Altılı Masa liderlerinin 15 Aralık’ta Saraçhane’de Ekrem İmamoğlu’na destek mitingi, fiilen seçim kampanyalarının başlangıcı oldu. Yüzbinden fazla insan uzun aradan sonra yapılan haksızlığı protesto etti. Saraçhane mitingi çağrısını yapan bir gün önce uyduruk bir hakaret suçlamasıyla hapis ve siyaset yasağı cezasına çarptırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu tarafından yapılmıştı.
Başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere liderlere ona uymak düştü.
İmamoğlu liderleri teker teker kapıda karşıladı, makam odasına dek eşik edip aşağı inerek diğer lideri karşıladı. Her liderle birlikte kurmayları da geliyordu.
Saraçhane notları: önce CHP
Saraçhane İBB merkezi önünde Kılıçdaroğlu’nu bekleyen CHP’li üst düzey yöneticiler bana takıldı. Dünkü yazımı okuduklarını söylediler seslerine eleştirel bir ton vererek. Anladım ne demek istediklerini. “Sahi, hiç biriniz Kemal Bey’e 14 Aralık’ta Ekrem Bey’in kritik duruşması olduğunu söylemediniz mi?” dedim; “11 Kasım’da belliydi duruşma tarihi”. Yüzler asıldı. Önce “Sana diyor bak” diye birbirleriyle şakalaştılar. Daha sonra aralarından biri “O ayrı mesele, daha sonra konuşuruz” diye konuyu kapattı. Zaten ortam kalabalıktı, rahat konuşmaya uygun değildi.
Ama dün sabah Halk TV’ye çıkan Kılıçdaroğlu, İsmail Küçükkaya’nın neden bu kritik duruşma varken Almanya’ya gittiği sorusuna “Bu sonucu beklemiyorduk, beraat bekliyorduk” demişti?
İmamoğlu’nun avukatları, Adalet Bakalığı’nın hakimi değiştirmesi üzerine ceza endişesi içinde olduklarını günlerdir söylemesine rağmen “Bir şey olmaz, biz hallederiz” diyen danışman, ya da danışmanlar kimlerdi?
Gizli aktör Bahçeli
Burada günün komplo teorisine geliyoruz.
MHP lideri Devlet Bahçeli’ye göre geçen hafta Cumhurbaşkanı adayı görmek istediğini söylediği “sınıf arkadaşı” Kılıçdaroğlu’na komplo kurulmuştu. Tam o Almanya’dayken bu iş patlamıştı, amaç Kılıçdaroğlu’nu tasfiye etmekti. Bu iş bugün bitmeli ve Altılı Masa derhal Cumhurbaşkanı adayını açıklamalıydı.
Oysa birincisi duruşma tarihini belirleyen CHP içindeki gruplar değil mahkemeydi.
İkincisi, mahkeme Başkanı yakın zamanda değiştirilmişti.
İktidar cephesinin dilinin altındaki baklayı çıkaran da Bahçeli oldu.
Altılı Masa hemen açıklamalıydı adayını. Oysa geçen hafta YetkinReport’a konuşan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu adaylık konusunda iktidarın dayattığı zamanlamaya uymayacaklarını ilan etmişti.
İktidar, kendi seçim stratejisini kesinleştirmek için adayı bir an önce bilmek istiyor.
Akşener’in mesajı
Bahçeli bu tvit serisini yayınladığında henüz İYİ Parti lideri Meral Akşener konuşmaya başlamamıştı.
DEVA lideri Ali Babacan’ın İmamoğlu’nun uğradığı yargı haksızlığıyla beraber HDP’nin önceki eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve CHP İstanbul İl Başkanlığından alınan Canan Kaftancıoğlu’nu anması dikkat çekiciydi.
Ama günün hareketini mitingin sonlarına doğru Akşener yaptı.
O ara Saraçhane slogan yarışına da sahne oluyordu. İmamoğlu’nu savunanlar “Her şey çok güzel olacak” diyordu. Kılıçdaroğlu’nun “Hak, Hukuk, Adalet” sloganı da yaygındı.
Akşener ise adeta İttihat ve Terakki’nin İkinci Abdülhamid’e yüklenmesi gibi -söylemesi zor da olsa- “kahrolsun istibdat (baskı), yaşasın hürriyet” sloganını benimsemişti.
Akşener’e dek İmamoğlu liderleri anons edip kürsüye dek eşlik edip sonra geri çekiliyordu. Akşener İmamoğlu’nun çekilmesine izin vermedi, “sen kal” dedi; elini tutup bir süre öyle konuştu.
Bu tutum diğer partileri dalgalandırdı.
Akşener bu hareketle Kılıçdaroğlu’na “Ağabey, kendi adaylığını ilan etme” mi demek istiyordu? İmamoğlu’nun taşıdığı hukuki riskler onun siyaseten artan desteğini hukuken zayıflatmış görünüyordu. O nedenle “Adayımız İmamoğlu” demek şu aşamada riskliydi.
Akşener’in vücut dilini şu sıralar iyi izlemek gerekiyor.