27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılan Kıbrıs görüşmelerinden ortak zemin çıkmaması, tarafların “anlaşamamakta anlaşması” zaten sürpriz değildi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gözetiminde yapılan “gayrı resmî” görüşmelerin, aslında Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımadıkça “resmî” görüşmelere dönüşmesi sürpriz olurdu. Ancak Cenevre görüşmelerinde rüzgârın yön değiştirmeye başladığı söylenebilir. Gelişmelere yakın kaynaklara göre, görüşmelerde İngiliz ve Kıbrıs Rum tutumları arasındaki çelişki gözler görünür hale geldi.
Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in oturma düzeninde tam karşısında yer alan İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab’ın önerilerini ciddiye almadığı, buna karşı Raab’ın da ona “hayli ters” davrandığı görüşünde. Bunun nedeni, İngiltere’nin Cenevre öncesinde Türkiye ve Yunanistan ile Ada’daki Türk ve Rum taraflara sunduğu “gayrı resmî” planın, Kıbrıslı Türklerin siyasi ve ekonomik haklarını Kıbrıslı Rumların umduğundan fazla vurgulaması. İngiltere AB üyeliğinden ayrıldıktan sonra Kıbrıs’ta daha esnek davranıyor, bu da Yunanistan’ın desteğiyle AB kozunu önde tutmak isteyen Kıbrıs Rum hükümetini rahatsız ediyor.
Masadaki tek farklı plan Tatar Planı
Zaten Rum siyasetçi Raab’a “Kıbrıs’ta esnek ve yaratıcı çözüme ihtiyaç var” dediği için de kızgındı Esnek ve yaratıcı demek mevcut Rum tezlerinin dışına çıkmak demekti. Anastasiadis’in Raab’a davranışı belki İngiliz planının masaya gelmesini önledi. Ancak İngilizlere çalım atmaya kalkarken Türk tarafından çalım yedi Anastasiadis. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın BM’ye sunduğu 6 öneri, şu anda masadaki tek farklı plan. Bu plan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dillendirdiği “iki devletli çözümü” öngörüyor ama işin özünde Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliği yatıyor.
Tatar, “Bundan dönüş yok” demiş Guterres’e. Anastasiadis ise Türklerin “siyasi eşitliğini kabul etmeyeceğini”; bu da ilk kez bütün tarafların huzurunda kayda geçmiş durumda.
Aslında böylelikle Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye ilk defa Kıbrıs’ta iki devletli çözüm öngören bir metni BM kayıtlarına geçirmiş oldu. Kıbrıs Rum ve Yunanistan tarafının 1974’ten bu yana sonuç getirmeyen tezini değiştirmeye niyetli olmadığı da. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu o nedenle Cenevre Toplantısını “58 yıllık Kıbrıs görüşmelerindeki dönüm noktası” olduğunu söyledi.
O zaman görüşülecek ne kaldı?
Rum tarafının “yeniden birleşme”, Türk tarafının “ayrı devlet” istemesi, yani amaçların farklılaşması nedeniyle üzerinde anlaşılan bir görüşme yol haritası da kalmadı. Bu nedenle taraflar BM genel Sekreteri’nin yeni bir Kıbrıs Özel Temsilcisi ataması konusunda da anlaşamadı. Ankara’nın bu “toplumlararası görüşmeleri” bir süredir “zaman kaybı” ve “oyalama taktiği” olarak gördüğü biliniyor.
Ortada anlaşma zemini kalmadığı halde taraflar neden 3-4 ay sonra “5+1” formatında yeniden toplanma konusunda anlaştılar?
Bunu tamamen diplomatik nedenleri var. Birincisi, kimse masayı terk eden, oyunbozan taraf olarak damgalanmak istemiyor. İkincisi de Guterres, BM’nin (İsrail-Filistin sorunuyla birlikte) çözüm bulamadığı sorunların başında yer alan Kıbrıs sorununda pes eden BM genel Sekreteri olarak anılmak istemiyor. O yüzden yeniden görüşme teklifini herkes kabul etmiş.
Gelinen nokta şu: Kıbrıs görüşmeleri Rum tarafının ısrarına karşın artık eski formatta sürmeyecek. Erdoğan’ın “iki devlet” çıkışının ezber bozucu işlev gördüğü anlaşılıyor. İngiltere’nin artık AB dışında olması, ABD’nin Kıbrıs konusunda AB ile aynı çizgiye gelmesi yeni gelişmeler.
Bakalım yeni oyun nasıl kurulacak? Ama rüzgârın artık sadece Rum tarafının yelkenini doldurmadığı görülüyor.