Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti İl Başkanlarına hitabında muhalefete yüklenip “iki yıl sonraki” seçimlere start verirken “bu memleketi teslim edemeyiz” demesi hem siyaset hem ekonomi dünyasında çok tartışılacağa benziyor. Sadece bu sözler dahi Erdoğan’ın 2023 seçimini kaybetme endişesine düştüğünü gösteriyor. Öte yandan seçimi kaybederse bir şekilde iktidarı muhalefete “teslim etmemeye” çalışacağı kuşkusunu da akıllara düşürüyor. Eğitimli hatip olan Erdoğan’ın “devretmek” fiili dururken “teslim etmek” fiilini kullanması dahi seçimi bir savaş gibi gördüğünü gösteriyor. Üstelik son gelişmeler AK Parti içinde Sedat Peker videolarıyla su yüzüne çıkan fay hatlarına, bu deha MHP ile Cumhur ittifakını da içine alacak şekilde yeni çatlaklar eklendiğini gösteriyor.
Buna son örnek MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya AK Parti yönetimin sahip çıkmadığı hararetle sahip çıkması oldu. Son günlerde AK parti cenahından medyaya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Soylu’yu Beştepe’deki iki toplantıya çağırmadığı, güvenlik brifingini Soylu’dan değil, sadece MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan aldığı, aynı fotoğraf karesinde görüntülenmek istemediği gibi haberler sızdırılıyordu. Amaç belki de -tam da 15 Temmuz kalkışması yıldönümü yaklaşırken- yeni bir “kandırılmışım” söylemine zemin hazırlamaktı; Erdoğan naraya mesafe koymak istiyordu.
Ne zaman ki AK parti içinde Erdoğan’ın Soylu ile araya mesafe koyma görüntüsüyle örtbas edilmek istenen çatlaklar, Soylu’nun istifa etmeye hazır olduğu ve Erdoğan’ın da görevden almak için pundunu beklediği haberlere dönüştü, Bahçeli devreye girdi. Soylu’ya tereddütsüz ve açık destek verdi. Bu açık destek, adeta bir koalisyon ortağının diğerine verdiği ültimatoma benziyordu. Ankara kulisinde Erdoğan’ın Soylu’yu arkasında Bahçeli durduğu için görevden alamayacağı iddialarını doğrular gibiydi. Bahçeli aslında doğrudan Erdoğan’a hitap ediyor, Soylu’yu görevden alma diyordu. Hatırlayalım, 10 Nisan 2020’de Soylu istifa ettiğinde ve AK Parti kulisleri hemen bir başka ismin atanmasıyla çalkalandığında, ilk sahip çıkan Bahçeli olmuş, Erdoğan Soylu’nun istifasını kabul etmemişti.
Cumhur İttifakında son dönemde ortaya çıkan ilk çatlak değil bu, diğerlerine geliyoruz.
Çatlaklar medya operasyonuyla kapatılabilir mi?
Gazeteci Faruk Bildirici’nin yakaladığı bir ayrıntı, Cumhur İttifakındaki çatlaklar konusunun AK Parti yönetimini ne kadar rahatsız ettiğini gösterdi.
İktidar kontrolündeki gazete ve televizyonlar Bahçeli’nin TBMM MHP Grubuna hitabında Soylu’ya sahip çıkmasını sansürlemişlerdi. Sadece o da değil. Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesini HDP konusundaki kararlar nedeniyle PKK destekçisi saydığı sözleri de AK Parti medyasında yer bulamamıştı. AK Parti iletişim uzmanları MHP ile tutum farkının en azından kendi oy tabanlarınca bilinmesini medya operasyonlarıyla önlemeye çalışıyordu.
Aslında siyaset kulisinde Bahçeli’nin Soylu konuşmasını yapmasından birkaç saat sonra AYM’nin günlerdir beklettiği HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hak ihlali kararını yerel mahkemeye göndermesi de konuşuluyor. Gergerlioğlu aynı gün tahliye edildi. Emsalin CHP’li Enis Berberoğlu kararı olduğu anlaşıldı. Şimdi Gergerlioğlu’nun yeniden milletvekili olması gündemde. Erdoğan, HDP’li vekillerin TBMM üyeliklerinin düşürülmesi yoluyla ara seçime gitme senaryosundan Kürt seçmen nezdinde ters tepeceği endişesiyle vaz geçmiş olabilir ama Bahçeli HDP’nin ilelebet kapatılması fikrinden vaz geçmiyor. Çatlaklar böyle büyüyor. Farkı şu ki, Bahçeli, Erdoğan’ın sinir uçlarına dokundukça karşılık gelmeye başladı.
Bakalım Erdoğan, sırf Bahçeli’ye kimin sözünün geçtiğini göstermek için AK Parti içindeki huzursuzluğa da bakarak Soylu’yu İçişleri Bakanlığından alır mı? Çünkü tutarsa, Bahçeli öyle istedi diye algılanacak artık.
AK Parti bünyesinde yeni çatlaklar
En yenisi aslında en ciddi olanı. Bir süredir Erdoğan’ın siyasi İslamcı çevrelerin oy şantajıyla kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çıkmasının kendisini iktidara taşıyan kadın seçmenle arasını açmaya başladığını yazıyor, söylüyorduk. İlgili içeriği bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
TBMM’de kadına şiddet nedenlerinin belirlenmesi için kurulan komisyona Türkiye Kadın dernekleri Federasyonu ve bazı kadın dernekleri katılmayınca CHP ve İYİ Parti de çekilmişti.
İşte bu komisyonun davetini kabul eden, AK Parti çizgisine yakın Anadolu’dan Yeryüzüne Kadın Sivil Toplum Kuruluşları (AYSİT) Başkanı Serpil Balat, İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasını eleştirince tartışma çıkmış. Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre, Balat, Kuran’dan bir ayet okuyarak “Bu gidiş nereye?” diye sorunca AK Partililer tepki göstermiş.
Bu tepki üzerine bakın Balat ne söylemiş:
• “İstanbul Barosu bana 18 sene başörtülü olduğum için avukatlık ruhsatını vermedi, yani biz kamudaki şiddeti en derinden yaşayan kimseleriz. Ben bir AK Parti seçmeniyim hatta ‘yandaş’ denebilecek kadar AK Partili biri olarak konuşuyorum. 2023 seçimlerini çok önemsediğim için burada bu eleştiriyi size getiriyorum ama görüyorum ki siz bizlerden daha öfkelisiniz.
• “Bizi çağırdınız ama ‘Onu konuşamazsınız’ diyorsanız, ‘Bunu konuşamazsınız’ diyorsunuz. Bir AK Parti seçmeni olarak İstanbul Sözleşmesi’ni eleştirdim diye sizin gözünüzde ne olmuş oldum, merak ediyorum”.
AK Parti ile kadın hareketi arasındaki çatlaklar da yer bulamıyor elbette iktidar medyasında.
Bir konu daha var. Erdoğan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’e Kanal İstanbul nedeniyle Beştepe’yi, özel uçakları, çok maaşlı danışmanları “israf” saydıkları için öfke duyuyor. Ama AK Parti’nin Kürt seçmen gözündeki dayanaklarından biri olan, eski Kürt Hizbullahının yasal siyaseti seçen devamcıları olan Hüda-Par Genel merkezi 5 Temmuz’da bir bildiri yayınladı. Ekonomik krize rağmen “israf” devam ediyor diyor, yolsuzluklarla mücadele istiyorlar.
“İsraf diyen CHP ve İYİ Partiye “memleketi teslim edemeyiz” diyen Erdoğan, Hüda-Par’a da aynı tepkiyi gösterecek mi acaba? Ya da bakanını görevden almaması mesajını veren Bahçeli’ye tepki gösterecek mi? Siz de merak etmiyor musunuz?