Geçen hafta bugünlerde, gözler 27 Şubat Pazartesi günü yapılacak Kılıçdaroğlu-Akşener görüşmesi ve 2 Mart Çarşamba günü yapılacak Altılı Masa toplantısına çevrilmişti. 2 Mart’ta Masanın Cumhurbaşkanı adayı çıkmadı ama iş bununla kalmadı. Ertesi gün İYİ Parti lideri Meral Akşener müttefiklerine ağır suçlamalarla masadan kalktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın (can kaybı 45 bini geçen) deprem felaketi ardından tarihini değiştirmediği 14 Mayıs seçimine -bugün itibarıyla 70 gün kala muhalefetin adayı yok. Akşener’in masadan neden kalktığı, ya da “kaldırıldığı” üzerine görünen ve görünmeyen pek çok senaryo dolaşıyor siyasi kuliste; ülkücü abilerden derin devlet aklına kadar.
Görünen neden(ler)
Görünen neden, Altılı Masada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz eden tek liderin Akşener olması.
Akşener ve partisi öteden beri Kılıçdaroğlu’nun “kazanabilecek” aday görmüyor, CHP’nin anketlerde önde görünen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ya da ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı aday göstermesini istiyor. Geçmişte Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması nedeniyle İYİ Parti içinden -Akşener’in o zaman şiddetle karşı çıktığı yakışıksız itirazlar dahi gündeme getirilmişti.
Kılıçdaroğlu’ysa da daha Altılı Masa kurulmadan önce iki belediye başkanının da görevlerinde kalması gerektiğini, aksi halde seçimle kazanılan iki büyükşehir yönetiminin AK Parti eline geçeceğini söylemişti. Toplantıda Kılıçdaroğlu’nun adaylığı önerilince Akşener’in yeniden ya İmamoğlu ya Yavaş demesi iki lider arasında restleşme anlamına geliyordu. Kılıçdaroğlu’nun da “O zaman beşimiz imzalarız” yolundaki sözlerinin ipleri kopardığı anlaşılıyor.
Akşener’in o gün “yetkili kurulların bilgilendirilmesini” öngören bildiriye imza atıp Masayı neden ertesi güne bıraktığını anlayabilmek için İYİ Parti’nin içine bakmamız gerekiyor.
İYİ Parti üç parça olmuştu
İYİ Parti 2017’de temel olarak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin muhalefet çizgisini terk ederek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a destek vermesine tepki duyan ülkücülerce kurulmuştu. Kuruluş aşamasında daha önce DYP ve ANAP’ta, hatta Aytun Çıray gibi hem DYP hem CHP’de siyaset yapan isimler katılmıştı. Örneğin siyasete DYP’de başlayıp AK Parti kurucusu olmuş, ordan MHP’ye geçip şimdi İYİ Parti Grup Başkanı olan İsmail Tatlıoğlu gibi isimler vardı. Buna Akşener’in İYİ Partiyi “Demirel’in Adalet Partisi” gibi merkez sağın güçlü ve Türkiye’nin birinci partisi yapma hedefiyle partiye aldığı akademi, sivil toplum ve piyasa kökenli isimler eklenmişti.
Altılı Masa sürecinde Akşener “ülkücü abiler” yerine diğer iki kanadı öne çıkarmaya başladı. Mart 2022’de Başkanlık Divanında değişikliğe gitti. “Kazanacak aday” vurgusuyla Kılıçdaroğlu’na itiraz eden Koray Aydın’ı Teşkilat Başkanlığından, Yavuz Ağıralioğlu’nu Dış Türkler Başkanlığından, Nuri Okutan’ı Milli Güvenlik Başkanlığından aldı. Ülkü Ocakları’nın önceki başkanlarından Müsavat Dervişoğlu ise TBMM Grup Başkan Vekilliğini korudu. Aynı süreçte Akşener İstanbul’da CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’yla iş birliği içinde İmamoğlu’nun seçilmesi için çalışmış olan İstanbul İl başkanı Buğra Kavuncu’yu Genel Merkeze, yakın ekibine çekti.
Ülkücü abiler rahatsız
Ancak iç gerilim 2023 Ocak ayında Ankara İl Başkanlığı seçiminde su yüzüne çıktı. Koray Aydın ve Genel Sekreter Uğur Poyraz’ın desteklediği adaylar nedeniyle parti kurullarında sert tartışmalar yaşandı.
Bu tartışmaların biri ardından -zaten sert bir diyet uygulayan- Akşener bir kalp sıkışması nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Sonunda Akşener’in ağırlığını koymasıyla merkez-sağ kanattan, İsmail Hakkı Köylüoğlu’nun oğlu Faruk Köylüoğlu Ankara İl Başkanı oldu ama sorunlar devam etti. Ülkücü kanadın merkez-sağ ve piyasacı-teknokrat-akademik ekibe tepkisi büyüyordu.
İç gerilim ülkücü abilerin belki de en kıdemlisi olan, MHP’nin önceki genel sekreterlerinden Cihan Paçacı’nın Kurumsal İlişkiler başkanlığından “Akşener’i koruyup kollama” gerekçeli istifasıyla arttı. O gün, 26 Ocak Altılı Masa toplanıyordu ve Paçacı Habertürk’ten Nagehan Alçı’ya “Sokakta Kılıçdaroğlu’na itiraz var” demeci vermişti. Oysa CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu daha 2022 Eylül’ünde Hürriyet’ten Hande Fırat’a “Kılıçdaroğlu olmazsa masa dağılır” demişti ve hala işinin başındaydı; Akşener de partisi de rahatsızdı.
İpler nasıl koptu?
6 Şubat depremi hem İYİ Parti hem Altılı Masa içindeki sorunları geri plana atmış göründü ama ortadan kaldırmadı. Akşener’e deprem bölgesi gözlemlerinde artık Siyasi İşler Başkanı olan ve aralarında sadece 1 yaş farka rağmen ara sıra “abi” olarak hitap ettiği Koray Aydın eşlik ediyordu.
Akşener, 2 Mart toplantısından işte böyle bir Genel Merkez’e dönmüştü. Akşener’in Masadan “Kalkmadığı, kaldırıldığı” söylemi, aslında ağırlığı Altılı Masanın devamından yana olan TBMM Grubunda da yankı buldu ama Genel İdare Kurulunda hava zaten ülkücü abilerden (ve ablalardan) yanaydı.
Daha düne kadar Erdoğan’ın “ucube tek adam yönetimini” devirmenin yegâne yöntemi olarak Altılı Masa ittifakını gören Akşener’in “Kılıçdaroğlu dayatmasına hayır” diyerek Masadan ayrılması böyle oldu. Burada Kılıçdaroğlu’nun da yapabilecekken yapmadığı bir hamleden söz etmek mümkün: bildiri imzalatmak yerine “O zaman 6 Mart’ta yeniden toplanalım” diyebilirdi. Seçmen zaten aday açıklaması beklemiyordu ama tartışmanın epey tırmandığı anlaşılıyor.
Siyasette birleşme de ayrılma da olabilir ama Akşener’in yine de ayrılırken CHP ve diğer ortaklara sert hakaretler yağdırması genel olarak yanlış bulundu. İmamoğlu ve Yavaş’a adeta Atatürk’ün “100 yıl önce olduğu gibi” vatanın istiklâli ve bütünlüğü söylemiyle CHP saflarından kopma çağrısında bulunmasıysa işin içinde başka iş olabileceği iddialarını alevlendirdi.
Nedir bu iddialar?
Bu iddialara, ya da tezlere Erdoğan’ın iş başında kalmasını isteyen iç ve dış çevrelerin bu “operasyon” için yüz milyonlarca bütçe ayırdığı gibi, Atlantik-ötesi aktörlerin işin içine karıştığı gibi hayli spekülatif olanları katmayacağım. Siyaset kulisinde az çok zemin bulan, ipuçları bulunabilecek olanları aktarmaya çalışacağım.
1- Ülkücü abiler kumpası: Bu iddialara göre Akşener partiyi merkeze çekmeye çalışmasında, güçlendikçe kendilerini tasfiye etme riski gören abilerin asıl amacı MHP’ye dönüp Bahçeli sonrası partiyi yönetmekti. İYİ Partiyi kurarken “Merak etmeyin Türkiye’yi biz yöneteceğiz” iddiasındaki Akşener’in, CHP taban ve örgütünün Kılıçdaroğlu’na karşı İmamoğlu’nu tercih edebileceği hesabında yanılmasını fırsat bildiler. Özellikle GİK toplantısında, HDP ile ilişkiler dahil “Bize haksızlık yapıldı” söylemini tırmandırdılar. Çoğu siyasette deneyimsiz olan akademi-piyasa kökenli ekip de bu söylemle heyecanlanıp koroya katılınca bazı merkez-sağ isimlerin uyarıları geri planda kaldı ve Akşener’i tasfiye etme niyetiyle o çıkışı yaptırdılar.
Kürt ve Alevi alerjisi
2- Derin devlet refleksi: Bu iddiaya göre, siyaset yasağı davasıyla İmamoğlu’nun adaylığı geriye düşüp Altılı Masa adaylığı -HDP’nin karşı olduğu- Yavaş ile Kılıçdaroğlu arasında kalınca derin devlet refleksi devreye girdi. Erdoğan’ın ilk turda seçimi almasının riskli olduğu görülüyordu ve ikinci turda HDP, ya da genel olarak Kürt seçmenin desteğini alan tarafın kazanacağı anlaşılıyordu. Anayasa Mahkemesinin HDP’yi kapatması ise kendiliğinden HDP seçmenini Erdoğan karşısında dikecekti. Böylece güvenlik bürokrasisi ve yargıdaki Kürt ve Alevi alerjisi alevlendi. Akşener’in DYP’nin İçişleri Bakanı, MHP’nin TBMM Başkan Vekilliği görevlerinde bulunmuş güvenlik bürokrasisini tanıyan bir siyasetçi olması bu çevrelerin işini kolaylaştırdı. İkisi de eski MHP’li olan Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi, Yaşar Okuyan’ın da (on gün önce ihraç edilene dek) CHP bünyesinden söylemleri bu alerjiyi güçlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için hem AK Parti hem İYİ Parti bünyesindeki mekanizmalar harekete geçirildi.
Sondan bir önceki hamle mi?
3- Deprem etkisi: Kahramanmaraş depremi bir yandan ekonomik kriz ve yönetim sıkıntılarından kurtulmaya çalışan Erdoğan üzerindeki baskıyı artırmış, Kılıçdaroğlu’nu aktif hale getirmişti. Deprem bölgesini Akşener’le turlayan Koray Aydın’ın Erdoğan’ın deprem nedeniyle seçmenden “şamar yiyeceği” sözleri basına yansımıştı. Bu durum İYİ Parti’de o zamana dek mevcut olan Kılıçdaroğlu’nu hafife alma eğilimini değiştirdi. İlk defa Kılıçdaroğlu’nun aday olursa kazanabileceği konuşulmaya başladı. Ülkücü abiler, eskiden MHP’de birlikte çalıştıkları Yavaş’ı istiyorlardı ama diğer yandan “eski hiyerarşide” Yavaş’ın Akşener’den kıdemli olduğu da konuşuluyordu. Akşener’in o nedenle bastırdığı İmamoğlu seçeneği tutmayınca Kılıçdaroğlu’nu engellemek için Masadan çekilmek dışında yol kalmamıştı.
Böylece Akşener 2018’de seçime girmek için 15 milletvekili ödünç istediği (ve aldığı), yüzde 10 barajı altında kalmasına rağmen Millet İttifakı üzerinden TBMM’de grup kurduğu, bazen “abi” diye hitap ettiği Kılıçdaroğlu’na tepkisel bir cephe aldı.
Gerçek hangisi? Belki hiçbiri, belki bunların bir karışımı. Ama Akşener’in seçime beş kala yaptığı -belki de sondan bir önceki hamle ile Erdoğan’ın bir moral avantaj kazandığı da bir gerçek. Bundan sonra belki bir hamleye daha zaman kaldı. O hamle ne olacak? Önümüzdeki sayılı günde yeni sürprizlere hazır olmalı.