Papa I’inci Fransis’in 5-8 Mart tarihlerindeki Irak ziyareti hem tarihi hem de etkileri uzun döneme yayılabilecek siyasi öneme sahipti. Bir Papa’nın Irak’a yaptığı bu ilk ziyaret, Ortadoğu’da suların yeniden ısınmakta olduğu bir dönemde yapıldı. Papa’nın Erbil’e de gidip Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini yetkilileriyle görüşmesi bazı yorumcular tarafından sanki Papa bu tarihi ziyareti sadece Türkiye’ye ‘Kürdistan mesajı’ vermek için gitmiş gibi duyuruldu. Tabii KBY’de Papa ziyareti anısına basılan pullardan birinde fona Türkiye topraklarını da kapsayan “Büyük Kürdistan” haritası konması bu yorumlara meydan verdi. Oysa Papa’nın ziyaretinde Irak dışında bir siyasi boyut aranacaksa, bu İran olmalıydı. Bu ziyarete en az İtalya, Fransa gibi Katolik nüfuslu Avrupa ülkeleri kadar, belki daha fazla ilgi gösteren ülke İran oldu.
İran konusu, özellikle ABD’nin Joseph Biden döneminde tutumunu yumuşatmayacağı anlaşıldıktan sonra Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. ABD uçakları daha 25 Şubat’ta Biden’ın ilk askeri operasyon emriyle Suriye’nin Irak sınırındaki El Bukemel kontrol noktasını bombalamıştı. Pentagon operasyonun İran yanlısı milislerin 15 Şubat’ta Erbil’de bir askeri üsse, iki gün sonra da Bağdat’taki ABD Büyükelçiliğine karşı roket saldırısına cevap olduğunu söylemişti.
Papa Irak’ta ne yaptı?
Ama İran’dan önce Papa Fransis’in Irak programını verelim ki, sadece bir boyutuyla algılanmasın, doğru sonuçlar çıkarılabilsin.
Aynı zamanda Vatikan devlet başkanı sayılan Papa Fransis’in Irak temasları doğal olarak Bağdat’ta Cumhurbaşkanı Behram Salih’le görüşerek başladı. Hazreti İbrahim’in doğum yeri olduğu kabul edilen Ur’da Irak’taki bütün İbrâhimî dinlerin temsilcileriyle bir törene katıldı. Erbil’de sadece KBY Başkanı Neçirvan Barzani ve din adamlarıyla değil, örneğin 2015’te Bodrum sahilinde karaya vurmuş cansız bedeni bulunan Aylan Kürdî’nin babası Abdullah Kürdî ile de buluştu. Musul’a da gitti. IŞİD barbarlığının yerle bir ettiği katedral kalıntılarında ayin yaptı.
Ama hem siyasi hem de dini açıdan belki en önemli, en dikkat çekici teması, Necef şehrinde Iraklı Şii din adamı Ayetullah Ali el-Sistâni ile görüşmesiydi. Bu görüşme ertesi gün sadece Fransa’da Le Monde’un değil, İran’da Kayhan’ın Şark’ın da birinci sayfasındaydı. İran medyası bu görüşmeyi (Müslümanlık değil) “Şiilikle” Hristiyanlığın ortak “zaferi” gibi abartılı yorumlarla verdi.
İran ve Irak Şii rekabeti
İran medyasının Fransis’in ziyaretini övmesi ve Şiilik ile (örneğin Katoliklik değil) Hristiyanlığın zaferi diye övmesi, radikal Sünniliğin en uç örneği olan IŞİD ile Irak’ta ortak mücadeleyi hatırlatmayı amaçlıyordu. Böylelikle belki ABD yönetimiyle de bir ortak zemin arıyorlardı.
IŞİD Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’u Haziran 2014’te işgal etikten sonra bütün Şii gruplar bir çatı altında birleşmişti. Bu çatı 2013’te kurulmuş yarı resmî milis gücü Haşdi Şaabi (Halk Seferberlik Güçleri) olmuştu. Ancak Haşdi Şaabi’nin yönetimi kısa sürede İran’a geçmişti. İpler İran Devrim Muhafızlarının Dış Operasyonlar birimi Kudüs Gücü’nün komutanı Tümgeneral Kasım Süleymâni’nin elindeydi. ABD, IŞİD köprüsünden geçene kadar bu duruma aldırmaz göründü, ama IŞİD akut tehdit olmaktan çıkınca, Süleymâni’nin peşine düştü. Süleymâni ve Haşdi Şaabi’nin iki numarası Ebu Mehdi el-Mühendis olduğu halde 3 Ocak 2020’de Bağdat havalimanında ABD uçaklarınca vurulup öldürüldü. Mühendis’in yerine kendisine bağlı birisinin geçmesini isteğine Tahran aldırmayınca Sistâni, Mart ayında Haşdi Şaabi’den ayrıldı.
Hamaney’in en büyük rakibi Sistâni
Yani aslında hem ABD hem de Sistâni Irak’ta İran etkisinin artmasından rahatsız.
Öte yandan hem İran dini lideri Ali Hamaney hem de Arap Şiiliğinin lideri Ali Sistâni, Şii dünyasında “Merce-i Taklit” yani taklit mercii olan, yaptıklarının dinen taklit edilmesi istenen iki ruhani lider, iki Ayetullah Ozma, yani büyük ayetullah.
Hamaney Kum’da, Sistâni Necef’te Şii dünyasına yön vermeye çalışıyor.
Ama aralarında fark ve rekabet var. İran bir din devleti; yani din işleriyle devlet işleri iç içe yürüyor. Hamaney’in başında bulunduğu bir din bilginleri heyeti, Velayeti Fakih aslında hükümetten daha fazla yetkilere sahip. Oysa Sistâni, din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmamasından yana. Laik olduğundan değil, sofulukta Hamaney’dan katı olduğundan. Birbirlerini hep sever ve över görünseler de bu da bir takıyye, yani aldatmaca.
Kum ve Necef, Şiiliğin iki rakip merkezi.
Papa Fransis’in Necef’i ziyaret edip Sistâni’yle görüşmesi aslında Tahran’ı sevindirmesi değil, endişelendirmesi gereken bir gelişme.
Vatikan yeniden Ortadoğu sahnesinde ve bu İran’ın hayrına olmayabilir.
Vatikan’ın Ortadoğu’ya dönüşü
Vatikan’daki Türk Büyükelçisi Lütfullah Göktaş, Papanın Irak ziyaretini “Bölge istikrarına olumlu katkı” olarak değerlendiriyor. Çünkü Irak’ta ve Suriye’de artan İran etkisinden Türkiye de rahatsız.
Son olarak İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Ferazmend 1 Mart’ta Dışişlerine çağırılarak, İran’ın Bağdat Büyükelçisi Irac Mescidi’nin Türkiye’nin Irak topraklarındaki PKK operasyonlarını kınaması protesto edilmişti.
Öte yandan ABD Başkanı Biden, Papa ziyaretinden önce, 23 Şubat’ta Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımî’yi arayarak “terörle mücadele ve Irak’ın egemenlik ve toprak bütünlüğü konularını” görüştü. Bunu “Merak etmeyin, niyetimiz Kürdistan veya Şiistan kurdurtmak değil, derdimiz İran” olarak da okumak mümkün.
Türkiye içinse asli sorun gerek Irak gerekse Suriye’de PKK’yla mücadele. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’nin Rus S-400 füzelerinden rahatsızlığı karşısına PKK/YPG sorununu koyuyor.
Biden yönetiminde etkili olan İsrail lobisi, ABD’nin İranla mücadeleyi gevşetmesini istemiyor. Biden da aynı görüşte. Öte yandan İran’daki mevcut yönetimin yerine ancak Şii çoğunluk içinden bir alternatif çıkacağı da açık.
Papa Fransis’in Irak ziyaretine o açıdan da bakmak gerekiyor.