Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ABD’ye taşıyan uçak 19 Eylül öğle saatlerinde İstanbul’dan havalandı. Diplomatik kaynaklara göre Erdoğan ve beraberindekileri ABD’ye taşıyan uçak havalandığı saate kadar ABD Başkanı Joe Biden ile görüşeceği konusunda henüz bir işaret yoktu.
Gerçi bunu kendi ağzından duymak da mümkündü, eğer basın toplantısına girmesine izin verilen gazetecilerden herhangi biri sormuş olsaydı.
Beş soru soruldu. Bazı genç meslektaşlar soruların konusuna dahi pek aşina değildi ki, önlerindeki nottan okurken dahi zorlandılar sanki. İlk soru gıda ve kira fiyatlarındaki artışla ilgiliydi, bu gerçekten kamuoyunun gündeminde bir soruydu ve belli ki aradan kaçmıştı ki, Erdoğan bu sorunun sorulmasına “Bizce zaittir” diye tepki gösterdi. Zaten “Bay Kemal sorunu bir yıl içinde çözeceğiz” diyordu ama, öyle büyük bir sorun da yoktu, “abartılıyordu”. Diğer sorular ise sırasıyla; seçim yasası, Afganistan’a insani yardım, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki koridor anlaşmazlığı ve Yunanistan Başbakanının son beyanı üzerineydi.
ABD konusunda tek soru sorulmadı. Dolayısıyla Erdoğan’ın hazır ABD’ye gitmişken, BM Genel Kurulu için dahi olsa, Biden ile görüşüp görüşmeyeceği de sorulmadı.
Gezide ABD’ye dair somut beklenti yok
Belki de o yüzden Erdoğan basın toplantısında Türkiye-ABD ilişkilerine hiç girmedi. Öğrenebildiğimiz kadarıyla Erdoğan’ın ABD’ye 19-21 Eylül tarihleri arasında yapılacak seyahati süresince, Türkiye’nin Biden yönetimiyle tek teması Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ile Antony Blinken arasındaki görüşme olacak. Bu yazının yazıldığı 19 Eylül öğleden sonrasında henüz kesinleşmemişti ama “muhtemelen olacaktı”.
Zannedilmesin ki Biden herkesle ikili görüşme yapıyor da bir tek Erdoğan ile yapmayacak. Covid salgını nedeniyle kimseyle yapmayacağını söylüyor diplomatik kaynaklar. Zaten ABD’nin bir sürre önce bütün liderlere mektup yazarak “Covid sürüyor, gelmeseniz daha iyi olur” dediğini paylaşmıştık sizlerle. Biden BM Genel Kurulundaki konuşmasını yapmak için formalite icabı New York’a gidip sonra hemen Washington’a dönecekmiş. O kadar ki, ABD Başkanlarının ev sahibi ülke sıfatıyla liderlere vereceği geleneksel yemek dahi yapılmıyor. Halbuki çoğu lider o yemek çerçevesinde ayak üstü tokalaşmaları, ya da bir köşeye çekilip karşılıklı birkaç cümleyi dahi ülkelerinin iç siyasetine taşımak isterlerdi. Ama siyaset bu, belli olmaz, eğer son dakikada Türkiye’den önemli bir talebi olup da görüşmek isterse Erdoğan “Sonra daha rahat ortamda görüşürüz” demez herhalde.
Dolayısıyla bu geziden Türkiye-ABD ilişkilerine dair somut sonuç çıkması düşük bir ihtimal.
Dünyaya mesaj kitap üzerinden
Erdoğan’ın ABD ile ilişkileri yeni bir zemine oturtmak istediği, yeniden tanımlamak istediği doğru.
Erdoğan son beş yıldır ABD’nin radar ekranına sorun çıkarma yeteneğini ve kimseden yardım almadan oyunları bozabilme kapasitesini göstererek girdi. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Azerbaycan bunun somut örnekleri. Şimdi Erdoğan, bu kapasiteyi ABD ile birlikte kullanmak üzere yeni bir işbirliği güncellemesi istiyor. Üstelik buna uygun bir zemin de mevcut. Çin’in yükselişiyle ABD görece güç kaybında.
Ancak ABD Başkanının şu ara sorunlar listesinde Türkiye en ön sırada gibi görünmüyor. Afganistan yarası kapanmamışken içeride Genelkurmay Başkanının Çin ile gizli teması krizi çıktı. Şimdi de Avustralya ve İngiltere ile yapılan güvenlik anlaşması Fransa’yı çileden çıkardı. AUKUS anlaşması Çin ve müttefiki Rusya’nın Pasifik’teki varlığına karşı yapıldı. Dolayısıyla BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden olan Çin ve Rusya, batı ittifakının üç güçlü üyesi ABD, İngiltere ve Fransa arasında patlayan bu krize kıs kıs gülüyor.
Oysa Erdoğan’ın BM’nin bu beş hegemonundan, “Dünya beşten büyüktür” sloganıyla Türkiye gibi ülkelere de yer açmasını istiyor. Slogan güzel ama “gerçekçi ol, imkânsızı iste” türünden. Cumhurbaşkanı şimdi de bu mesajı basın toplantısında tanıtımını yaptığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabıyla takdim ve tebliğ edecek. Hem de İngilizce, Fransızca ve Arapça lisanlarına da çevrilmiş olarak. Belki de liderlerin okuyup hak verecek, Erdoğan’ın liderliğinde bu düzeni değiştirmek üzere birleşeceklerdir. Olur mu olur.
Türk Evi ve Türklerin Türklere İngilizce hitabı
Ve bir de Türk Evi açılışı var. Eşlik eden gazetecilerin özellikle buraya dikkat çekmeleri bekleniyor. Erdoğan, geçenlerde Türkiye ve KKTC’nin BM Daimi Temsilciliklerine de ev sahipliği yapan Türk Evi’nin tam BM Genel Merkezinin karşı kaldırımında bulunduğunu söyledikten sonra, açıkça yeri kendi bulduğunu söylemeden “Bize nasip oldu” dedi. 1977’de dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından bulunan binanın yenilenmesinin Erdoğan’a nasip olduğu doğrudur.
Neyse, bakalım Cumhurbaşkanı Amerikalı Müslümanlara buluşmasında ve Türklerin Türklere İngilizce hitap etmeye çabaladığı Türk-Amerikan yatırımcılar konferansında kitabındaki mesajlar dışında neler diyecek?