta TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve TESK’in katılımıyla yayınlanan bildiriyle MB politikaları desteklenmişti. Daha birkaç gün önce yüksek faiz politikasına karşı duran TOBB ve TESK de -tabanlarıyla ters düşme pahasına- konuya daha uzun vadeli bakma takati olan TÜSİAD ve MÜSİAD hizasına gelmişti. TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, bu desteği “Fiyat istikrarı öngörülebilirlik ve sürdürülebilir büyüme sağlar. Kredi mekanizmalarıyla büyüme kalıcı ve sağlıklı değildir” sözleriyle açıklıyordu. Bununla izah ederken 8 Kasım’da Albayrak’ın istifasına dek geçerli olan politikayı kast ediyordu.
Dahası, IMF de yeni politikayı destekliyordu. Yani hem iç hem dış sermaye Erdoğan’ın yanında görünüyordu.
Güvensizlik itirafı
Sermayenin hükümetle dansı bu kadarla da kalmıyordu. TÜİK’in açıkladığı enflasyon ve işsizlik rakamlarına çoğunluğun inanmadığı ortaya çıkmıştı. İddialara göre bunun sebebi sadece enflasyon hesabına inandırıcılığı olmayan kalemlerin katılması değildi. Kulislere, örneğin TÜİK enflasyon hesabı için veri toplamadan önce birilerinin hükümet adına üreticileri arayıp -geçici de olsa- fiyat indirimine zorladığı iddiaları yansıyordu.
Bunun üzerine TÜİK’in enflasyon hesaplarına denetim yapmak üzere bir kurul oluşturduğu bilgisi medyaya yansıdı. Bu kurula TÜSİAD gibi, TOBB’un düşünce kuruluşu TEPAV’ın temsilcileri gibi, bazı üniversitelerden öğretim üyeleri gibi hükümet-dışı katılımcıların davet edildiği duyuldu. Bu durumun bir tek açıklaması var. Hükümet açıkladığı rakamlara vatandaşın güveninin kalmadığını kabul etmiş durumda. Buyurun siz bakın diyor. Ama aynı zamanda TÜSİAD, TOBB gibi ekonomide ağırlığı olan kuruluşların verilere itiraz hakkını ellerinden alıyor; tabii onlar yöntem ve rakamlara şerh koymaz, ses çıkarmazlarsa.
Sermayenin “mış gibi” yapar hali
Türk ekonomisine dışarıdan bakan bir gözlemciye göre; “Hükümet ve MB’nın yeni çizgisi içeride ve dışarıda yatırımcılar tarafından çok olumlu karşılandı. Ancak bu olumlu hava henüz yerel kamuoyunca paylaşılmıyor”.
Yerel kamuoyu dediği bizleriz. Bu çetrefil cümleyi diplomatik kodlarından ayıkladığımızda şu anlamı çıkarmak mümkün. Erdoğan’da, yeni ekibi Lütfi Elvan ve Naci Ağbal da henüz halkı işlerin iyiye gideceğine inandıramadılar. Sermaye ise inanmış gibi görünüyor. Aksini söylerlerse başarısızlık ihtimalinden sorumlu tutulmak da istemiyorlar.
Tabii, özellikle yeni bir maliye politikasını, sık sık değişmeyen mevzuatı ve göstermelik olmayan bir hukuk reformunun gelmesini umuyorlar. AB’nin yapılan açıklamalara destek verirken bir an önce somut adım çağrısı yapması da bu yüzden. Dolayısıyla herkes, şu anda dansın figürleri zarif görünse de fonda yükselen müziğin sert olduğunun farkında.
Gelelim bu resimdeki eksiğe. Evet doğru bildiniz. Çalışanlar, çalışmak isteyip de iş bulamayanlar, geçim sıkıntısı her gün artanlar henüz görünmüyor bu resimde.