MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 12 Haziran’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a eğer CHP lideri Özgür Özel’le birlikte “normalleşme ve yumuşama arayışına” devam edecekse kendisinin aradan çekileceği muhtırasına Erdoğan henüz yorum yapmadı. Bugün İspanya’da oradan İtalya’ya geçip Başbakan Giorgia Meloni’nin davetlisi olarak G7 zirvesine konuk olacak. Belki dönüşte Bahçeli’nin çıkışıyla meydana gelen sarsıntıları yorumlar.
Bahçeli’nin sözlerine Özel yorum yaptı. Gerçi yaptığı yorum daha çok Bahçeli’nin söylediklerini hafifsemek amaçlı olduğundan MHP’lileri daha da kızdırdı; Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın açtı ağzını yumdu gözünü, tanıdık üslubuyla ağır sözler sıraladı. “Sen kendi partine bak, altını oyuyorlar” dedi. Özel, Bahçeli’ye “İttifakından memnun değilsen bize katıl” demiş, “Belli ki Cumhur İttifakında sorunlar var” diye eklemişti.
Sinan Ateş tek sorun değil
Sorunlar özellikle 31 Mart seçim sonuçlarından sonra saklanamaz boyutta. Gerçi Bahçeli’nin 12 Haziran’da Erdoğan adresli muhtıra gibi açık mektubunda özellikle vurguladığı Sinan Ateş cinayetinin üstüne gidilmesinden rahatsızlığı 31 Mart seçiminden önce büyümeye başlamıştı. Yerel seçimden CHP’nin birinci parti çıkması ardından Özel’in diyalog çağrısına Erdoğan’ın olumlu yaklaşması, Özel’in Erdoğan’a Sinan Ateş cinayetini bir de eşi Ayşe Ateş’ten dinlemesini önermesi ve Erdoğan’ın Bahçeli’nin bu konudaki hassasiyetini bilerek eşi ve iki kızını çağırıp dinlemesi MHP liderini isyan ettirdi.
Cinayet, Cumhur ittifakındaki 31 Mart sarsıntıları maddelerinde ilk sıraya yükseldi.
Bahçeli, Sinan Ateş cinayetinde MHP’li isimlerin suçlanıp ceza alması -devran dönerse işi parti kapatma davasına dek götürebilir.
Aslında Özel, Bahçeli’ye “kurmayların senin arkandan iş çeviriyor sözleriyle bir çıkış kapısı sunuyor. Ancak bahçeli bu konuda bir kişiyi dahi feda etse teşkilatında meydana gelebilecek sarsıntıları göze almak istemiyor. Neyin ne olduğunu Bahçeli elbette biliyordur.
Sinan Ateş cinayetinin seyri siyasetin gidişi bakımından önemli ama sadece o konu yok.
31 Mart sarsıntıları
Geçtiğimiz günlerde MHP, AK Parti’ye pek dikkat çekmeyen bir uyarı atışı yaptı. Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı Türkiye Belediyeler Birliği seçimlerinde MHP 56 delegesine oy kullandırmadı. Böylece AK Parti’nin TBB delegelerinin tamamına hakim olmadığını su yüzüne çıkardı. 277 AK Parti delegesinden 250’si AK Parti adayına oy atmıştı; AK Parti Genel merkezi şimdi adaylarını desteklemeyen o 27 belediye başkanını arıyor.
CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir’in 13 Haziran’da söyledikleri de fay hatlarına bir yenisini eklemeye aday. Emir, AK Parti ile yapılan görüşmeler sonucu, “etki ajanlığı” suçlamasına 9’uncu Yargı Paketinde yer verilmeyeceği sözünü aldıklarını duyurdu. Etki ajanlığı özellikle MHP’nin ısrarlı olduğu bir konu. Üstelik daha geçenlerde NATO Parlamenterler Asamblesi toplantısına katılan MHP milletvekillerinin de AK Parti ve diğerleriyle birlikte benzeri yasa çıkaran Gürcistan’ı yasayı iptal etmeye çağırdıkları halde.
Cumhur İttifakının geleceği
Öte yandan AK Parti saflarında Cumhur İttifakının kendi aleyhlerine, MHP lehine çalıştığı kanısı son Kızılcahamam toplantısında da dile getirilmiş. Oysa MHP desteği olmasaydı Erdoğan’ın 2018 ve 2023’te Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün olmayabilirdi. Bahçeli, AK Parti’de suyu bulandıranlar derken bunu da kastediyor.
Bahçeli’nin 12 Haziran’da adresi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olan muhtıra gibi açık mektubu ardından Cumhur İttifakının çatırdadığı, dağılmaya başladığı yorumları yapıldı. Ben bu görüşte değilim; çıkar temelli ortaklıklar, ortak çıkarlar ortadan kalkmadıkça dağılmaz. Ama her gün iki müttefik arasındaki fay hatlarında gerilim enerjisi biriktiren bir konu daha çıkıyor. Bu konuları 31 Mart seçimlerinin artçı sarsıntıları sayabiliriz. Sarsıntılar binayı sallasa da henüz ağır hasar sayabileceğimiz şiddette değil. Ama sarsıntılar böyle devam ederse hasar ağırlaşabilir.