Türkiye, tarihinin belki de en büyük orman yangını ile karşı karşıya. Yangınlar 28 Temmuz öğle saatlerinde Muğla’nın Marmaris ve Antalya’nın Manavgat ilçelerinde başladı. 29 Temmuz gecesi doruğa ulaştığı sırada Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli Türkiye’nin 17 ilinde 58 noktada çıkan yangınlarda o saate dek 5 kişinin öldüğünü, 38 yangının kontrol altına alınmaya başladığını açıkladı. Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, en az 7 mahallenin (yani köyün) tamamen yok olduğunu duyurdu. Marmaris, Bodrum gibi tatil merkezlerindeki otellerde binlerce kişi karayolları yangın bölgesinde kaldığı için deniz yoluyla tahliye edildi.
Pakdemirli ile birlikte seçim bölgesi Antalya’ya giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu halkın sert tepkisiyle karşılaştı; videosu buradan izlenebilir. Tepkinin sebebi, Türk Hava Kurumunun elindeki yangın söndürme uçaklarının kullanılmadığı, onun yerine Rusya’dan apar topar 3 uçak kiralandığı haberleriydi. Muğla’nın CHP’li Belediye Başkanı Osman Gürün, hükümetin kullanmadığı uçakları kiralamak için başvurduğu THK’de hiçbir yetkiliye ulaşamadığını duyurdu. Hükümetin THK’ya kayyum olarak atadığı Cenap Aşçı, ormanlar yanıyor, insanlar, hayvanlar can pazarındayken işinin başında değil, bir yakınlarının düğününde olduğunu itiraf etti CNN Türk yayınında. Yüzsüzlük dip yapıyor, “özrü kabahatinden büyük” dışında söylenecek sözler de var gerçi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu konuda hükümete destek olmaya hazır olduklarını duyurdu. THK’nın neden sonra gelen açıklamasıysa, gerçekten sadece 3 uçağın kullanılmakta olduğunu gösteriyordu; Rus uçaklarıydı.
İşte bu gelişmeler üzerine Pakdemirli “Elimizde yangın söndürme uçağımız yok” deyiverdi. Bir zamanlar Yunanistan, İsrail gibi bölge ülkeklerindeki yangınlara müdahale eden THK filosu “kullanılacak durumda değildi”. Bu sözleri bir süre sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da “Uçak filan yok” diye tekrarladı. Bakana göre kabahat THK’da idi, bakanlığında değil.
Ama neden Cumhurbaşkanlığına, devlet dairelerine durmadan yeni makam uçakları alınacak yerde orman yangını diyarı ülkemizde yeni yangın söndürme filosu kurulmamıştı? Neden yangın söndürme filosu kurmak yerine her gerektiğinde dışarıdan -hayli gecikmeyle ve kimlerin aracılığıyla- uçak kiralamak politikası tercih edilmişti AK Parti hükümeti tarafından? Orman yangını zinciri eğer sabotaj ise Emniyet ve MİT nasıl önleyemedi? Eğer doğal nedenlerse, yangın söndürme uçakları nerede? Bunları sorunca bozguncu sayılıyor ve “Sen PKK’ya bak” cevabını alıyorsunuz yetkili çevrelerden, zaten şimdi oraya geliyoruz.
Gelelim diğer sorulara
Yangınlar bir bölgenin birkaç yerince aynı anda başlamış olsaydı, ilk akla gelen arazi rantı amaçlı sabotaj olurdu. Oysa bu kadar geniş bir alanda birbirine yakın zamanlarda başlayan yangınlar akla iki senaryodan birini getiriyor. Ya gerçekten iklim değişikliği nedeniyle bütün çam ormanları kritik ısıya ulaşıp alev almaya başladı, ki bölgemizde çok ülkede şu anda ormanlar yanıyor, ya da başka türlü, siyasi amaçlı bir sabotaj zinciri söz konusu.
Geçmişte, yasadışı PKK militanlarının, özellikle silahlı mücadelede geriledikleri dönemlerde turizm bölgelerinde orman yangını çıkardığı biliyor; bu nedenle yakalanıp mahkûm olmuş, cezaevinde yatanlar var. Bu kundaklama eylemlerinin Yunanistan bağlantısı hep gündemdeydi. Belki de o yüzden, Milli Savunma bakanı Hulusi Akar ile ters düştükten sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden istifa eden Deniz Kuvvetlerinin önceki Kurmay Başkanı emekli tümamiral Cihat Yaycı, iktidar yanlısı TV-NET’ye “PKK-Yunan terörüyle karşı karşıyayız” beyanında bulundu.
CHP’li Engin Özkoç ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile konuştuğunu ve (29 Temmuz akşamı itibarıyla) henüz sabotaj bulgusuna rastlanmadığı yanıtını aldığını açıkladı. İçişleri Bakanı Soylu ise bu yazının yazıldığı 30 Temmuz öğle saatleri yaklaşırken henüz bir açıklama yapmamıştı.
Derin çelişki
Zaten eğer Yunanistan, PKK ve içerideki işbirlikçi örgütleri Türkiye’nin 17 ilinde 58 noktada orman yangını başlatacak hazırlık ve imkâna sahipse ve bu eylemi yapabilmişlerse o zaman sorun daha yakıcı. O zaman MİT’in ve Polis, Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatıyla İçişleri’nin ne yaptığını da sormak gerekiyor. Bu kadar yaygın bir terör hazırlığı, Yaycı’nın iddia ettiği gibi dış bağlantılı bir terör hazırlığı istihbaratı önceden alınamamış ve alındıysa da önlenememiş ise durum vahim demektir. Şu ana dek elimizde iki PKK militanının orman yangını çıkarmak üzereyken Manisa’da yakalandığı haberi var.
Yangınlar gerçekten PKK ve Türkiye’de onunla iş birliği yapan örgütlerin Yunanistan istihbaratı desteğiyle mi çıkartıldı, emekli tümamiralin öne sürdüğü gibi? Ya da Yunanistan lafı ortaya atılıp dikkat dağıtılmak mı isteniyor? Yoksa -eğer iklime bağlı doğal nedenler değilse- Türkiye bir yandan Afganistan gibi Irak gibi ABD’nin dünyanın başına bela ettiği sorunların arkasını temizleme pazarlığı yaparken tesadüf mü anında ateş alan ormanlarımız?
Çelişki şurada ki, yangın söndürme uçaklarının sorulması, AK Parti çevrelerinde “ihanet” ve “algı operasyonu” diye yorumlanıyor, PKK saldırısına işaret ediliyor. Oysa Erdoğan ve Soylu’nun yanı sıra MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından da bitmek üzere olduğu söylenen PKK bu kadar organize eylemi yapabilmişse, bu söylem hem PKK propagandası sayılır hem de Cumhur İttifakının MHP kanadına yarar. AK Partinin derin çelişkisi burada.
Erdoğan’ın kızgınlığı kime?
İçişleri Bakanı Soylu hâlâ konuşmadı ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da -sanki Kılıçdaroğlu yangın bölgesine gideceğini söyleyene kadar konuşmadı. Konuştuğunda da neden itfaiye uçağı olmadığını soranlara çattı. Erdroğan konuyu (işin ucunun İçişleri ve İstihbarrata dokunacağı belli olduğu halde) terör saldırısı ihtimaline çekti. Bu ciddi bir ihtimaldir ama şu anda İspanya, İtalya, Yunanistan, Irak, Romanya, hatta Ukrayna’da da orman yangınları var. İklim değişikliği diyeb bir gerçek var maalesef. Ama sanki Erdoğan yangınların büyümesi üzerine, belki de istemeyerek kamuoyu önüne çıkmak zorunda kalmıştı. Rize’deki sel felaketine de günler sonra gitmişti.
Erdoğan son zamanlarda sanki halkın karşısına artık sadece kendi tasarladığı, kendisince önemli müjdelerle çıkmak ve böylece olumsuzluklarla anılmak istemiyor. Böylelikle belki de “Sorun yok, olur bunlar, biz işimize bakıyoruz” mesajı vermek istiyor. Belki de şu anda ortaya çıksa turizm gelirlerinin bundan olumsuz etkileneceğinden endişe ediyordur. Seller ve yangınlar mı? Aman canım, bütün dünyada var, büyütmeyelim denmek istiyor belki de.
Oysa ateş düştüğü yeri yakıyor, su vurduğu yeri yıkıyor. Lafla ne orman yangını sönüyor, ne sel duruyor ama “işler” aynen devam ediyor.
(*) Güncelleme: 30 Temmuz 2021, saat 15.32)