“Partisini bu duruma düşüren zat, kendisine karşı çıkan herkesi susturarak, gerekirse kapı dışarı ederek diktatörlüğün dik âlâsını sergilemektedir.”
Bilin bakalım bu sözleri kim, kimi eleştirmek için sarf etti?
Hayır, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek için kurmadı bu cümleyi. Gerçi söylese kimse yadırgamazdı; zaten bir süredir Erdoğan’ı kendisine karşı çıkan herkesi susturmak, kapı dışarı etmek ve Türkiye’yi diktatörce yönetmekle suçluyor.
Ama bu cümleyi bu defa Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na karşı sarf etti. 25 Ocak’ta video üzerinden AK Parti’nin Mersin, Denizli ve Uşak il kongrelerine hitabı sırasında.
Hem de AK Parti’nin kuruluşundaki üç temel direğinden biri olan Bülent Arınç’ın, neredeyse arkasından teneke çalınarak Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifaya zorlanmasından tam iki ay sonra. Gerekçesini hatırlayan var mı? Hatırlatalım.
Arınç, Gül, Davutoğlu, Babacan, Yıldırım
Arınç’ın istifasını isteyen AK Parti’nin seçim ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli olmuştu. Çünkü Arınç, Erdoğan’ın 13 Kasım’da Türkiye’ye artık hukuk ve ekonomi reformu gerektiğini söylemesi üzerine, Demirtaş ve Kavala’nın yıllardır tutuklu yargılanmalarına karşı çıkmıştı.
Arınç, Erdoğan gibi düşünmediği için AK Parti sisteminden dışlanan ilk isim değildi. AK Parti’nin Erdoğan ve Arınç’la birlikte kuruluş üçlüsünden olan, önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e AK Parti kapıları cumhurbaşkanlığı görev süresinin dolduğu 2014 Kongresinde kapanmıştı. Gül 2013’te Gezi protestolarının bastırılması yönteminden yolsuzlukla mücadeleye dek bazı konularda Erdoğan gibi düşünmemeye başlamıştı.
Erdoğan, Gül’ün tasfiyesini Ahmet Davutoğlu üzerinden sağladı; kendisi cumhurbaşkanı seçilirken Davutoğlu’nu Başbakan ve parti genel başkanı olarak yerine bıraktı. Ancak Davutoğlu da Erdoğan gibi düşünmemeye başlamıştı. Örneğin Erdoğan, Davutoğlu’nun Ali babacan ile birlikte hazırladığı siyasetin şeffaf finansmanı projesine Erdoğan “İlçe başkanı yapacak kimse bulamazsınız” diye karşı çıkmıştı. Babacan 2015’te kenara çekildi, Davutoğlu, Binali Yıldırım üzerinden yürütülen bir parti-içi darbeyle 2016’da tasfiye edildi. Yıldırım’ın altındaki koltuk ise, süresi dolmasına bir yıl kala Bahçeli desteğiyle çekildi.
Tek adama karşı “tek adamcağız”
Erdoğan aynı konuşmasında, yazının başındaki cümlenin hemen ardından şunları söyledi: “Biliyorsunuz bunlar yıllarca bizi ve pek çok siyasetçiyi tek adamlıkla suçladılar. (…) Şu anda CHP’de tek adamcağız siyaseti işliyor. Türkiye’nin ilk siyasi partisi CHP’yi tek bir adamcağıza ve onun kimin suflesi olduğu bilinmeyen stratejilerine mahkûm ettiler.”
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “Aklınca küçümsemeye çalışıyor ama kendine yol arkadaşı arıyor” yanıtını verdi. Ama bu sözleriyle Kılıçdaroğlu’nun “stratejilerinin” Erdoğan’ı gerçekten rahatsız ettiğini anlayabiliyoruz. O stratejileri, AK Parti üyelerine hitaben CHP’lilere şikâyet ediyor Erdoğan. Gerçekten tuhaf bir durum. Üstelik hükümet yanlısı medyada her gün “şu kadar CHP milletvekili istifa edecek” müjdelerinin verildiği bir sırada.
Peki, nedir o Erdoğan’ın CHP’lilerin karşı çıkmasını istediği Kılıçdaroğlu stratejisi? Onu da yazının başına aldığımız “herkesi susturarak” cümlesinin hemen öncesinde buluyoruz: “Terazinin bir kefesinde HDP var, diğer kefesinde İYİ Parti var. CHP’ye verilen vazife ise bu iki kefeyi dengede tutarak kurulan yarı gizli, yarı açık ittifakın bozulmasını engellemektir.”
Erdoğan’ın dilinin altındaki baklanın, “adamcağız” diye küçümsediği Kılıçdaroğlu’nun stratejisinden duyduğu rahatsızlığın açığa çıktığı cümle budur.
Asıl rahatsızlık 2019 yenilgisi
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun “adamcağız” sözüyle küçümsemeye çalışırken onun stratejisinden duyduğu rahatsızlığı, o rahatsızlığı ifade ederken de kaynağını söylemiş oluyor.
Erdoğan’ın Bahçeli ile Cumhur İttifakı kurması karşısında Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener de Millet İttifakı kurdu. Millet İttifakının geri planında, Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti’nin seçimlere girebilmesini sağlamak için geliştirdiği İYİ Parti’ye milletvekili takviyesi taktiği vardı. Bu taktiğin üzerine kurulu ittifak stratejisi 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul ve Ankara dahil önemli büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetmesine yol açtı.
Öte yandan Erdoğan, İstanbul’da seçim tekrarı istemeseydi, 13 bin olan oy farkı 800 bine çıkmayacaktı. Sadece HDP değil, muhafazakâr Kürt oylarının da tepkiyle Ekrem İmamoğlu’na yönelmesinin en önemli sebeplerinden biri AK Parti’nin MHP ile ittifakıydı.
Erdoğan, belki de iktidarını borçlu olduğu Bahçeli’yi kırmamak için uzun aradan sonra İYİ Parti’yi de HDP ile CHP terazisinin kefelerine yerleştirdi.
Bir son not. Erdoğan’ın eskiden hedefi vuran söz oyunları yapabilen metin yazarları vardı. Bu “adamcağız” küçümsemesi geri tepebilir.