Dışişleri Bakanı 7 Mart’ta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba’nın 10 Mart Perşembe günü Antalya’da kendi ev sahipliğinde buluşacağını söyledi. Bu üçlü toplantı, Rusya’nın 21 Şubat’ta başladığı istila harekâtından bu yana iki ülke arasında ilk üst düzey toplantı olacak. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova, bu görüşmelerin teknik değil siyasi konularda, yani müzakere niteliğinde olacağını söyledi; meselenin Ukrayna’nın buna ne kadar hazır olduğunu vurgulayarak. Görüşmenin 11-13 Mart’taki Antalya Diplomasi Forumu (ADF) çerçevesinde yapılacağını duyuran Çavuşoğlu, bu aşamaya gelene dek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın liderler düzeyinde 19, kendisinin de (6’sı Kuleba, 4’ü Lavrov olmak üzere) 40 görüşme yaptığını söyledi.
Peki, bu diplomasi başarısı, Ukrayna Krizinin çözümü bakımından da bir dönüm noktası olabilecek mi?
Türkiye’nin de krizin uzamasından zararı olan herkesin de çabaları bu yönde ama kolay görünmüyor. Bunun temel nedeni Rusya’nın Ukrayna’dan bütün taleplerini kabulünü istemesi.
Rusya’nın talepleri: Kriz uzun sürecek gibi
Gerek Ankara gerekse çoğu başkentte yapılan değerlendirmeler krizin daha uzun süre devam edeceği yönünde.
Peki ne istiyor Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin?
- Öncelikle Batının kuklası olarak gördüğü Volodimir Zelensky ve yönetiminin çekilmesini istiyor. Bunu en azından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a söylediği medyaya yansıdı. Yerine Moskova yanlısı ya da en azından Ukrayna’nın NATO ve Avrupa Birliği üyesi olma taleplerini geri çekecek bir ismin gelmesini istiyor.
- NATO ve Avrupa Birliğinden Ukrayna’yı (ve aynı çerçevede Gürcistan ve Moldova’yı da) üye almayacağının garantisini istiyor. İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un 6 Mart’ta New York Times’ta yayınlanan makalesinde NATO’nun Ukrayna’yı alma planının bulunmadığını söylemesi Putin’e yetmeyebilir.
- Putin, Ukrayna’nın silahlanmamasını istiyor. Bu Ukrayna’nın bağımsız bir ülke olarak egemenlik haklarını kullanmaması anlamına geliyor.
- Ukrayna’nın Kırım ile doğudaki Donetsk ve Luhansk’ın Rusya kontrolüne geçmesini kabulünü istiyor, ki bu da Ukrayna’nın BM tarafından tanınan toprak bütünlüğüne göz diktiği anlamına geliyor.
Kriz bu zor talepler nedeniyle uzun süreceğe benziyor.
Rusya’nın asıl amacı
Rusya İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulup 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılması ile sarsılan dünya düzeninin ABD ile el sıkışıp güncelleştirmek istiyor.
NATO’nun mevcut sınırlarının daha doğusuna kaymaması ve bu çerçevede yer buluyor.
Rusya askeri olarak toparlanmasına ve NATO’nun -nükleer silahların da kullanılabileceği- bir Üçüncü Dünya Savaşına dönüşebilecek şekilde Rusya şile çatışmaya girmeme kararına güveniyor. Bir başka bakışla Batı demokrasilerinin karar alma mekanizmalarının yavaşlığına ve seçmene hesap verip askeri bütçesi ona göre belirleme yöntemlerini Batı’ya karşı silah gibi kullanıyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un bu çerçevede Almanya’nın İkinci Dünya Savaşından bu yana en yüksek miktarda, 100 milyar avro silahlanma bütçesi ilanı Ukrayna krizinin başından bu yana en dikkat çekici gelişmelerden birisi.
Rusya nüfuz alanı bakımından iki coğrafyada daha hamlede bulunabilir: Orta Asya ve Balkanlar. Bu konu üzerinde çalışmak gerekiyor.
Hem Ukrayna Krizi hem devamında çıkabilecek krizler bakımından Türkiye’nin çok dikkatli olması gerekiyor.
Türkiye’nin tutumu
Hükümet Ukrayna krizinin başından bu yana temkinli gidiyor.
Montreux (Montrö) Sözleşmesini yürürlüğe koyması ve Rus savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine engel olması bir zamanlar Sözleşmenin iptali için çaba harcayan ABD, İngiltere gibi ülkelerin de desteğini aldı. Bu durum şu anda Rusya’nın aleyhine gibi görüşe de Moskova’nın baştan itibaren istediği de buydu.
Öte yandan Türkiye Rusya’ya karşı Batının ekonomik yaptırımlarına katılmıyor. Putin’in de Erdoğan’ın 6 Mart telefonu ardından Azak Denizinde Türkiye’ye buğday ve ayçiçeği getirmek üzere bekletilen 30 kadar geminin seyahatine izin verdiği bilgisi var. Petrol ve gaz ambargosu durumunda Türkiye’nin bunun dışında tutulması büyük ihtimal.
Daha da kötüye gitme ihtimali bulunan ekonomik krizinde etkisiyle benimsenen bu temkinli tutum sayesinde Çavuşoğlu, Lavrov ve Kuleba’yı Antalya’da -son anda bir aksilik çıkmazsa bir araya getirebiliyor. Antalya’da Ukrayna Krizinin diplomasi sahnesinde ikinci perde açılıyor.
Bu son perde olmayabilir. Ama bu perdenin Antalya’da Türkiye’nin diplomasi gayretleriyle açılması önemli.