ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, daha doğrusu Orta Doğu operasyonlarından sorumlu Merkezi Komutanlık (CENTCOM) 12 Temmuz’da IŞİD’in Suriye sorumlusu Mahir el-Agal’ı öldürdüğünü duyurdu. Amerikalılara göre IŞİD yönetimindeki beş kişiden biri olan el-Agal, “Suriye’nin kuzey batısında Jindayris (Cinderes) dışında” vurulmuş beraberindeki bir başka IŞİD yöneticisinin de yaralanmıştı. Daha önce IŞİD’in Rakka sorumlusu olduğu bildirlen Agal’ın Cinderes kasabasının Maleha köyü dışında aracıyla -kalıntı fotoğraflarından anlaşılabildiği kadarıyla motosikletle- seyahat ederken bir SİHA ile vurulduğu anlaşılıyor.
IŞİD burnumuzun dibinde
Cinderes kasabası, Türkiye sınırına 7,5 kilometre, Hatay’ın Reyhanlı ilçesi merkezine de yaklaşık 30 km uzaklıkta.
Bu yılın başlarında, 3 Şubat 2022’de IŞİD lideri Ebu İbrahim El Kureyşi, Suriye’nin Hatay’ın sınırdaşı İdlib vilayetine bağlı Atme köyünde Amerikan komandolarının baskınıyla öldürülmüştü. Daha doğrusu, kurtulamayacağını anlayınca intihar etmişti. Atme köyü, Türkiye sınırına 1,5 kilometre, en yakın Türk köyü olan Reyhanlı’nın Bükülmez köyüneyse yalnızca 5 km uzaklıkta.
Kureyşi’nin yerine geçtiği örgütün kurucu lideri Ebu Bekir El Bağdadi de 26 Kasım 2019’da yine İdlib’e bağlı Berişa köyünde ABD komandolarınca baskına uğrayıp açamayacağını anlayınca intihar etmişti. Berişe köyü de Türkiye sınırına 5 km uzaklıkta, yani yürüme mesafesindeydi. (Ayrıntıları bu bağlantıda)
Özetleyecek olursa, IŞİD’in üst düzeyindeki üç isim de Suriye’nin Türkiye sınırına yürüme mesafesinde saklandıkları yerlerde ABD istihbaratı CIA ve CENTCOM komandolarınca bulunup ortadan kaldırılmış durumda.
Bu cümle Ankara’yı rahatsız eden bir cümle ama olgusal yanlışlığı yok.
Türkiye’nin operasyona katkısı oldu mu?
Bu operasyonlar Türkiye’nin burnunun dibinde yapıldığına göre, akla ilk gelen Ankara’nın da istihbarat ya da lojistik katkısının olup olmadığı sorusu?
Çünkü bu üç operasyonun ilkinde ABD Başkanı Bağdadi operasyonuna katkıları için Türkiye, Rusya, Irak, Suriye ve “Suriye Kürt güçlerine” teşekkür etmişti.
ABD komandolarını Bağdadi’ye götüren istihbarat kısmen Türkiye’den gitmişti. Olaylar zinciri, IŞİD’in hem ölüm fetvalarından hem de mali yönetiminden sorumlu olan İsmail el-İthâvi’nin MİT ve Emniyetin ortak operasyonuyla 8 Şubat 2018’de Sakarya’nın Serdivan ilçesi Arabacı Alanı mahallesinde 8 Şubat 2018’de yakalanmasıyla başlamıştı. MİT’in İthavi’nin telefonundaki Telegram uygulaması üzerinden kurduğu tuzağın CIA’nın Bağdadi’yi bulmasında rol oynadığı iddia edilmişti. (Ayrıntılar bu bağlantıda)
Biden, Kureyşi’nin öldürülmesinde olduğu gibi Agal’ın öldürüldüğü operasyon sonrasında da sadece Amerikan askerlerine teşekkür etti.
Son operasyonu sorduğum üst düzey bir güvenlik kayağım, Kureyşi gibi Agal operasyonunda da Türkiye’nin bir katkısı olmadığını söyledi. Zaten Amerikalıların bu tür bir talebi de olmamış.
MİT bulamıyor, TSK vuramıyor mu?
İçişleri Bakanlığı en son 24 Mayıs’ta İstanbul’da bir IŞİD üyesinin yakalandığını, böylelikle sadece 2022 içinde IŞİD’in planladığı 12’inci canlı bomba eyleminin engellendiğini duyurdu.
Türkiye 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana terörle mücadele stratejisini değiştirdi; kaynağında mücadeleye yöneldi. Bu strateji PKK’ya karşı kullanılıyor. Sık sık MİT’in Suriye ve Irak’taki istihbarat ağı ve Millî Savunma Bakanlığının gelişen İHA ve SİHA kapasitesinin yardımıyla Suriye ve Irak topraklarındaki etkili PKK üyelerinin öldürüldüğü haberleri veriliyor. Bazen Irak’ın yüz küsur kilometre içlerinde yapılıyor bu operasyonlar.
Peki burnumuzun dibindeki, sınırlarımıza yürüme mesafesindeki IŞİD liderlerini CIA arayı buluyor, Pentagon vuruyor da MİT arayıp bulamıyor mu, TSK vuramıyor mu? Terörle kaynağında mücadele stratejisi IŞİD’e karşı yeterince işletilemiyor da ondan mı IŞİD’ciler ancak Türkiye sınırlarına girince, ya da girip yerleşerek eylem hazırlığı içindeyken yakalanabiliyor. Gerçi yakalanan IŞİD üyelerinin bir süre sonra salındığı haberlerini de okuyoruz.
Bu sadece iç güvenlik sorunu değil Türkiye’nin sınır güvenliği sorunudur da.
Türkiye’deki belli başlı IŞİD eylemleri
MİT de 15 Haziran 2021’de örgütün Türkiye sorumlusu olduğu bildirilen Kasım Güler’i Türkiye’ye sızmaya çalışırken yakalamıştı. Güler aleyhine hazırlanan iddianamede Türkiye’de altı yere gerektiğinde kullanılmak üzere silah gömdükleri ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dahil bazı siyasetçilere suikast düzenlemeyi planladıkları öne sürülmüştü.
IŞİD’in 2013’te kurulması ardından Türkiye’ye karşı ilk eylemi 11 Haziran 2014’te Musul Başkonsolosluğu baskını oldu. Bu eylemde ölen olmadı, rehin alınan 49 kişi arabulucularla kurtarıldı.
20 Temmuz 2015’te Suruç’ta intihar saldırısında 34 kişi öldürüldü, 100 kişi yaralandı.
10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde barış yürüyüşü için toplanan kitleye yönelik intihar saldırısında 109 kişi öldürüldü, 500’den fazlası yaralandı. Bu Türkiye’de şimdiye dek bir defada en fazla insanın öldürüldüğü terör saldırısıydı.
12 Ocak 2016’da İstanbul, Sultanahmet’te bir turist grubuna yönelik intihar saldırısında 13 kişi öldürüldü, 12’si yaralandı. 19 Mart 2016’de bu defa istiklal Caddesindeki turistlere intihar saldırısında 5 kişi öldürüldü, 36 kişi yaralandı.
28 Haziran 106’da İstanbul Atatürk Havalimanı baskınında 45 kişi öldürüldü, 239 kişi yaralandı.
1 Ocak 2017’de İstanbul’da Reina gece kulübü baskınında 39 kişi öldürüldü 70 kişi yaralandı.