Altı muhalefet partisi, CHP, İYİ, Demokrat, DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin lideri ilk kez 12 Şubat’ta toplanarak 2023 seçimlerini birlikte konuşmaya başlayacak. Toplantının son anda bir değişiklik olmazsa Çankaya Belediyesinin Ahlatlıbel’deki sosyal tesislerinde yapılması bekleniyor.
Siyaset kulisine yansıyan bilgiler, altı parti genel merkezinde de 12 Şubat’ta ne konuşulacağı kadar nasıl konuşulacağının da önem taşıyacağını gösteriyor. Belki inanmakta güçlük çekenleriniz olabilir ama “nasıl konuşulacağı” derken, temel olarak nasıl bir masada konuşulacağından söz ediyorlar: dikdörtgen mi, yuvarlak mı?
Bu konularda en hassas isim Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu. Millet İttifakının CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu defalarca birlik olacaksa bunun oy oranlarına bakmadan “Eşitler arasında birlik” olacağını söyledi; parti içinden yükselen homurtulara rağmen. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de böyle bir sorunu yok. Ancak Davutoğlu eşitlik görüntüsünün şekilde de vurgulanmasını istiyor. Masa, kimilerinin fotoğraflarda sırttan görüntü vermesi pahasına yuvarlak olacak gibi.
Altı muhalefet partisinin bir araya gelmesi kolay da olmuyor haliyle.
12 Şubat’ta ilk uzlaşma ilanı
Görünürde 12 Şubat’ta, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimde yenilmesi durumunda gündeme getirilecek parlamenter sisteme geçiş anayasa taslağını görüşecek liderler.
Taslak üzerinde genel başkan yardımcıları düzeyinde aylardır yürütülen çalışmayla bir metin üzerinde anlaşıldı. Bu toplantı aslında muhalefet blokundaki ilk uzlaşmanın tamamlandığın ilanı da sayılıyor.
Elbette Türkiye’yi tek adam yönetimine doğru sürükleyen Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemini değiştirmek için muhalefet blokunun birlik içinde hareket edip seçimi kazanması yetmeyecek. Anayasa değişikliğini halk oylamasına götürmek gerekli 360 milletvekili kazanılabilecek mi?
Bu şart sağlandığı takdirde geçiş sürecinin nasıl olması gerektiği de 12 Şubat’ta masaya gelecek gibi. Neticede Erdoğan seçilmezse yeni Cumhurbaşkanı mevcut Anayasa’yla idare edecek Türkiye’yi. Başkan yardımcı ya da yardımcıları, kabine üyeleri, önemli başkanlıklar, muhtemelen iki yıl gibi öngörülecek geçiş sürecinde nasıl ve kimler tarafından yürütülecek? Bu iş bölümünde liderler yer alacak mı? Yoksa yeni Anayasaya dek kurmay kadrolara mı iş düşecek?
Egolar bir yana bırakılabilecek mi?
Ve en önemlisi: bunun yapılabileceği doğrultusunda seçmene güven verilebilecek mi?
Seçmene güven verme sorunu
Anayasa değişikliği altı partiyi bir araya getirebilen tek zemin şu anda, o bakımdan önemli.
Ancak sadece Anayasa değişikliği vaat ederek seçmenin güvenini kazanmanın yeterli olmadığı görülüyor. Siyaset bilimci Seda Demiralp’e göre, sadece ekonomik krizin de iktidara seçim kaybettirmez, muhalefetin seçmeni daha iyisini yapacağına ikna etmesi gerekiyor.
Anayasa değişikliği seçimi kazanan tarafın 360 vekil çıkarmasına bağlı. Ama seçimi kim kazanırsa kazansın ertesi gün vatandaş ekonomiyi düzeltmesi için taleplerine başlayacak ve geçiş süreci gerekçesine itibar etmeyecek.
Bu durum aslında MetroPoll Araştırma Şirketinin son bulgularında da görülebiliyor. MertoPoll’ün Ocak 2022 sonu itibarıyla yaptığı ölçümde “Muhalefet yönetmeye hazır mı?” sorusuna yüzde 46 “Evet”, yüzde 47,1 “Hayır” demiş.
Burada muhalefet için kötü haber henüz seçmenin yarısından fazlasına “daha iyi yöneteceklerine” dair güven verememiş olmaları; iyi haberse aradaki farkın hayli azalması. Yani daha çok gayret gerekiyor.
Muhalefetin seçmene güven vermesi için iki koşul gerekli görünüyor: ortak ekonomi programı ve ortak aday.
Ortak ekonomi programı ve ortak aday
MetroPoll’ün Türkiye’nin Nabzı araştırmasındaki bir başka bulgu ise, Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın oy vereceğini söyleyenlerin oranının yüzde 36,9’da kalması; yani yetmiyor. Oysa yüzde 29,3 “Adaya bağlı” demiş. Demek ki muhalefetin bazı kesimlerindeki “Adayın kim olacağı önemsiz” peşin hükmü doğru değil.
Adayın kim olacağı önemli. Adayın erken açıklanması halinde AK Parti-MHP Cumhur İttifakının yıpratma kampanyasını o aday üstüne odaklayacağı endişesi var Millet İttifakında. Ancak bu durum vakit geciktikçe seçmen güvenini zedeleyecek bir dezavantaja da dönüşebilir.
Erdoğan karşısında beğeni düzeyleri yüksek görünen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yanı sıra Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyenler de var. İYİ Partili Koray Aydın’ın “Seçilebilecek aday” uyarısını da unutmamak gerekiyor. Akşener’in “Ben yeni sistemde başbakan olmak istiyorum” sözü siyaseten Cumhurbaşkanı adaylığı kapısını tam olarak kapatmıyor; bir kenara kaydetmekte yarar var.
Bu ortamda liderlerin 12 Şubat’ta ortak aday konusunda uzlaşması muhtemel görünmüyor; konunun açılacağı dahi kesin değil.
Ancak ortak ekonomi programı çalışmasının başlatılması konusu zorunlu görünüyor.
Ortak ekonomi programı mümkün mü?
Muhalefet partilerinin ortak ekonomi programı üretmesi ortak Anayasa metni üretmesinden daha zor olabilir. Her partinin bünyesinde bilgili ve yetenekli iktisatçılar var. Ama öncelikler farklı.
Halkın önceliği ise açık arayla ekonomi, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, elektrik zamları, doğal gaz zamları, artan gıda fiyatları.
AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, ekonominin ciddi sorun olduğunu sadece muhalefetin değil kendilerinin de gördüğünü, neyse ki vatandaşın hala çözümü kendilerinde gördüğünü söylüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak ise gittikleri her seçim bölgesinde iktidara gelmeleri durumunda muhalefetin ekonomi reçetesinin ne olacağı sorusuyla karşılaştıklarını söylüyor.
Aslında Kurtulmuş da Öztrak da aynı şeyi kendi açılarından söylüyor. Muhalefetin seçmeni ikna edecek bir ekonomi programı üzerinde anlaşıp anlaşamaması iktidar için de stratejik önem taşıyor. İç ve dış yatırımcıların da en önem verdiği konu, Anayasa değişikliğinden çok, ortak ekonomi programı.
Muhalefet liderinin 12 Şubat’ta ortak ekonomi programı çalışması başlatmasının seçmen güvenini kazanmaları bakımından önemi görülüyor. Aday konusu ise hassasiyetini koruyor.