Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Erdoğan’ın elçilere sınır dışı kararının neden ve sonuçları

Yazar: Murat Yetkin / 24 Ekim 2021, Pazar / Oda: Siyaset
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın on Batılı büyükelçiyi istenmeyen kişi sayıp sınır dışı ettirme talimatının ciddi siyasi ve ekonomik sonuçları olacağı kestirilebilir. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Ekim’de 10 batılı büyükelçiyi istenmeyen kişi (persona non grata) sayarak sınır dışı etmek için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na talimat verdiğini söylemesinin ciddi sonuçları olacağı görülüyor.
Bunu anlamak için ne diplomasi ne de ekonomi dehası olmak gerekiyor. Erdoğan’ın Osman Kavala’nın serbest bırakılması için ortak açıklama yayınlayan ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Kanada ve Yeni Zelanda büyükelçilerinin sınır dışı edilmesini istemiş olması dahi muhtemel sonuçları hakkında yeterince fikir verebilir. Bu ülkelerden ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, Norveç, Danimarka ve Kanada Türkiye’nin Batı savunma ittifakı NATO’daki ortakları. Almanya, Hollanda, Fransa, İsveç, Danimarka, Finlandiya Avrupa Birliği üyeleri.
Uluslararası ilişkiler tarihinde bir ülkenin ittifak ve ortaklık ilişkileri içinde bulunduğu bu kadar sayıda ülke büyükelçisini topluca istenmeyen kişi ilan edip sınır dışı etmesinin pek örneği yok. Öte yandan bu kadar ülkenin ittifak ve ortaklık ilişkisi içindeki bir ülkeye böyle topluca çıkış yapmasının da pek örneği yok. Birkaç gün içinde hızlıca verilmiş bir karar olduğu bilgisi var; hatta bazı batılı büyükelçi ve iki numaraları Ankara’da olmadığı için ulaşılamamış. Ulaşılan bazıları bunun sonuç getirmeyeceği, hatta Kavala’nın aleyhine olacağı gerekçesiyle, bazıları da daha ılımlı diplomasi gerektiğini söyleyerek imza vermemiş. Şu ana dek elde ettiğim bilgiler bu fikrin ABD büyükelçiliğinden çıkmamış olduğu.
Erdoğan’ın “Bize talimat veremezsiniz” çıkışı bu öfkesi yansıtıyor. “Anlamayan terk eder” sözleri ise “Vur deyince öldürmek” ve “Öfkeyle kalkan zararla oturur” deyimlerini. Erdoğan meseleyi “Siz kim oluyorsunuz” duruşuna bağlasa da insanın aklına Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşının ortasında dahi işgalci güçlerle diplomasiyi kesmemiş olması geliyor.

Amacı dikkatleri üzerine çekmek mi?

Erdoğan’ın hamlesine karşı diplomatik hareketlilik başladı. ABD Dışişleri Türkiye’den “durumun açıklığa kavuşturulmasını” istemiş. Almanya Dışişleri “diğer dokuz ülkeyle” temas halinde olduklarını söylemiş. Kuzey ülkeleri büyükelçilerinin bu tutumu hak etmediği tepkisini vermiş. Hafta başında daha net bir tablo ortaya çıkacaktır.
Benim ilgimi çeken Avrupa siyasetinin perde arkasındaki simalarından Wolfgang Ischinger’in tepkisi oldu. Siyasetin Davos’u sayılan Münih Güvenlik Konferansının Başkanı olan Ischinger, dün gece Twitter üzerinden, AB ülkelerinin de “dayanışma gösterip” ülkelerindeki Türkiye büyükelçilerini istenmeyen kişi ilan etmelerini önerdi. Ancak bundan sekiz saat sonra, gecenin geç vakitlerinde “Yeniden düşününce”, işler “sessiz diplomasi” ile halledilemezse bu mütekabiliyet (karşılıklılık) silahını elde tutmanın daha iyi olabileceğini yazdı.
Birincisi, Türk büyükelçilerinin de bu on ülkeden sınır dışı edilmesi Erdoğan’ın işine dahi gelebilir. Böylelikle iç siyasette dikkatleri ekonominin kötü durumundan “yedi düvele karşı tek başına” durduğu propagandasına çekebilir. (CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı bu yolla “mahvettiği ekonomiye suni gerekçe” aramakla suçladı.) İkincisi, böylelikle uluslararası ilişkileri arada büyükelçiler, dışişleri bakanları filan olmadan, liderden lidere şahsen yürütebileceğini düşünür. Üçüncüsü, Ischinger Türk Dışişleri ve Erdoğan’ın dış politika ekibini kararında döndürmeye çalıştığı haberlerinden etkilenmiş görünüyor.
Oysa bu konuda Türkiye’nin önceki Moskova ve Roma büyükelçilerinden, deneyimli diplomat İYİ Parti Milletvekili Aydın Sezgin’e kulak vermekte yarar var:
• “Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Erdoğan’ı yanlıştan çevirebileceğini, onu ikna edebileceğini düşünmek imkansız. Çünkü Türkiye’de dışişleri bakanı, Erdoğan’ın sekreteri gibi çalışıyor.”
Erdoğan bu hamleyle 30-31 Ekim tarihlerinde Roma’da yapılacak G20 zirvesi öncesinde Batı dünyasının dikkatini üzerine çekti. Belki de bu yolla ABD Başkanı Joe Biden dahil, batılı liderlerle yüz yüze görüşmeyi garantiye alma yolu olarak gördü. Bunu da iç politikada güdümlü medya aracılığıyla “işte önümde sıraya girdiler” diye sunmayı düşünebilir.

Bundan sonrası

Erdoğan’ın kararını Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olarak saymak gerekiyor. ABD ile S-400/F-35, Suriye-PKK ve Fethullah Gülen’in iadesi krizlerine ek olarak bir de Halkbank konusu çıktı. Erdoğan’ın kararını New York Mahkemesinin Halkbank’ın İran’a ambargoyu ihlalden yargılanabileceği hükmünün hemen sonrasında açıklanması belki tesadüftür.
Ancak tesadüf olmayacak şey bu hamlenin Türkiye’nin ekonomisini daha da kırılgan bir noktaya sürükleme ihtimalidir. Yalnızca Türk lirasının daha da değersizleşeceği, halkın alım gücünün daha da düşeceğinden söz etmiyorum. Erdoğan bir yandan kayıtsız göçmenlerin gidişini engelleme silahıyla AB’den yeni yatırımlar bekliyor, diğer yandan ABD ile yılda 100 milyar dolar ticaret gibi hiçbir gerçekçiliği olmayan bir hedefi yineleyip duruyor. Bu arada, ABD’nin vermediği (hatta F-35’ler gibi gasp ettiği) silahları Rusya’dan tedarik etme projesini de sürdürüyor.
Erdoğan, Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına uyularak serbest bırakılmasını isteyen büyükelçileri sınır dışı etme hamlesiyle seçimlere doğru pek de düzelmeyeceği anlaşılan ekonominin durumundan, tek başına direndiği Batılı “dış güçleri” sorumlu tutmaya hazırlanıyor.
Tutar mı? Bugüne dek Türkiye’de dış politikayla, velev ki batılı güçlere cihat vadiyle de olsa seçim kazanan olmadı. Seçmen önce cebine bakıyor, haklı olarak.
Ayrıca, Erdoğan’ın şahsen muhatap aldığı için ağır hakaretlerini dahi sineye çektiği, “dostum” dediği Donald Trump’ın “Erdoğan’a söyledim Rahip Brunson’u serbest bıraktı” dediği de henüz akıllarda. Erdoğan daha önce “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde kaldığı” müddetçe Brunson’un serbest kalmayacağını söylemişti. Keza gazeteci Deniz Yücel’in Almanya ile girilen pazarlıklar sonucu serbest kaldığı da hafızalarda.
Zor günler.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: 10 büyükelçi, Aydın Sezgin, Deniz Yücel, Fethullah Gülen, FETÖ, G20, Halkbank, istenmeyen adam, istenmeyen kişi, Joe Biden, Mevlüt Çavuşoğlu, Murat Yetkin, osman kavala, persona non grata, Rahip Brunson, sınır dışı, Suriye, Wolfgang Ishcinger

OKUMAYA DEVAM EDİN

Senatörler Biden’a yazdı: berbat bir Türkiye mektubu
Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali, AB ve Türkiye
Erdoğan yeni Anayasa istiyorsa muhalefete gitmek zorunda
  • Özel: Silah bırakılmasını bekliyoruz. Erdoğan: Müjdeleri alacaksınız10 Mayıs 2025
  • Yasakla koruyup baskıyla şekillendirerek yönetmeye çalışmak10 Mayıs 2025
  • Kürt sorununa PKK’nın silahsızlandırılması yoluyla çözüm kapısındayız9 Mayıs 2025
  • Avrupa Birliği ile Türkiye’nin yeni ilişki dinamiği: güvenlik9 Mayıs 2025
  • 9 Mayıs Avrupa Günü mü, Zafer Günü mü?9 Mayıs 2025
  • Özel “Hürriyet kavgası” dedi. İmamoğlu’na yasak, Yavaş’tan cevap geldi8 Mayıs 2025
  • Merz dönemi sancılı başladı: Almanya modeli sarsılıyor7 Mayıs 2025
  • Erdoğan-Bahçeli: dört ay sonra yarım saat. İmamoğlu, PKK, ABD7 Mayıs 2025
  • Anayasa Mahkemesi Erdoğan’a bağımsız yargı ve adalet için yakarıyor6 Mayıs 2025
  • Ankara’dan PKK’ya silah bırakma ve fesih kararı için son hafta uyarısı6 Mayıs 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP