

Yeni bir araştırma toplumun büyük bölümünün PKK’nın kendini fesih ve silah bırakma sürecinin aşamalarındamn habersiz olduğunu gösteriyor.
PKK’nın, MHP lideri Bahçeli’nin önerisi ve kurucusu Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine topladığı silah bırakma ve fesih kongresinin sonuçlarını her aç açıklaması bekleniyor. Bu süreçte silahların teslimi ve PKK’lıların statüsü gibi kritik başlıklar öne çıkıyor. Zorluklar ve soru işaretleri ortada. Bir sorun da toplumun büyük ölçüde habersiz oluşu.
Ayrıntılarına şimdi gireceğimiz yeni bir araştırmaya göre, toplumun yalnızca yüzde 10’u PKK Kongresi hakkında bilgi sahibi olduğunu söylüyor. Yüzde 25’i duymuş ama ne olduğunu bilmiyor. Yüzde 65’ı ise tamamen habersiz.
Akademik Danışma Kurulu üyesi olduğum ve Can Selçuki’nin yönettiği araştırma ekibi “Research İstanbul” tarafından her ay düzenli olarak abonelerle paylaşılan Türkiye Raporu’nun bu ayki sayısının önemli bir bölümü, bu sürecin toplum tarafından nasıl algılandığını anlamaya ayrıldı. 2–6 Mayıs tarihleri arasında Türkiye genelinde gerçekleştirilen ve Mayıs ayı ortasında abonelerle paylaşılacak olan bu çalışmada dikkat çekici bazı bulgular yer alıyor.
Toplumun çoğunluğu habersiz
Örneğin; her ne kadar devlet ve süreci yakından takip eden uzmanlar, PKK’nın kendi kongresini toplamasının önemini vurgulasa da toplumun benzer bir hassasiyete sahip olduğunu söylemek pek mümkün değil. Araştırmaya katılanların yüzde 65’i yapılacak kongreden habersiz olduğu yanıtını verirken, yüzde 25’i kongrenin farkında olduğunu ancak detaylara hâkim olmadığını ifade ediyor. PKK’nın silah bırakma ve fesih kongresi ve bunun önemi hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olduğunu söyleyenlerin oranıysa araştırma sonuçlarına göre yalnızca yüzde 10.
Bu sonuç temelde iki önemli noktayı gösteriyor.
1- Süreç ve onun kritik dönemeçleri, şimdiye dek kamuoyuna yeterince duyurulmamış. Bu durum, sürecin büyük ölçüde yukarıdan aşağıya, toplumdan kopuk şekilde yürütüldüğünü ortaya koyuyor.
2- Siyasal duyarlılığı yüksek bir toplum olan Türkiye’de bile, PKK’nın kongresi gibi tarihsel öneme sahip gelişmeden toplumun büyük bir kısmı habersiz ise, bu durum insanların gündeminde daha öncelikli başka meselelerin olduğunu düşündürüyor.
Derinleşen ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı, toplumun başka konularla ilgilenmelerinin önüne geçmiş gibi görünüyor.
Önemli olan PKK’nın bitmesi
PKK’nın silah bırakma süreci, dünya genelindeki pek çok örnek arasında en çok Britanya-İrlanda örneğiyle, IRA süreciyle karşılaştırılabilir. IRA, 1997’de ateşkes ilan etmiş; 1998’deki “Good Friday – Hayırlı Cuma” Anlaşması’nın ardından uluslararası bir komisyon eşliğinde 2005’te tamamen silah bıraktığını açıklamıştı. Bu süreç, çok taraflı müzakereler, güven inşası ve karşılıklı tavizlerle mümkün olmuştu.
Oysa Türkiye’de hükümet PKK ile bir müzakerenin söz konusu olmadığını, eğer yarım asırlık bu kanlı çatışma ortamının kansız bitmesi mümkün olmazsa mücadeleye devam edileceğini söylüyor. Yine de siyasi af, mahkum tahliyesi ve militanlara ne olacağı gibi sorular önem taşıyor ve gelişmeler bunların tartışıldığını gösteriyor.
Araştırmaya göre, toplumun bu konuda da net bilgiye sahip olmadığı, sürecin başarıyla sonuçlansa bile sonrasındaki gelişmelerden genel olarak habersiz bulunduğu, sadece PKK’nın bir an önce bitmesini istediği aşağıdaki tabloda görülüyor.
Üstelik bu oranlar sadece kongreden haberdar olan kesimin görüşlerini yansıtıyor. Tahminimce, bu sorular toplumun geneline yöneltilse çok daha sert cevaplar alınacaktır.
Silah bırakma da anlatılamamış
Konu silahlar meselesine geldiğinde ise tablo yine pek iç açıcı değil. Silahların Türkiye’de teslim edilmesine toplumun yüzde 48’i olumlu bakarken, nasıl yapılacağı net olarak belirlenmemiş bir yöntemle imha edilmesine ise yalnızca yüzde 36 oranında destek veriliyor. Her ne kadar bu durum ilk bakışta büyük bir sorun gibi görünmese de Suriye, İran ve Irak’ın kuzey bölgeleri hesaba katıldığında, bu silahların akıbeti, bölgenin geleceğinde belirleyici bir rol oynayabilecek önemde.
Eğer iktidarın amacı sadece Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye yansımasını engellemekten ibaret değilse ve bu hedef iç politik hesapların ötesine geçiyorsa, toplumun bilinçlendirilmesi ve demokrasinin güçlendirilmesi şarttır. Zira hem dünya deneyimi hem de Türkiye’nin geçmişi gösteriyor ki çatışma çözümünde toplumsal farkındalık ve demokratik kurumsallaşma kritik önemdedir.
Toplum bilgilerndirilmeli
Bilinçli bir toplum barış sürecini sahiplenir, provokasyonlara karşı dirençli olur. Demokrasi ise taraflara ifade, temsil ve müzakere imkânı sunarak şiddetin yerini diyaloga bırakır. Hukukun üstünlüğü ve temel haklar da sürecin hem önleyici hem kalıcı yönünü destekler. Bu bağlamda halkın katılımını sağlayacak şeffaf ve kapsayıcı politikaların hayata geçirilmesi, sürecin meşruiyetini ve sürdürülebilirliğini artıracaktır.
Bu koşulların Türkiye’de kısa vadede sağlanması zor görünse de bunları göz ardı etmek uzun vadede önemli bir fırsatın kaçırılmasına yol açabilir.Türkiye’nin bugünü ve geleceği hakkında bu kadar stratejik önem taşıyan bir konudan toplumun çoğunluğunun habersiz olması sürecin ilerleyen aşamalarını zorlaştırabilir.