Merkez Bankası yılın Üçüncü Enflasyon Raporunu kamuoyuyla paylaştı. Böylece TCMB’nin %12,2 olan 2021 sonu enflasyon tahminini %14,1’e yükseltildiğini öğrendik. Piyasada yıl sonu enflasyon tahminleri ise %16-17 bandında oluşmakta. Bu tahminleri göz önüne alırsak, Merkez Bankası’nın tahmini oldukça iyimser kalıyor. Enflasyonla mücadelede yaşadığımız zorluklar da böylece görülebiliyor.
TCMB’nin de sıklıkla altını çizdiği gibi, kısa vadede enflasyonda oynaklık beklenmekte. Özellikle son dönemde hem global taraftan kaynaklanan enflasyon artışı hem kurdaki zayıflığın yansıması hem de ekonomide açılma etkisi ile hizmet enflasyonunun yarattığı baskı, enflasyon görünümünü bir tur daha bozmakta. Enflasyon beklentilerindeki özellikle yılın ikinci çeyreğinden itibaren var olan bozulmayı da göz önünde tutarsak, önümüzdeki birkaç aylık vadedeki enflasyon gidişatını “geçici” ya da sadece bir oynaklık olarak nitelemek bir miktar riskli olabilir.
Türkiye’de enflasyon sorunu, sadece bu yılın meselesi değil. 2015-2016’dan bu yana net şekilde yapısal olarak bozulan bir enflasyon trendi içindeyiz. Ve Merkez Bankası özellikle son altı yıldır enflasyonu kontrol etmek adına attığı her adımda gecikiyor, geç gelen adımlarında ekonomiye maliyeti maalesef çok yüksek oluyor. Özellikle bugüne gelirsek, enflasyon beklentilerinin bu denli şiddetli bozulduğu ve global taraftan da yüklü enflasyonun geldiği bir ortamda; enflasyondaki herhangi bir yükselişi geçici diyerek azımsamak ve yılın son iki ayındaki baz etkisine bu denli güvenmek oldukça riskli.
Bu ortamda herhangi bir faiz indirimi olamayacağı gibi, enflasyonun gidişatı özellikle yılın geri kalanında çok daha zorlayıcı olacak gibi. Enflasyonun %19’a yaklaştığı bir durumda, kur üzerinde düşündüğümüzden daha fazla bir baskı oluşur ise (ki bu tamamen FED ve global kaynaklı da olabilir) yıl sonu olumlu baz etkisi beklentileri de devreden çıkar. Dolayısıyla her riski göz önünde bulundurarak, gidişatı azımsamadan buna göre para politikasının tonunun ayarlanmasında fayda var.
Bu ortamda faiz indirimi zor, döviz ise…
Tüm bunların yanında kısa vadede olumlu gelişmeler ve TL’nin olumlu performansını da doğru bakmak lazım. Öncelikle her bayram öncesi yaşadığımız TL talebi bu bayramda da etkili oldu ve TL’de değer kazancı gördük. Buna ek olarak; turizm gelirleri şu an iyi seyretmekte ve döviz girişi başladı, iyi de gidiyor. TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun beklenti olarak telaffuz ettiği 2021 yılı için 20 milyar dolar turizm geliri yüksek fakat erişilebilir. Burada kovit salgının delta varyantı da bir miktar belirleyici olacak.
Öte yandan Avrupa’da özellikle yılbaşından bu yana gördüğümüz imalat sanayindeki hızlı toparlanma, ihracatımıza çok olumlu yansımakta. Bu yüzden de oldukça iyi bir ihracat gelirimiz var. Fakat ithalatın alt detayları bize, ekonomide dış açığımızın yapısal olarak iyileştiğine dair herhangi bir sinyal vermiyor. O yüzden cari denge rakamlarındaki hem metodolojik değişmeyi hem de gidişatı, veriyi daha iyi analiz ederek takip etmeliyiz. İthalatta sağladığımız azalma daha çok net altın ithalatımızın azalmasından kaynaklanıyor. Global tarafta da, son dönemde ABD 10 yıllık tahvil faizinin ılımlı seyri de, bizim gibi gelişmekte olan ülke para birimlerini bu yaz aylarında destekliyor. Fakat FED varlık alımını azaltmaya dair netleşen bir sinyal verdiğinde tüm dünya da doların daha da kıymetlendiği bir süreç, özellikle kış aylarında son derece olası.
Bu yüzden kısa vadeli piyasada oluşan döngüsel fırsat pencereleri ile, uzun vade makro yapısal gidişatı da ayırt etmek lazım; özellikle de para politikası dizaynında. TCMB’nin 29 Temmuz raporunda da paylaşıldığı gibi elbette enflasyonla mücadelede sadece para politikası yeterli değil, özellikle tarım/gıda alanlarında bir türlü aksiyona dönüşemeyen reform ihtiyacı (arz tarafını düzenleme) net. Fakat enflasyon beklentilerini doğru çıpalamak da para politikasının sorumluluğunda. Sürekli yukarı yönlü bozulan enflasyon beklentileri var ise beklentiler çıpalanamıyor demektir. Bu da bizi para politikasının yeterince sıkı olmadığına götürür. Geldiğimiz nokta hep aynı, tüm bu konularda uzun yıllardır mutabakat sağlayamadığımız için de enflasyonu kontrol etmede, mücadelede başarısız kalıyoruz.