Eğer Akkuyu nükleer santralinin işleticisi Rosatom şirketi 29 Temmuz günü ani bir kararla santralin inşaatının Türk ortağı IC İçtaş şirketiyle sözleşmeyi feshettiğini ilan etmeseydi olacaklardan biri de neydi, biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Ağustos’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le görüşeceği Soçi’den Rusya’nın 10-15 milyar dolarlık Türk Hazine bonosu almaya karar verdiği müjdesiyle dönecekti. Müjde muhtemelen Türkiye-Rusya ticaretinin artık Lira ve Ruble üzerinden yapılacağı dolayısıyla, küresel bankacılığın ABD kontrolündeki SWAP sistemi dışına çıkılacağını da içerecekti.
Putin buna izin vermedi. Erdoğan’ın elindeki kozlardan birini resmen gasp etti ve Soçi görüşmesine 1-0 önde başladı.
Daha önemlisi, Putin 2007’de kuruluşunu kendi yaptığı Rus devlet atom enerjisi şirketi Rosatom’un Akkuyu’nun yüzde 100 sahibi ve işleticisi olduğunu Türk kamuoyuna da ilan etti. Hazine zordayken Erdoğan da Putin’in bu oldubittisini sineye çekmek durumunda kaldı. Projenin bu haliyle aksayacağı, gecikeceği düşünüldü mü? O da pek belli değil.
Erdoğan ve AK Parti’nin Türkiye’nin ilk nükleer santrali diye duyuruyordu ama aslında Türkiye’deki ilk nükleer santral demek daha doğru. Rosatom daha 2010’daki kuruluş anlaşması sonrasında Rusya dışındaki ilk nükleer santralini Türkiye’de, Mersin’in Gülnar ilçesinin Akdeniz sahilinde, Akkuyu’da inşa edeceklerini duyurmuştu.
Moskova’nın Akkuyu operasyonu
Moskova işe bir psikolojik operasyonla başladı. Önce Türk basınına Rusya’dan 20 milyar dolar geleceği haberi verildi. İlk 5 milyar bu hafta gelecekti. Bu para Akkuyu santralinin ödemesi gelen masraflar için kullanılacak, üç hafta içinde gelecek 15 milyar ise 2 yıl Türkiye’de tutulacaktı. Nerede mi? 2007’de Putin tarafından kurulan Rusya’nın atom enerjisi devlet şirketi Rosatom kasalarında.
Bu haber piyasalara kaldıraç etkisi dahi yapamadan, aynı gün IC İçtaş’ın sözleşmesinin feshedildiği haberi geldi. Ertesi gün ise Rosatom, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaatı için TSM Enerji, İnşaat, Sanayi AŞ ile sözleşme imzalandığını duyurdu.
İlk bakışta bir başka Türk şirketi ile anlaşma imzalanmış gibi duruyordu. Oysa gazeteci Toygun Atilla’nın OdaTV’de yayınladığı belgelere göre TSM Enerji, İnşaat şirketinin Merkezi Moskova, üç rus şirketiydi: Montajno-Stroitelnoye Upravneliye ve Sosnovoborelelektromontaj ve inşaatın Rus yüklenicisi Titan-2.
İçtaş uluslararası mahkemelere başvuracağını söylüyor. Hükümet şimdilik bu oldubittiyi sineye çekmiş görünse de onlar çekecek gibi görünmüyor. Ama Putin’in Erdoğan ile görüşme gündemindeki muhtemel konulardan önemli birisini daha Erdoğan gelmeden, hem de Erdoğan’ın müdahalesi olamadan gündemden çıkardığı söylenebilir.
İnşaatta ortaklık da bitti
Akkuyu dünyada “yap-sahip ol-işlet” sistemiyle kurulan ilk enerji santrali oluyor. “Yap-işlet-devret” sisteminin “devret” kısmı da yok yani; bir süre sonra Türk devletine devredilmeyecek, hep Rosatom’un kalacak, anlaşmaya göre. Rosatom, malum, Rusya’nın atom enerjisi devlet şirketi. Kuruluş tarihi 2007, kurucusu da Putin.
Başlarda santral inşaatını, yine Rus devlet şirketlerinden Atomstroyexport ile Cengiz-Kalyon-Kolin ortaklığı konsorsiyumu üstlenmişti. (Evet, malum beşliden üçü.) 2018 yılında Rosatom’un yüzde 25 ortaklığıyla kurulan JSC Titan-2 şirketi 2019’da Akkuyu inşaatının Rus ortaklığını devraldı. Aynı yıl, yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Cengiz-Kalyon-Kolin sözleşmesi feshedildi ve Türk inşaat ortağı yüzde 50 payla IC İçtaş oldu.
İşin dikkat çekici bir dikkat çekici bir yanı da daha 21 Temmuz’daki 4’üncü ünite temel atma töreninde inşaatın takvime uygun ilerlediğinin takdirle anılmasından 8 gün sonra sözleşmenin feshedilmesi. Bu da kararın ekonomik olmaktan çok siyasi olduğunu gösteriyor. Zaten gazeteci Çiğdem Toker’e göre, hükümet de projenin ekonomik olmadığını bildiği için tanıtımı için ayrı bütçe dahi ayrıldığını yazmıştı. Son gelişmeler bu durumu kanıtlıyor.
İçtaş uluslararası mahkemeler başvuracağını söylüyor. Tabii ABD ambargosu yüzünden Rus şirketlerin Batıdan ithal etmek zorunda olduğu parçalarda IC’nin sorumluluğunun artık kalmayacağını da kaydedelim. Ama sonuçta şu anda Akkuyu projesinde hiçbir Türk katısı kalmamış durumda.
Fiyat çok yüksek
Rusya ile yap-işlet, senin olsun anlaşmasını o zaman başbakan olarak Putin ile imzalayan ve AK Parti oylarıyla Meclis’te onaylanmasını sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, önceki başbakanlardan Mesut Yılmaz’ı Rusya ile Mavi Akım doğal gaz hattı projesine “al-ya da öde” şartıyla imza attığı için eleştirdiğini hatırlatalım.
Türkiye santralin her biri 1200 megavat gücündeki dört türbinin ilk ikisinden (ki ilkinin 2023’te devreye girmesi gerekiyor) üretilecek elektriğin yüzde 70’ini, diğer ikisinden üretilecek elektriğin de yüzde 30’unu TEDAŞ üzerinden 15 yıl boyunca almayı garanti ediyor.
Hem de ne fiyattan, biliyor musunuz? Dünyada pek örneği olmayan bir fiyattan: kilovat saatine 12,35 sent/ABD dolarından, yani 12,35 sentten Bugün itibarıyla ABD dolarını 17,92 liradan hesap edersek, 221 kuruş.
Halka ve devlete ağır yük
Peki devletin halkın haklı tepkisine yol açan elektrik fiyatlarını belirleyen dağıtım şirketlerine elektriği ortala olarak kaç liradan sattığını biliyor musunuz? Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) ortalaması 125 kuruş. Üstelik Akkuyu elektriğinin fiyatı Türk lirası ABD doları karşısında değer kaybettikçe otomatik olarak artacak.
Yükselen maliyetler karşısında elektrik fiyatının ekonomik olarak satılabilir olmaktan çıkması nedeniyle Japonya Sinop nükleer santrali inşaatından çekilmişti. Ama Akkuyu NGS sayesinde “sıcak denizlere” inen Rusya’nın bu ballı anlaşmadan çekilme niyeti yok, tam tersine, Ukrayna savaşının ortasında, kritik bir görüşme öncesinde adeta gövde gösterisi yapıyor, 2010’da atılan imzalar üzerinden.
Şimdi soru şu: Acaba Erdoğan Karadeniz’de Rusya’ya nazır Sinop’ta ikinci santralin yapımını da Rusya’ya verir mi?
Bunun acısı hem elektrik fiyatları üzerinden hem de Hazine’ye getireceği yük üzerinden halktan çıkacaktır.
Erdoğan Soçi’de ne görüşecek?
Gazeteci Ragıp Soylu, Rus belgelerine dayanarak konunun Rosatom’un 6,1 milyar dolarlık Hazine bonosu almasına bağlanabileceğini yazdı. Hükümet henüz resmî açıklama yapmadı. Belki hala bu haberler hiç ortaya çıkmamış gibi Soçi dönüşü müjdelemeyi düşünüyordur Beştepe.
Kremlin daha Akkuyu hamlesini yapmadan önce görüşmede Türkiye’nin kolaylaştırıcılığı ve kefil olmasıyla BM gözetiminde imzalanan Ukrayna-Rusya tahıl anlaşmasının konuşulacağını duyurdu. Oysa Erdoğan, daha çok Suriye’de PKK ve yan örgütlerine karşı yapmak harekâta Rusya’nın engel çıkarmamasını, daha önceki operasyonlarda olduğu üzere, Suriye rejim güçlerinin buna müdahale etmemesini sağlamasını konuşmak istiyor.
İnsanın aklına Süleyman Demirel’in Erdal İnönü’yle DYP-SHP koalisyonunu kurarken söyledikleri geliyor: “Türkiye bir daha asla siyasi şartlı para arar hale gelmemelidir.”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ABD’nin Suriye’de MİT takibiyle öldürülen SDG yöneticisi PKK militanına taziye yayınlaması ardından ve Soçi görüşmesi öncesinde “F-16 vermezlerse alternatifimiz var” demesi, sanki Erdoğan’ın Putin’le yeni silah anlaşmasına gideceği imasını da taşıyor. Ukrayna savaşı sürerken mümkün olur mu? Çok zor.
Çok zor ama manzara böyle işte.