Şöyle başlayalım mı? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun her adımı üzerine neredeyse her gün konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyaseti sallayan Sinan Ateş Cinayeti üzerine beş gün sonra konuştu.
Aslında bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 3 Ocak’ta memur ve emeklilere “müjdelediği” yüzde 25 maaş zammını, 4 Ocak’ta sanki gönlünden kopmuş gibi yüzde 30’a çıkarması, altı ay sonra -eğer işbaşında kalırsa- bir zam daha yapacağı sözü vermesi üzerine uzun uzun yazmak isterdim. Hepimiz biliyoruz ki muhalefet partileri ve sendikalar sert tepki göstermese “başka yerlerden kısıp” o artış yapılmayacaktı.
Erdoğan kabinesi madem bunu yapabiliyordu, önceden neden yapmadı? Hem nereden kıstı acaba? Kıdem tazminatlarından olmasın?
Neyse, sendikaları bu da memnun etmedi zaten, grevden söz ediyorlar. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da İYİ Parti lideri Meral Akşener de “En düşük emekli maaşını asgari ücrete yükselteceksin” diye bastırıyor.
Ama bugün İmamoğlu ve Sinan Ateş var gündemimizde. Ve dikkatler Soylu’nun üzerinde.
Önce İmamoğlu
İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından açılan terör soruşturmasına yanıtlarını 4 Ocak’ta Saraçhane’deki İBB binasındaki basın toplantısında verdi. CHP ve İYİ Parti basın toplantısında yüksek düzeyde temsil edildi, İmamoğlu’nun yanında durdu.
Zaten bir gün önce Kılıçdaroğlu CHP grubunda İmamoğlu’nun arkasında durmuş, hükümetin kayyum atama gibi bir “aptallık” yapması durumunda, bunu “bir diktatörün halkına uyguladığı terör” sayarak ona göre mücadele edeceklerini söylemişti.
Ardından CHP yöneticileri Adalet Bakanlığına giderek, İmamoğlu’na bir an önce ceza vermemesi nedeniyle davadan alınan hâkim Hüseyin Zengin’in siyasi baskı ve kumpas iddialarının soruşturulmasını istemişti.
İmamoğlu basın toplantısında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a da yüklendi; siyasi yasağı, dolayısıyla Belediye Başkanlığından alınmasını da içeren ceza kararının duruşma öncesi kendisinin de katıldığı bir toplantıda alındığı iddiasını hâlâ yalanlamadığını söyledi.
Ama asıl hedefi Soylu’ydu.
“Bombacıları soruşturmadınız”
“Pandora’nın kutusunu açtın” dedi. İBB’de eğer terör bağlantılı çalışan varsa neden bunlar hakkında yasal işlem yapmayı ihmal ettiğini ya da neden istedikleri zaman bunların listesini vermediğini sordu. Aynı durumda olan AK Partili Belediye Başkanlarına neden kendisine açtığı gibi soruşturma açmamıştı?
Kendisinden önceki AK Partili Belediye Başkanı Mevlüt Uysal döneminde işe alınıp kendilerinin çıkardığı kişiler arasında, öyle “iltisaklı” filen değil, terör örgütleri adına bombalama eylemi yapmış, uyuşturucu ticaretinden sabıkalı kişiler vardı. Niye onlara işlem yapılmamıştı?
İmamoğlu’nun sözlerini bu bağlantıdan okuyabilirsiniz. Benim vurgulamak istediğim konu, muhalefetin iktidar tarafından İstanbul’da açılan seçim muharebe meydanına dün itibarıyla çıktığı, savaşı orada kabul ettiğini göstermiş olmasıdır.
Sadece İstanbul değil elbette. İmamoğlu, Mersin’in CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer aleyhine de terör soruşturması açmasına da dikkat çekti. Akşener, “İstanbul’a çökmenin” başlangıç olacağını, diğer şehirlere de sıçrayabileceğini söylemişti. Sinan Ateş cinayeti konusunda Mersin’e değineceğiz.
Muhalefetin bu meydan okuması ardından iktidar İmamoğlu’nu inadına görevden alıp yerine kayyum atayacak mı?
En azından CHP ve İYİ Parti bu ihtimali göze almış görünüyor.
Gelelim Sinan Ateş cinayetine
Ülkü Ocaklarının önceki başkanlarından Sinan Ateş, 30 Aralık günü Ankara’da daha çok AK Parti ve MHP’lilerin oturup vakit geçirdiği, yeni zengin Çukurambar semtinde öldürüldü.
Ateş’in 2019’da MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından getirildiği Ülkü Ocakları başkanlığından bir yıl sonra istifaya zorlanması arkasında önemli bir ayrıntı vardı. Ateş, TRT’de Atatürk’ü küçümseyen Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu’na Twitter üzerinden sert tepkiler verip geri adım attırmış, ancak bu durum AK Parti bünyesinde tepkilere neden olmuştu.
Saldırı motosikletle yapılmış, Ateş başından vurulmuştu. Saldırganların İstanbul ve Adana’dan gelen suç dünyası üyeleri olduğu medyaya yansımıştı. Ancak saldırganlara Ankara’da yardımcı olduğu zannıyla bir kişi, Ankara polisince yakınlarda oturan MHP Mersin Milletvekili Oktay Kılavuz’un evinde yakalanmıştı. Gazeteci Alican Uludağ da DW Türkçe Servisinde MHP İstanbul yöneticilerinden Ufuk Köktürk’ün de İstanbul polisince gözaltına alındığını yazdı.
Suriye bağlantısı iddiası
Kılavuz’un cinayetten dört gün önce İçişleri Bakanı Soylu’yla görüşmüş olması tek başına bir şey kanıtlamazdı elbette. Ama bu bilgi de Soylu’nun cinayetten beş gün sonra ilk defa konuşup tetiği çeken saldırgan dahil iki kişinin aranmakta olduğunu 4 Ocak’ta söylemesinden sonra medyaya yansımıştı. Tetikçininse Suriye’ye kaçtığı, orada Türkmen Dağında saklanıyor olabileceği iddiası vardı.
İşin bir başka ilginç yanı MHP’nin Ateş cinayeti üzerine ilk açıklamasının da Soylu’nun beyanı ardından Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın tarafından yapılmış olmasıydı: kimse MHP’yi “hedef alan saldırılar” karşısında suskunluklarını acizliklerine yormamalıydı.
Mersin bağlantıları
Gazeteci Tolga Şardan T24 sitesinde Ateş cinayetini bir süre önce Mersin’deki bir başka cinayetle bağlantısını kurdu. Ayrıntılarını bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Mersin siyasetle rantın iç içe geçtiği yerlerden biriydi. Mersin Serbest Bölgesi limanı Avrupa’yı Ortadoğu’ya bağlayan önemli ticaret yollarındandı ama son zamanlarda büyük çaplı uyuşturucu operasyonlarıyla da anılır olmuştu.
Örneğin Dubai’den İçişleri Bakanı Soylu’yu hedef alan yayınları AK Parti iktidarının BAE’ yumuşama politikasıyla durdurulabilen Sedat Peker’in Mersin limanını işaret etmesi ardından Kolombiya kaynaklı kokain yakalanmıştı.
Türkiye’de yapılan ilk nükleer santral olan Rusların Akkuyu santralinin de Mersin’de olduğunu hatırlatalım.
Mersin Büyükşehir Belediyesi 31 Mart 2019 yerel seçimlerine dek MHP’nin elindeydi. Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, seçimlerden bir süre önce istifa etmiş, seçimi CHP adayı Vahap Seçer kazanmıştı.
Mersin Belediyesinin el değiştirmesinin de, tıpkı İstanbul’da olduğu gibi belli çevrelerin çıkarlarını zedelediği anlaşılabiliyor.
Kördüğüm çözdükçe dolaşıyor
Uyuşturucu operasyonları bir yana, PKK son zamanlarda Türkiye’deki ses getiren saldırılardan birini de Mersin’de yapmıştı. Suriye’den geldiği bildirilen militanların Mezitli polis evine 26 Eylül 2022’de yaptığı saldırıda bir polis memuru şehit edilmiş, biri yaralanmış, iki saldırganınsa üzerlerindeki bombaları patlatarak intihar ettiği açıklanmıştı.
Bu saldırıdan üç gün sonra Büyükşehir Belediyesinde basın sorumlusu Bedrettin Gündeş “PKK propagandası” gerekçesiyle tutuklanmıştı.
İçişleri Bakanlığı da Mersin Büyükşehir Belediyesi hakkında terör soruşturması açmış ve dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına vermişti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun söz ettiği soruşturma buydu.
Akşener’in iktidarın “İstanbul’a çökmek” ve başka şehirlere de sıçratmak istediği iddiası, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı seçimle kaybettiği İstanbul’a yargı üzerinden kumpasla el koymakla suçlamasının altında bu gelişmeler de vardı. Muhalefete göre AK Parti, İBB imkanlarını kullanmadan 2023 seçimini kazanamayacağına inanıyordu. Mersin’in de stratejik bir değer olarak görüldüğü söylenebilir.
İstanbul-Mersin hattında Sinan Ateş’in Ankara’da öldürülmesi hangi karanlık hesapların sonucu ve hangi karanlık hesaplar üzerindeki örtünün kalkmaması için kimler uğraşıyor?