Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 30 Temmuz 2024 tarihinde TRTHaber’e verdiği röportajda, Yargı Reformu Strateji Belgesi için vatandaşların görüş ve önerilerinin alınmaya başlandığını, bunun için yargireformu.adalet.gov.tr internet sitesinin erişime açıldığını ve web sitesinin UYAP sistemine entegre edildiğini duyurmuş.
Ne ülke gündeminde yargı reformu var, ne siyasi irade yargıyı reform etme niyetinde, ne de olmayan bir reform için strateji oluşturmak mümkün. Fakat doğuştan ölü, sözde strateji belgesi yayımlama gayesiyle kamu kaynakları israf ediliyor. Yargı reformu yapmanın zorluklarını ve arka planını bilmeyen vatandaşın “bana da sordular, teşekkürler” demesi isteniyor.
Oldu-bitti belgeye zemin oluşturma çabası
Öncelikle yargı reformu stratejisi belgesinin hazırda mevcut fakat henüz yayımlanmamış olduğunu belirtelim. Zira uzun zamandan beri Adalet Bakanlığı bürokratlarının bu belgeyi hazırladıkları biliniyordu. Bakan Tunç’un önceki beyanlarında bu belgenin yakında yayınlanacağını ilan etmesi üzerine “Sözde Yargı Reformu ve Eften Püften Strateji Belgeleri” başlıklı yazıyı kalem almıştım.
Yetkin Report sitesinde 14 Haziran 2024’te yayımlanan yazımda, bakanlığı “adalet bürokrasisinin yargı hizmetinin muhataplarına sormadan oluşturduğu yargı reformu strateji belgelerinin başarısız olması kaçınılmaz” diyerek eleştirmiştim.
Derme-Çatma meşruiyet zemini
Sayın Bakanın “internet sitesi” ve “platform” dediği şey, yargireformu.adalet.gov.tr adresinden erişilen primitif ve derme-çatma bir sayfa. Sayfaya internet üzerinden erişilebiliyor, fakat UYAP’tan 1 Ağustos günü erişilemedi.
Sayın Tunç’un 30 Temmuz’daki beyanatının eleştirileri karşılamak, bakanlık bürokratlarının hazırlamış olduğu belge hakkında “vatandaşın da görüş ve önerilerini de aldık” diyerek meşruiyet kazandırmak gayesiyle acele ile düşünülmeden hazırlanmış olduğu çok belli.
İsim, soy isim ve telefon numarasını vererek, görüş ve önerilerin beyan edileceği, gönderim yapabilmek için basit bir toplama işlemi sorusu cevaplanacağı ve boşluklarla birlikte 740 karakter sığan bir kutucuktan ibaret.
Suistimale ve keyfiliğe müsait
Suistimale oldukça açık olan sayfaya e-devlet üzerinden erişim suretiyle girilecek yazıların gerçek olması, hayali, takma ve sair isimlerle troller veya robotlar tarafından veri girilmesini önleyecek tedbirler alınmamış. Girilecek bilgilerin nasıl kayda alınacağı, bunlara kimlerin erişebileceği, kamuoyunun erişim imkânı olup olmadığı, nasıl ve neye göre değerlendirileceği belirtilmemiş.
Bakan Tunç, “buraya sunulan görüş ve öneriler, incelenip tasnif edilerek […] değerlendirilecek ve strateji belgesine yön verecek” demiş fakat bilgilerin nasıl kayıt altına alınacağı, tasnif edileceği, bilgilere kamuoyunun nasıl erişeceği, neye göre değerlendirileceği, kabul veya reddedileceği ve strateji belgesine nasıl yön vereceği belli değil. Bakanlığın görüş ve önerileri resmi olarak kayıtlara alması öngörülmemiş; öyle olsaydı yapılması gereken, kayıt numarası, alındı belgesi verilmesi öngörülmemiş. Görüş ve önerileri bilimsel esaslara göre değerlendirmeyi sağlayacak bir mevzuat olmadığı gibi sayfada da buna ilişkin bir düzenleme yapılmamış.
Hedef olmadan reform olmaz!
Yukarıda sözünü ettiğim yazımda 2009, 2015 ve 2019 strateji belgelerinin bir yargı reformu sağlamadığını, “yeni ve sivil anayasa” isteyen AK Partinin, yargıya ilişkin önerileri belli olmadan reformdan ya da stratejiden söz edilemeyeceğini yazmıştım.
Bakan Tunç, bu eleştirilerime “[yargı] Reform süreci hiçbir zaman bitmez. 22 yıldan bu yana önemli reformlar yaptık. Yargı birliğini sağlayan önemli reformları hayata geçirdik” diyerek cevap vermiş.
Yargı deneme yanılma uygulanabilecek bir saha değil, tersine toplumun en zor, sıkıntılı ve karmaşık konularının irdelendiği ve çözümler bulunduğu yerdir.
Reform konularını derinlemesine ve çok düşünmek, bütün verileri toplayarak itina ile irdelemek, nihai hedefleri net olarak tespit etmek ve hedefe ulaşmak için yapılacak eylemleri ince detayları ile belirlemek, önceliklendirmek, planlamak ve simülasyonlar yapmak şarttır. Bazı hallerde pilot projeler yoluyla gerçek hayatta da sınanarak istenilen sonuçları vereceğinden emin olmak gerekir.
Hukuk yargılamaları usulünde yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yapılan ibretlik ön inceleme, belirsiz alacak davası ve sair diğer hataların sistemi içine soktuğu sıkıntılar ile adil ve ekonomik yargılama ilkelerinden kayıplar da gösterdiği üzere reform yapacağız derken kolaylıkla hata yapılabilir ve sistem eskisinden daha da kötüleştirilebilir.
Bu ve benzeri birçok sebeple yargıda sürekli olarak reform yapılamaz. Reform çalışmaları uzun aralıklarla duraklamalı olmak zorunludur. Başka bir deyişle yargıda sürekli olarak reform yapılamaz. Çünkü bir kere reform yapıldığında sonuçlarını görmek çok uzun zaman alır.
Planlı reform değil, sürekli başarısızlık
Bakan sözlerinin devamında: “Yargı alanında özellikle uygulamaya yönelik planlı bir reform sürecini 2009’dan itibaren başlatmıştık. Önümüzdeki yargı reform strateji belgesi hazırlığı yapılırken, önceki belgelerde tutturulamayan hedefleri de dikkate alarak bir hazırlık yapıyoruz” diyerek reform çabalarında başarısız olduklarını açık olarak ikrar etmiş. Fakat bunu “sürekli reform” olarak takdim etmeyi tercih etmiş.
Ortada planlı bir yargı reformu süreci yok; tersine yapılacak işler listelerini gerçekleştirmekte bile sürekli başarısızlık var!
Eğer, Sayın Bakan’ın dediği gibi planlı bir reform süreci söz konusu olsaydı 2015 ve 2019’da yeni strateji belgeleri değil, 2009 belgesindeki hedeflerin gerçekleşme durumu ile gerçekleşmeme sebeplerini açıklayan güncellemeler yayınlanırdı.
Oysa Adalet bakanlığı 2009, 2015 ve 2019’da yaptığı üzere her beş senede bir strateji belgesi yayınlama alışkanlığını sürdürerek özünde yeni bir “yapılacak işler” listesini 2024’te yeni yargı reformu strateji belgesi olarak yayınlamaya hazırlanıyor ve “reform” sözünün anlamını erozyona uğratmaya devam ediyor.
Başarısızlığa toptan körlük
“Önceki belgelerde tutturulamayan hedefleri de dikkate alarak bir hazırlık yapıyoruz” diyerek öncekilerin başarısızlığını kabul eden Bakan Tunç’un bunların neler olduğunu açıklamamış olması kötü; fakat bunu kendisine sorulmamış olması daha da kötü.
Eleştirel ve karşıt düşünenlere şans vermeyen TV kanalı haklı ve gerekli soruları sormayarak bakanın düşünce ve sözlerindeki hataları görmesini ve gelişmesini engellemenin ötesinde halka, en hafifiyle söylemek gerekirse, saygısızlık ediyor.
İstinaf mahkemelerindeki sorununu kimse biliyor mu?
Bakan Tunç röportajında: “İstinaf dairelerindeki iş yoğunluğunu azaltmaya yönelik çalışmalarımız var. […] İstinaf mahkemelerinde dosya daireye geldiğinde 1 ay içinde ön incelemeyi tamamlayıp görevli olup olmadığına karar ver[ecek]; [görevli olmadığına karar verirse dosyayı] görevli mahkemeye gönderecek, görevli mahkeme de karar verecek. Dolayısıyla dosyanın aylarca sürüncemede kalması önlenecek” demiş.
Bu sözler bakanın ve ekibinin istinaf mahkemelerindeki sorunların boyutları, sebepleri hakkında yeterli bilgiye ve çözüm için sağlam fikre de sahip olmadığını düşündürüyor.
Çözmek istediğimiz sorunların fazlasını yarattık
Yargıda iş yükünü ve kalite sorunlarını artıracağı belli olduğu, Türkiye’nin gerçeklerine de uymadığı halde Avrupa Birliği’nin (AB) tavsiyeleri ile istinaf mahkemeleri kamburunu yargı sistemimize ekledik. Sanki “el elin eşeğini türkü çığırarak arar” sözünü ellerin ataları söylemiş gibi kendi sorunlarımızı kendi aklımızla çözmek yerine Avrupalıların aklına uyduk. Kendi söküğünü tam dikemeyen AB’nin, bize verdiği fonlar ile onların yarım aklını kendi aklımıza tercih ettik. Şimdilerde bunun acılarını çekiyoruz.
Çözmek istediğimiz sorunların benzerini ve belki de daha fazlasını yarattık. İstinaf mahkemelerini temyiz mahkemeleri, Yargıtay’ı ve Danıştay’ı henüz içtihat mahkemeleri yapamadık. Taraflar, vekilleri, bilirkişiler ve ilgili herkesin katılacağı, bütün delillerin baştan sona tartışılacağı tek celsede sözlü yargılamayı istinafta da gerçekleştiremedik. En karmaşık davalarda bile duruşma yapmak hakimlerin takdirinde. İstinaf mahkemelerindeki usul ve yargılama hataları hakkında temyiz denetimi olmadığı için istinaf aşaması adeta keyfi bir incelemeye dönüştü.
İstinaf hakimlerinin de insan olduklarını, olağan üstü yetenekleri olmadığını, tozlu torbalarda doldurulmuş onlarca klasöre gelişi güzel takılmış, belli bir yazım veya takdim standardı olmayan yüzlerce sayfa dilekçe ve delilleri okuyamayacaklarını göz ardı ediyor; fakat sanki dosyalardaki her belge en ince ayrıntısına kadar okunup incelenirmiş gibi hayaller kuruyoruz. İnsanların kolaya kaçacağını, duruşmada tam bilgilenerek karar oluşturma zahmetine katlanmayıp, güya dosya incelenmiş gibi el yordamı ile kararlar vererek gerçek ötesine geçmelerinin hesabını ne ilk derece, ne istinaf ne de temyiz hakimlerine soruyoruz.
Örnek olay: görev, istinafın sorunu mu mazereti mi?
İstinaftaki sorunların ve sebeplerinin neler olduğunu kimse bilmiyor. Avrupalıların Avrupa Konseyi – Avrupa Adaletin Etkinliği Komisyonu, CEPEJ, vasıtasıyla empoze ettiği aristokratik dosya temizleme, devir eden, bozma ve benzeri kriterler bazında bakanlığın yayınladığı adalet istatistikleri ise bir ipucu vermekten uzak. Dosya sayıları veriliyor ama bir dosyada ortalama kaç dilekçe olduğu, kaç sayfa olduğu, kaç duruşma istendiği, kaçının kabul edildiği, dilekçelerdeki istinaf sebeplerinin ve kararların neler olduğu, hangi konularda yoğunlaştığına ve benzeri birçok konuda hiç veri üretilmiyor.
Hal böyle iken, hangi veriye veya tespite dayandığını açıklamadan, Bakan Tunç, istinaf sürecine ön inceleme halkası daha eklemeyi öneriyor. Önü arkası veya alternatifi düşünülmemiş naif bir fikir. Çünkü istinafa gelen dosyaların ön incelemesi bakanın umduğu gibi bir aylık sürede yapılamaz. Hakimlerin işlerini en etkin ve hızlı yapmalarını sağlayacak etkin bir idare sistemi henüz Türkiye’de yok. Gelen dosyaların, sadece görev konusunda bile ayrıca ön inceleme yapılması diğer dosyaların süresini hiç yokken en az 1 ay daha uzatır.
Eğer görev ile ilgili kararların öncelikli ve hızlı incelenmesi amaçlanıyorsa, ilk derece mahkemesinin istinafa gitme sebebinin görev konusunda olduğu işaretlenerek en görevle ilgili mesele, istinaf mahkemelerine bir yük getirmeden, kolayca çözülebilir.
Adalet Bakanlığına açık dilekçem:
“Reform iradesi bulunmadan, reformla gerçekleştirecek hedeflerin ne olduğu belirlenmeden bir strateji olmayacağı gibi buna dair bir belge de olamaz. Kamu kaynaklarının israf edilmemesini talep ederim.
Söz konusu internet sayfasında toplanacak görüş ve öneriler üzerinde gönüllü çalışmak istediğimden kayıtların aleni hale getirilmesini, yapılacak toplantılara davet edilmemi talep ederim.
Eğer bakanlığınız siyasi iradeye bir yargı reformu önermek ve bunun için strateji oluşturmak niyetinde ise Daha İyi Yargı Derneği’nin hem basılı hem www.dahaiyiyargi.org adresinde çevrimiçi yayımlamış olduğu “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” kitabındaki çözümlerin gerçekleştirilmesini talep ederim.
Talebimin kabulü, reddi veya başka bir şekilde değerlendirilmesi halinde durum hakkında tarafıma yazılı bilgi verilmesini, yasal başvuru haklarım ile yollarının gösterilmesini rica ederim.
Saygılarımla
Av. Mehmet Gün”
Son olarak okuyucularımdan ricam:
Yukarıdaki taleplerimi sizler de benimsiyorsanız yukarıdaki açık dilekçe metnini kopyalayıp geliştirerek bakanlığın yargireformu.adalet.gov.tr sayfasına yapıştırarak yargı reformu çabalarına destek olmanızı dilerim.