Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın Kasım’da ABD Başkanlık seçimini kazandıktan sonraki ilk basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “çok akıllı bir adam” olarak övdüğü, “Suriye’nin anahtarını Türkiye’nin elinde tuttuğunu” okuyabilirsiniz. Ama Türkiye’nin “akıllı” bir hamleyle “Fazla can kaybına yol açmadan Suriye’ye çöktüğü” ifadesi adate cımbızlanarak çıkarılmış. Oysa Anadolu Ajansı’nın -gerçi sadece İngilizce yayınında- “unfriendly takeover” ifadesi yer alıyor.
İngilizce “Unfirendly takeover” iş dünyasında zoraki alım, ya da son zamanlarda Türkiye’de çok kullanılan argo ifadesiyle “çökme” karşılığı sayılabilecek “hostile takeover” ifadesiyle eş anlamlı kullanılmış. Konuya hâkim olanlar, buna örnek olarak Trump’ın yeni kankası Elon Musk’ın Twitter’ı ele geçirmesini gösteriyorlar.
Trump’a göre “çökme”
Trump’ın dünyasında zoraki alım, ya da “çökme” eyleminin kötü bir karşılığı yok; tersine elindeki gücü kendi amacı doğrultusunda kullanarak rakip şirketi, sahiplerinin rızası olmasa da ele geçirmek bir başarı göstergesi. O da henüz neyin, nasıl sonuçlanacağı belli olmamasına rağmen Erdoğan’ın hamlesini övüyor.
Nitekim, Esad’ı deviren HTŞ önderliğindeki güçlerin “Türkiye tarafından kontrol edildiğini” öne sürerken “Ve bu sorun değil, bu da savaşmanın başka bir yolu” demesi bunu gösteriyor.
Trump’ın basın toplantısının soru-cevap bölümünde bu konuda söylediklerini basın toplantısına katılan ajans ve gazete muhabirlerinin bildirdiklerinden derleyince ortaya daha net bir görünüm çıkıyor. Buna göre Trump, Esad’ın devrilmesi ardından Suriye’de kalan 900 Amerikan askerinin akıbeti sorulduğunda önce ilk başkanlık döneminde gerçekleşmeyen askerleri geri çekme kararını hatırlatmış ve sözü Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a getirmiş.
“Bu arada Türkiye büyük bir güç,” diye devam etmiş Trump; “Erdoğan çok iyi anlaştığım biri ama büyük bir askeri gücü var. Ve onunki savaşla yıpranmadı. Çok güçlü, kuvvetli bir ordu kurdu.”
“Suriye’nin anahtarı Türkiye’de”
Sonra -belki aynı zamanda dikkatleri ABD’nin Suriye’den çekilip PKK’nın uzantısı PYD/YPG’yi savunmasız bırakması anlamına da gelecek 900 Amerikan askerinden dağıtmayı da amaçlayarak devam etmiş:
• “Eğer iki kişiden bahsediyorsanız, taraflardan biri esasen yok oldu. Diğer tarafın kim olduğunu kimse bilmiyor, ama ben biliyorum! Türkiye. “Bunun arkasında Türkiye var. O [Erdoğan] çok akıllı bir adam. [Türkler] binlerce yıldır bunu istiyorlardı ve o da bunu elde etti.”
Burada “binlerce yıl” sözü ile Trump mecaz yapıyor ama yüz küsur yıl önce Osmanlı döneminde Türkiye’nin bölgeden çekilmesini kast ediyor muhtemelen. Devam ediyor:
• “İçeri giren bu insanlar (HTŞ, SMO) Türkiye tarafından kontrol ediliyor. Ve bu sorun değil, bu da savaşmanın başka bir yolu.”
• “Şu anda Suriye’de çok fazla belirsizlik var… Bence Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elinde olacak.
• “Türkiye çok akıllı. [Erdoğan] çok zeki bir adam ve çok sert. Türkiye çok fazla can kaybına yol açmadan dostça-olmayan bir devralma gerçekleştirdi.”
“Dostça-olmayan” devralma ifadesi, yapay zekâ tercümesi; henüz iş dünyası argosuna o kadar inememiş YZ, ticaretten anlayanların lisanıyla “çökme” ifadesinin karşılığı.
Trump’ın çıkışının anlamı
Trump’ın bu çıkışı Ankara’da iktidar saflarında bir memnuniyet dalgasına yol açsa, Erdoğan’a iç politikada kahramanlık puanları getirecek olsa da Türkiye’nin üzerindeki risk ve sorumlulukları artırıyor.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a gidip Ahmed “Golani” el-Şara ile görüşüp Emevi Camii’nde şükür namazı kılması Türkiye’nin gövde gösterisiydi; Türkiye’nin bunu yapacak tek NATO üyesi olduğunu da vurguluyordu.
Öte yandan Türkiye’yi, HTŞ yönetiminin Suriye’yi Afganistan yapmayacağına dair vaatlerine de bir tür kefil yapıyordu; tutulacak sözlerin itibarı kadar, tutulmayacak sözlerin yükünün de kefili.
Daha önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “HTŞ kontrolümüzde değil” sözlerinin AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik tarafından özellikle vurgulanmasından birkaç saat sonra bu iddianın 20 Ocak’ta beyaz Saray’ı devralacak Trump’tan duyulması dikkat çekici.
Yeni pazarlık önerisi mi?
Ayrıca, Trump’ın bu çıkışını bir süre önceki “Suriye’de ne işimiz var?” sözleriyle birlikte okumak gerekiyor. Trump, Suriye’den çıkmak yanlısı ama Türkiye’nin Suriye’deki PKK varlığıyla mücadelesinin kendisine IŞİD’le mücadele ve İsrail’in savunulması puanları kaybettireceği endişesinde.
Trump’ın sözleri Erdoğan’a yeni bir pazarlık zemini önerisi olarak da okunabilir.
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini sadece Suriye ve PKK’ya bağlayanlar asıl çıngarın Türkiye’nin kuzeyinde, Rusya-Ukrayna sahasında kopmak üzere olduğunu unutuyorlar. Ve NATO üyesi Türkiye’nin askeri olarak, özellikle de Trump’ın ilk döneminde getirilen F-35 yasağıyla riskli duruma gelen hava kuvvetlerinin güçlendirilmesi gerektiği gerçeğini…