Rusya, Türkiye-Yunanistan arasındaki söz düellosunu açıkça “kayıkçı kavgası” olarak görüyor. Suriye’de hesaplar karıştı. NATO’da PKK tablosu bize söylendiğinden faklı. Hepsine geleceğiz. Ama madem “yanılsama ve gerçeklik” diye daha çok felsefe ve estetiği ilgilendiren bir başlık attık, hakkını vermek için önce iç politikaya dokunmamız gerekiyor.
AK Parti’nin Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in sözleri mükemmel bir yanılsama örneği. Kandemir Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği Kızılcahamam toplantılarında seçimi kazanma formülünü açıklamış. Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberine göre, AK Parti’nin 12 milyon üyesinden her biri yanında bir kişiyi daha sandığa götürse 24 milyon oy edermiş; seçim de kazanılırmış.
AK Parti teşkilat başkanının herhalde Van’dan sonra Gaziantep’te de il başkanlarının esnaf ziyaretinde aldıkları tepkilerden ya haberi yok. Yanılsama buysa gerçeklik örneği Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’tan gelmiş: AK Partiden soğumanın nedeni ekonomi.
Erdoğan’ın 1982’de kurulmuş Van 100’üncü Yıl Üniversitesinin AK Parti döneminde kurulduğunu söylemesi ise yanılsama değildir; sadece gerçeklikle bir akakası yoktur diyelim, savcılara iş çıkarmayalım.
Yanılsama: Yunanistan’la savaş çıkar
Efes 2022 askeri tatbikatı doğrusu etkileyiciydi. Yunanistan’ın ABD ve Fransa desteğiyle Ege ve Doğu Akdeniz’de sesini yükselttiği bir dönemde 37 ülkenin katılımıyla yapılan tatbikatın bana kalırsa en önemli yanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye’de tasarlanıp üretilen silahları kullanmasıydı. Özellikle çıkartma tatbikatının yapıldığı sırada hava korumasına kuş uçuşu 1,200 km doğuda, Batman’daki üslerinden kalkan Akıncı SİHA’larının katılması bölgede askeri matematiği değiştirecek cinsten.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tatbikatta Yunanistan’ı “Aklını başına al, ciddi söylüyorum” diye uyardı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise “Tatbikatla Yunanistan’ın Doğu Ege adalarında silahlanmayı sürdürmesine yanıt verildiğini” söyledi. Krizi soğutuyor adeta. Akar, NATO sistemi içinde Yunanistan’la savaşmanın 1974 Kıbrıs harekâtı kadar kolay olmayacağını bilen, 1996 Kardak Krizini yaşamış bir asker-siyasetçi.
Moskova da Ankara-Atina söz düellosunu ciddiye almıyor. Rusya Askeri Bilimler Akademisi Üyesi Aleksandr Bartoş “Bu gerilimin alevlenmesi NATO’nun da ABD’nin de işine gelmez” diye konuşmuş; “Uzlaştıracaklardır.”
Özetle: iktidardaki siyasetçilerin Yunanistan’la savaşacakmışız hamaseti seçim odaklı bir yanılsamadır.
Suriye’de ABD-Rusya dengesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 Mayıs’ta alışılmadık bir açıklama yaptı. Kabine toplantısı ardından yaptığı açıklamada, 26 Mayıs’taki Milli Güvenlik Kurulunda Suriye (ve muhtemelen Irak) topraklarındaki PKK ve yan örgütlerine yönelik büyük bir harekât işareti verdi. Alışılmadık idi, çünkü 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana Erdoğan ne zaman “Giriyoruz” dese askeriye o gece ya da ertesi gün harekâta başlardı.
Önce ABD “Yapmayın” dedi. Beştepe’den “Size mi soracağız?” yanıtı geldi. Erdoğan neredeyse gün aşırı “Gireceğiz” derken hedefi küçülttü; daha önce yüzlerce kilometre uzunlukta 30 km derinlikte bir alandan söz ederken, PKK’nın Rusya ile işbirliği yaptığı (ve o arada İran Devrim Muhafızlarının Hizbullah’la birlikte üs kurduğu) Tel Rifat ve PKK’nın ABD ile işbirliği yaptığı Münbiç kasabalarını hedef aldı. O arada ABD’den gelen ikinci “Yapmayın” çıkışına bir de Rusya’nın (Ukrayna’ya kaydırmak üzere) “Boşalttığımız yerlere Türkiye girmesin, Suriye ordusuna devredelim” çıkışı eklendi.
Hesaplar devam ediyor
Bugün 13 Haziran. “Neden hala Suriye’ye girilmiyor?” diye sormuyorum; gazetecinin işi savaş kışkırtıcılığı olamaz. Ancak elimizde son olarak MSB Akar’ın bir demeci bulunuyor. Akar, Efes tatbikatına davet ettiği gazetecilere “Operasyon bir matematik ve lojistik meselesi” demiş; “Bunun hesabı kitabı yapılır, yeri ve zamanı geldiğinde harekete geçilir.”
Burada bazı sorular gizli.
Birincisi, bu hesap kitap hala devam ettiğine göre, Erdoğan hesabı kitabı bitmemiş bir harekâtı ne amaçla önceden duyurmuş olabilir? Eğer Ankara, Rusya ile ABD’ye nispet yapıp NATO’daki dengeleri lehine çevirmek istediyse, şu ana dek manzara onu doğrulamıyor. Bir yandan da muhalefetin “Dikkatleri ekonomik krizden dağıtmak için Suriye’de PKK harekâtından söz ediyor” iddiası var. PKK ile mücadele ve komşu ülkede bir askerî harekât ciddi konular oysa. Ülke güvenliğini ilgilendiren, gündelik siyasette kullanılması ileride daha büyük sorunlara yol açacak, ekonomiyi de daha olumsuz etkileyecek konular…
Öyle anlaşılıyor ki uluslararası sistem, birbirine hasım olan ABD ve Rusya dahil, Erdoğan’ın bir savaş hali gerekçesiyle 2023 seçimini ertelemesini -farklı gerekçelerle olsa da- istemiyor. Bunu anlamamaya çalışmak için çaba harcamak gerekiyor.
Gelelim NATO yanılsamasına
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 12 Haziran’da Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularını onaylamak için PKK’ya karşı tutum şartı koyması üzerine bir beyanda daha bulundu. Stoltenberg Türkiye’nin terörizmle mücadele konusundaki endişelerinin haklı olduğunu, bu konuda İsveç ve Finlandiya ile sürekli temasta olduğunu söyledi. Yardımcısını geçen hafta Ankara’ya gönderip raporunu aldıktan sonra bu açıklamayı yapan Genel Sekreterin kapalı toplantılarda Türkiye lehine bundan daha fazlasını da söylediği biliniyor.
Stoltenberg bunu sadece şahsi duruşuyla yapmıyor. Kararların oy birliğiyle alındığı NATO’da Türkiye’ye köstek olmak için her fırsatı kullanan müttefikler de var, Erdoğan’a tepki duysalar da Türkiye’nin stratejik duruşuyla Batı ittifakı içinde yer almaya devam etmesinin önemini bilenler de.
Sırf Batı düşmanlığı yapmak ve bundan muhtemelen seçimlerde oy devşirmek adına “Hepsi karşımda, ben tek” söylemini yayanlar, bunu manipülasyon amaçlı çıkaranlar dışında ciddi bir yanılsama içinde.
Gerçeklik çok başka ve giderek mızrak çuvala sığmaz hale geliyor.