İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın uyuşturucu çetelerinden yasadışı bahis, şike ve tefecilik örgütlerine oradan sosyal medya fenomenleri üzerinden kara para operasyonlarına dek mücadelesinin sadece asayiş boyutu değil ekonomik boyutu da bulunuyor. Bu operasyonların Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Türkiye’ye dış yatırım gelmesinin koşullarından biri olarak gördüğü, “kara para aklama ve terörizmin finansmanına” dair “Gri Listeden” çıkma çabasıyla da bağlantısı bulunuyor. Zaten Yerlikaya’nın her sabah 08:15 civarında “X” hesabı üzerinden yaptığı duyurularda sıklıkla bu tür operasyonların Hazine ve Maliye’ye bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile eşgüdüm içinde yapıldığı da vurgulanıyor.
Kamuoyunda “Fatih Terim Fonu” olarak bilinen ve henüz ucunda ışık görünmeyen mali skandalın da uluslararası boyutları olan para aklama ve bahis şebekelerinin sadece yargı değil, İçişleri ve özellikle de Hazine ve Maliye’nin kapsama alanına girdiğini düşünmemiz için nedenlerimiz mevcut.
Ortak payda futbol sektörü.
Kayıt dışı milyonlar
Resmi kayıtlara göre, olay iş insanları Bülent Çeviker ve Atilla Baltaş’ın Nisan ayında Denizbank’ın Levent (ve daha önce Florya) Şube Müdürü Seçil Erzan hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla başlamış. Sonra Terim, Turan ve Belözoğlu 8 Nisan’da DenizBank’a giderek Erzan’dan şikayetçi olmuş, paralarını istemişler. (O aşamada henüz paraların resmi kayıt dışında ve elden teslim edildiği ortaya çıkmamış.) Aynı gün bankanın güvenlik görevlileri Erzan’ı evinden alıp banka merkezine, Genel Müdür Hakan Ateş ve yöneticilerle “sohbete” götürmüşler; Erzan, o sohpette bankayla ilişkiyi reddetmesini istediklerini iddia ediyor. Erzan 10 Nisan’da gözaltına alınıp 11 Nisan’da tutuklanmış. İfadesinde Fatih Terim ile birlikte diğer isimlerin de hesap trafiklerinin bulunduğu bilgisayar çıktılarını (ikisi yönetici konumdaki) dört DenizBank görevlisinin hazırladığını öne sürmüş.
Erzan hakkında “evrakta sahtecilik” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamalarıyla 66 yıldan 216 yıla dek hapis talebiyle hazırlanan iddianame 25 Ekim’de kabul edilmiş. 21 Kasım’da yapılan ilk duruşmada Erzan, hâkimin isim isteyip “Fatih Terim mi?” sorusuna “Evet” demiş.
Terim’siz “Terim Fonu”
Bütün olay “İmparator” lakabı takılan spor insanı Fatih Terim ve Denizbank’ın bu dolandırıcılıkta alet edilip edilmemesi üzerine kurulu ama iddianamede ne Terim ne Ateş’in ismi geçiyor. Terim buna ateş püskürüyor, bunu sorgulayanlara karşı “tarihin en büyük hukuk savaşını” başlatacağını söylüyor. Erzan’ı tanısa, evine davet edecek kadar ailesiyle içli dışlı olsa da Erzan’ın fonuna hiç para yatırmadığında ısrarlı, hatta Denizbank’taki 3 milyon dolarının kendisine ödenmediğinden şikayetçi.
Bu arada Hazine ve Maliye ile bağlantılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) da konuyla -doğal olarak- ilgilendiği anlaşılmış. Milliyet’ten Damla Gürel’in haberine göre, BDDK fonun büyüklüğünü 55 milyon dolar olarak hesaplamış.
Erzan’ın eski futbolcular Semih Kaya ve Ayhan Akman’ın ilgili ifadeleri üzerine ayrı birer tehdit ve tefecilik, ilk şikâyetçi olan Baltaş ve Süleyman Arslan hakkında da tefecilik soruşturması başladığı haberleri çıktı.
Erzan ise sıfırı tükettiğini asıl kendisinin para trafiğine ve haksız kazanca alet edildiği iddiasında.
Denizbank’ın açıklaması
28 Kasım akşama doğru Denizbank Kamuoyunu Bilgilendirme Platformu KAP’a uzun ve ayrıntılı bir açıklama gönderdi.
Açıklamada dikkat çekilen bir kaç önemli nokta var. Örneğin, Erzan’ın fon için kabul ettiği iddia edilen paraların hiç birinin bankanın resmi işleminden geçip belgelendirilmemiş olduğu. Dolayısıyla da bankanın kendi işleminden geçmemiş ve zimmet suçu oluşturulmamış hiçbir parayı ödeme zorunluluğunda bulunmadığı. Zaten Denizbank kendilerinin üstüne gelinmesini de Erzan’dan tahsil edilemeyen paranın avukatlar ve kamuoyu baskısıyla bankadan alınmak istemesine bağlıyor.
Açıklamadanın bir diğer çarpıcı yanı da Denizbank (ve aslında diğer bankaların da) ABD dolarına yıllık en fazla yüzde 4 faiz verirken, “saadet zinciri” olarak adlandırdığı bu yasadışı fon ile vaadedilen faziz oranlarının yüzde 250 ila yüzde 2670 arasında değiştiği ve bunun gerçekçi olmadığı. Yani banka şikayetçi 29 kişiye “Aklınız neredeydi de bu vaade inanıp ortada resmi belge olmadan elden teslim ettiniz paralarınızı?” demeye getiriyor.
Banka açıklamasının tam metnini bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Para nerede, dolandıran kim?
Uzatmayalım. Her gün yeni bir ayrıntı çıkıyor, sorular çoğalıyor.
Dolandırılan belli. Bazıları kazanırken Arda Turan, Emre Belözoğlu, sonra Galatasaray’ın kalecisi Fernando Muslera fena dolandırılmış.
Ancak bu işten birilerinin kazandığı kesin.
Kim onlar?
Kazançlarının kaydı var mı? Vergilerini vermişler mi?
İçişleri Bakanlığının mali suç operasyonlarında birlikte çalıştığı MASAK’ın Fatih Terim adıyla oluşturulan fahiş ve kayıtsız kazanç dosyasına el atması gerekiyor.
Bir konu daha var. Burada mesele Fatih Terim olmaktan da çıkıyor. Kolay para kazanma hırsının sosyal medya fenomenlerinden futbolculara, ekran ve sahne ünlülerine kadar, maalesef çürümüş bir kurala dönüştüğü mevcut ortamda sadece bir bankanın bir şube müdürü mü kalkışmıştır bu tür bir tertibe?
Başka şube müdürleri, başka bankalar yok mudur bu tür işlerin içinde? BBDK soruşturmalarını bu yönde de genişletmek zorunda değil mi?
Sadece yargı, sadece polis değil, Hazine ve Maliye de bu işin peşine düşmeli.
“Futbol sektörü kutsaldır, sistemi taşıyan sütunlardandır, sonuna kadar gidemeyiz” deniyorsa, o başka.