Bilmiyoruz. Aslında Erdoğan-Trump görüşmesi olup olmadığını da henüz bilmiyoruz. Haklısınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta, ABD Başkanına Rusya’nın S-400’leri yanında Amerikan Patriot füzeleri de alabileceğimizi, bu konuyu kendisiyle New York’ta konuşacağını söylemişti. Ancak şu ana dek tek bildiğimiz, her iki liderin de BM zirvesi için 5 gün boyunca New York’ta bulundukları süre boyunca, 22 Eylül’de telefonla konuştukları. Şu ana dek kamuoyuna yansıyan birlikte tek görüntüleri de Trump çiftinin BM zirvesi için orada olan liderlerin eşleriyle çektirdiği hatıra fotoğrafı.
O telefon görüşmesinin hemen öncesinde Trump’ın, adeta “Bir şey çıkacaksa görüşelim” nabzı yoklamak amacıyla Erdoğan’ın kaldığı Peninsula Oteline gönderdiği senatör Lindsey Graham ile –Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katıldığı- 40 dakikalık görüşme vardı. Telefonda ya da o görüşmede aramızdaki “stratejik bağların” ve derin sorunların konuşulup konuşulmadığını da bilemiyoruz. Çünkü bir şey söylenmedi. Bu sürelerin, F-35’lere S-400’ler nedeniyle el konulması, Patriot alımı, Suriye’de Güvenli Bölge ve PKK ile işbirliği, Fethullah Gülen’in iadesi, Türkiye’nin İran/Rusya yaptırımlardan muaf tutulması ve Trump’ın Japonya’da Erdoğan’a gösterdiği ticaret hacmini (beşe katlayarak) 100 milyar dolara çıkarma hedefini konuşmaya yeteceğini söylemek zor. Belki de bu nedenle ismini vermeyen devlet görevlilerimiz iki lider arasında –İngilizcesiyle “pull-aside” yani “kenara çekme” yöntemiyle ayaküstü görüşme yapılmış olabileceğini söylemişler geziyi izlediklerini New York sokaklarının keyfini çıkarırken çekilmiş instagram karelerinden anladığımız gazeteci kadrosuna. Bir açıklama olursa, öğreniriz biz de.
Erdoğan’ın Trump ile iki konuşma ihtimali daha vardı. Birincisi, 24 Eylül’de BM Genel Sekreterinin verdiği resmi yemek idi. Erdoğan’a Trump ile aynı masada yer verilmişti. Burada bir “pull-aside”, ya da masadan kalkarak ayaküstü bir kenarda konuşma ihtimali vardı. Ancak Erdoğan o masada Mısır’ın darbeyle işbaşına gelmiş lideri Abdel Fettah Sisi’ye de yer verildiğini görünce protesto edip katılmadı.
Trump, Erdoğan ile görüşmeden neden söz etmedi?
İkincisi de 25 Eylül’de Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın 100 milyar dolar ticaret hedefine ulaşmak için yol haritasının açıklanacağı yemekti. Sadece diplomatlar değil, iş dünyası da seferber olmuş, demokratların Kongre’de azil sürecini başlattığı gün Trump’ın 2020 seçim kampanyası için bağış yemeğine gitmeden önce, Cipriani lokantasına uğrayarak, lokantanın özel bir odasında Erdoğan ile görüşmesine, sonra da birlikte davetlilere görünüp birkaç cümle olsun etmesine çalışıyorlardı. Bildiğimiz kadarıyla o da olmadı. Hatta BM daimi Temsilcisi yapmak istediği kızı Ivanka Trump Kushner veya Orta Doğu Özel temsilcisi yaptığı damadı Jared Kushner’i getirme temasları da sonuçsuz kaldı. New York’a taşınan Türk iş dünyası temsilcileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını, daha on gün önce İstanbul’da buluştukları ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un bir konuşmasını ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Her şey çok güzel olacak, hatta olmaya başladı” mealindeki konuşmasını alkışladılar.
Öte yandan Trump’ın diğer liderlerle temaslarını anlattığı basın toplantısını televizyondan izledim; baştan sona izledim. İkili, ya da heyetler arası görüşme yaptığı ülkeleri tek tek saydı. Öncelikle –tam da o basın toplantısının başlamasından yedi dakika sonra Demokratların Kongre’de başlattığı Başkanlıktan azil sürecinin konusu olan Ukrayna Cumhurbaşkanından uzun uzun söz etti. Sonra saydıkları arasında İngiltere, Japonya, Pakistan, Hindistan, (ikinci uzun atfı, ülkesine kabul edeceği Amerikan askerlerinin bakımını da üstlenmesiyle alan) Polonya, Singapur, Meksika, El Salvador, Guatemala ve Honduras vardı. Tek tek isim vermeden, Orta Doğu’daki stratejik müttefiklerimiz diyerek İran’ın tehdidi altında olduğunu söylediği Arap ülkelerinden bahsetti; Mısır ve (Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın Cemal Kaşıkçı cinayetindeki “Bütün sorumluluğu üstlendiği”) Suudi Arabistan biliniyor en azından. Kendi iç sorunlarıyla boğuştuğu için New York’a gelmekten vazgeçen ve her istediğinde zaten Trump’la görüşen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olsaydı, onunla görüşme de vardı programında. Ancak Türkiye’nin adını saymadı Trump.
Erdoğan’ın BM Genel Kuruluna hitabında Filistin nedeniyle İsrail’i, Keşmir nedeniyle Hindistan’ı kınaması öne çıktı. Kendisinden önce sıra Trump’ın olduğu için belli bir kalabalık vardı salonda, en azından konuşmanın başlarında, TV yayınından izlediğim kadarıyla.
Bütün yumurtaları Trump sepetine koyduk ama…
Trump’ın konuşması Çin, İran, Venezuela’yı baskı altına almak üzerine kuruluydu. Ama uluslararası medya nedense o konuşma sırasında, tam da Trump ticaret savaşlarından bahsederken, Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un, Başkan Yardımcısı Mike Pence’in yanında uyukladığı görüntülerini daha çok kullandı.
Ama Ross’un TAİK yemeğinde konuşması yine de Erdoğan’ın New York seferinde ABD yönetimiyle kurulan en üst düzey temas olarak önemliydi; izleyenler, “Türkiye konusuna çok hâkimdi” dediler.
Şimdi şunu da diyebilirsiniz: Trump, Erdoğan ile görüşmemişse, onun kaybıdır, zaten azil süreci başladı, belki de gidici. Belki de haklısınızdır. Ama benim bu konuyla ilgim daha çok Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerdeki bütün yumurtaları Trump sepetine koyması nedeniyle. Kongre sepeti devirirse bütün yumurtalar gider. Ama deviremese bile kendi derdindeki Trump sizin derdinizle ne kadar ilgilenir? O ayrı konu işte.
Neyse, Erdoğan’ın ekibi Trump ile görüşme olup olmadığını, olduysa nelerin görüşüldüğünü açıkladığı zaman öğreniriz. Zaten dönüş uçağındaki önemli açıklamalardan da alınan başarılı sonuçları okuyacağımıza göre, resim tamamlanır.
Bir son not: Bu gezinin en ince ayrıntılarından birisi, bir süredir Kanada ve ABD’de temaslarda bulunup New York’ta Erdoğan’ın heyetine katılan Binali Yıldırım’ın, Erdoğan’ın New York’taki Yahudi cemaatinden bir grupla yaptığı toplantıda heyet üyesi olarak yer almasıydı. Aklıma en son İstanbul belediyesi seçimlerini kaybeden önceki başbakan ve Meclis başkanlarımızdan Yıldırım’ın Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacağı tahminleri geldi. O da ilginçti.