“Türkiye ekonomisinde her şey yolundaydıysa, neden Bakan ve Merkez Bankası başkanı değişikliği yaptık? Yok, işler yolunda değilse neden dünkü bozgunun sorumlularını hala taltif etmeye devam ediyoruz?” Bu sözler TEPAV Başkanı Güven Sak’ın ekonominin hal ve gidişi üzerine ekonomim.com sitesindeki yazısından.
“Neyin olacağı hala belli olmadı” başlıklı yazısında şunları söylüyor:
• “Seçim biteli iki hafta oldu. Yeni hükümet açıklanalı bir haftayı geçti. Geçen hafta neyin olmayacağını görmüştük. Neyin olacağını görmek için bekliyorduk. Hala bekliyoruz. Neden?
• “Geçen haftaki durumumuzun Birinci Çukur Kanunu’na son derece uygun olduğunu düşünüyordum. “Eğer bir çukurun dibindeyseniz önce kazmayı bırakın”.
Sak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati yerine Mehmet Şimşek’i, Merkez Bankası başına da Şahap Kavcıoğlu yerine Gaye Erkan’ı getirerek “çukur kazmayı bıraktığı” görüşünde. Gerçi o isim vermemiş, etrafından dolaşmış ama sanırım Erdoğan’ın Kavcıoğlu’nun BDDK’ya atayıp bankacılık sistemine doğru mesajları vermediği gerekçesiyle “İkinci çukur kuralını” hatırlatmış:
• “Kazmayı bırakmış olmanız, bir çukurun içinde olduğunuz gerçeğini değiştirmez.”
Kazmayı bıraksa da hâlâ çukurda
Yani ekonominin hal ve gidişini düzeltmek için çukurdan çıkmak için de bir şeyler yapmalı Erdoğan hükümeti demek istiyor.
Bir başka iktisat profesörü Fatih Özatay da Şimşek’in atanması ve döviz kurunda ilk andaki yükselişi düdüklü tencerenin patlamaması için kapağın kontrollü olarak açılmasına benzetmiş ama devamının getirilmemesi durumunda “yangının kontrolden çıkabileceği” uyarısında bulunuyor.
Özatay seçimden önce de ister Erdoğan hükümette kalsın ister CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kazansın, yapılması gerekenin bir an öne “makule dönmek” olduğunu savunuyordu. Bu da “Maliye, para ve finansal istikrar politikalarında normalleşme. Kurumların öneminin artması ve politika tasarımına katılmaları” demekti.
Bunun işaretleri var mı? Güven Sak’ın dediği gibi, kazmayı bıraktık ama hâlâ çukurun dibindeyiz; insanlar ümitlenmek istiyor, bardağın dolu yanına bakmaya hazır ama hâl ve gidiş hâlâ tam umut vermiyor.
Ekonominin içinde bulunduğu durum CHP’nin içinde bulunduğu duruma benziyor.
CHP’deki hal ve gidiş
CHP’deki tartışma hâlâ Kılıçdaroğlu’nun 28 Mayıs seçim yenilgisi üzerine istifa etmemesi üzerine yürüyor.
Kılıçdaroğlu’nun MYK’yı değiştirmesi ve o MYK’nın da Kurultay kararı alması bir anlamda “çukur kuralının” kazmayı bırakma aşaması sayılabilir. Gerçi hâlâ 2024’e kalmadan sonbaharda, Ekim sonu, Kasım başı Kurultay’ın yapılacağı ilan edilmedi. Profesör Sak’ın ekonominin hal ve gidişi için söylediği gibi; “İşler yolundaysa MYK neden değiştirildi, değilse yenilginin sorumluları neden hâlâ “Biz olmadan asla” havalarında ortalarda boy gösteriyor? Geçenlerde CHP’nin “aynı şeyleri, aynı kişilerle tekrarlayıp faklı sonuçlar bekleme” açmazı içinde olduğunu yazmış, orada belli isimlerin 5, 6, 7 dönemdir bütün başarısızlıkları ortadayken milletvekili kaldıklarına dikkat çekmiştim.
Dolayısıyla CHP aslında daha çukuru kazmayı bırakmış değil; sadece birileri “Acaba artık kazmasak mı?” diye düşünürken, seçmenlerinin yıkılan umutlarıyla beslenen hizipler “Kazmaya devam” diyor.
Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve hizipçiler
Kılıçdaroğlu’nun yerine adaylığı imasıyla günlerdir dozu yükseltip zamana oynayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu değişimin MYK ile sınırlı kalamayacağını söylerken haklı. Ama CHP’nin değişimi sadece Kılıçdaroğlu’nun gitmesine bağlı değil; etrafındaki hizbin üyeleri kaldıkça CHP’nin, tıpkı ekonominin durumu gibi çukurdan çıkması çok zor.
Kılıçdaroğlu artık milletvekili olmadığı için CHP TBMM Grubunun başında kuruluşundan bu yana ilk kez Genel Başkanı bulunmuyor. Grup Başkanı Özgür Özel de aday olabileceği imasıyla konuşmaya başladı. İmamoğlu ve Özel’in henüz açık konuşmamalarının nedeni, ikisini de harekete geçiren şeyin, 1972’deki İnönü-Ecevit mücadelesinde olduğu gibi siyasi ve ideoloji ayrımı olmaması. Daha çok kişiler ve hizipler mücadelesi şeklinde.
O nedenle Ankara’da Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’da kendi aday olmayacak, ya da gösterilirse kabul etmeyecek ise ağırlığını Özel’den yana koyabileceği konuşuluyor.
Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin başında kalsın ya da kalmasın hal ve gidişin daha da kötüleşmemesi için yapabilecekleri hâlâ tükenmiş değil. Bunların başında Kurultayı “seçim süreci başladı” diyerek daha fazla geciktirmemek ve hizipçilerin çukuru derinleştirmeyi sürdürmemeleri için kazma, küreği ellerinden almak geliyor.
Hal ve gidiş o kadar kötü…